❀ lord huron, the night we meet
Bu sabah, uzun zaman sonra mutlu bir şekilde gözlerimi açtığım bir günün başlangıcıydı. Yani... bugün neler olacak, hangi kötü olaylar başıma gelecek diye düşünmemiştim ya da bu sabah gözümü açtığım için mutsuz değildim, isteksiz değildim yeni bir güne başlamak için.
Aksine, heyecanlıydım.
Gülümsedim belli belirsiz. Güneş yüzünden uyanmıştım ama sorun değildi, karşımda gördüğüm uyuyan bedeni görmek güne güzel bir başlangıçtı. Bedeni bana dönmüş bir vaziyette uyuyordu. Ben de ona bakarak uyumuştum dün gece. Yeonjun hyung benden önce uyumuştu. O uyuduktan sonra iki saat kadar bir süre öylece onu izlemiştim, düşünmüştüm bir çok şeyi. Hayatımdaki pürüzleri yok etmek için bir çok çözüm düşünmüştüm.
Gözlerini kırpıştı ama uyanmadı. Ona bakmaya devam ettim ben de. Saatin kaç olduğunu bilmiyordum ama erken olduğu kesindi, yedi civarı olmalıydı.
Aynı yatağın içinde, aynı örtünün altında birlikte uyumuştuk... bu benim için çok özel bir şeydi. Benim gibi biri, başka birinin yatağında uyuyabilir miydi? Hem de biri ile birlikte? Minho istisnaydı. O dört senelik arkadaşımdı, tek dostumdu. Yeonjun hyung ise son bir aydır çok ani bir şekilde yakınlaştığım biriydi. Ah, ince bir detayı da vardı tabii onun...
Beni deli eden bir düşünce vardı, bir soru. Ben dün gece uyandıktan sonra Yeonjun hyungun yanına gitmeseydim, ne olurdu? Öylece ağlamaya devam mı ederdi? Benim için öylece ağlar mıydı saatlerce? Uyumaz mıydı? Dudaklarımı birbirine bastırdım, bu düşünce berbat hissettiriyordu.
Yatakta doğruldum hafifçe. Onu uyandırmak istemiyordum. Hem Minho da henüz uyanmamış olmalıydı. Pazar günü geç saate kadar uyurdu hep. Ayaklarımı yataktan sarkıttım, yataktan indim dikkatle. Oldukça yavaş ve hafif hareket ediyordum. Yeonjun hyung uyumaya devam ederken yataktan inip üzerini örttüm. Minho'nun odasındaki banyoyu kullanacaktım. Bu yüzden odadan dışarı adımladım.
Kapıyı açık bırakmayarak Yeonjun hyungun odasından çıkmak istedim ama dönüp sürekli ona bakma isteğim vardı. Yüzüne bakmak istiyordum sürekli. Aslında en çok uyanmasını istiyordum, uyandığında aramız nasıl olacaktı? Bana karşı olan dünkü davranışlarını sürdürmezdi, değil mi? Bana gülümsemesini istiyordum.
Yeonjun hyung dün gece berbat bir haldeydi, mahvolmuştu. Gözlerini bir türlü aralayamadığını hatırladıkça nefesim kesiliyordu. Ağlamaktan birbirine yapışmıştı çünkü kirpikleri. Benim için en çok o üzülüyordu. Ben kendime acıyorken o nasıl benden daha çok bana üzülebilirdi? Başka biri için bu kadar ağlamaya değer miydi? Böyle bir şey mümkün müydü?
Minho'nun odasına girdiğimde uyuyan arkadaşımı uyandırmamaya dikkat ederek çantamı elime aldım ve banyosuna girip kapıyı arkamdan kapattım. Kilitlersem eğer ses çıkabilirdi, bu yüzden kilitlemedim. Çantamı açıp içinden bir gri eşofman altı ile beyaz bir kazak çıkarıp sessizce üzerime giyerken aklım tamamen dünde kalmıştı. Aklım babama kayıyordu, her ne kadar bunu istemesem de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
home
Fanfictionçiçeklerimiz kurumuş. senin gittiğinden belli, boynu bükük onların da. sanki benimle beraber senin yasını tutuyorlar. kardeşim de seni özledi. iki haftadır her gün geceleri yavaşça, sesini çıkarmadan yatağıma gelip benimle uyuyor. sen gittiğinden be...