❀ aimer, fuyu no diamond
Susamıştım. Neredeyse bir saattir yürüyordum. Buraya gelirken camdan yolu izlesem de hatırlamıyordum. Ne kadar ya da hangi yöne yürümem gerektiğini bilmiyordum. Telefonumu seans odasında oturduğum koltuğun üzerinde unuttuğum için arayamıyordum da kimseyi.
Yeonjun da yoktu. Yoktu işte. İşi çıkmış olabilirdi ama iki saat geçmişti onu görmeyeli. Ben çıktıktan sonra kliniğe dönüp gittiğimi öğrenseydi beni aramaya çıkardı. Arabası ile bulabilirdi beni. Klinikten uzaklaşsam da bulurdu beni o istese. Ama hala bir ses yoktu. Asfaltta yürümeye devam ediyordum yavaş yavaş.
İyiydim. İyi hissediyordum. Seanstan çıktığımda bir yerde oturmak yerine koşmuştum. Eve dönmek için öylece koşmuştum ama yolumu kaybetmem uzun sürmemişti. Yorulsam da yürümeye devam ediyordum. Hava normaldi, biraz esiyordu. Üzerimde nakit yoktu, kartlarım da yanımda değildi. Bir su bile alamıyordum.
Etrafımdan bir sürü araba geçiyordu ama durdurmak istemiyordum. Yaya görürsem eğer yolumu nasıl bulacağımı sorabilirdim. Saçlarım dağılmıştı, terlemiştim. Yeonjun'un gelen arama ile klinikten ayrıldığı kesindi. Merak ediyordum. Neden gittiğini gerçekten merak ediyordum. Çünkü durumun ciddi olduğunu anlayabilmiştim. Başka türlü beni yalnız bırakıp gitmezdi asla.
Ağlamıyordum. Şuan kaybolsam da, yalnız olsam da akmıyordu hiç yaş. Sadece kötü hissediyordum. Yorgun hissediyordum. Yürümeye devam etmek istiyordum.
Durursam eğer kaçtığım şeyler beni yakalayacak gibi hissediyordum. Arkamdaydı hepsi. Benimle geliyorlardı. Dönüp bakmıyordum arkama hiç. Boş asfalta bakmak korkutuyordu beni. Çünkü geliyorlardı, beni takip ediyorlardı. Güçsüz bir anımı kolluyorlardı. Eğer durursam kolumdan tutup hepsi birden beni bataklığa sürükleyecekti. Annem en arkada olandı. O benden kaçmışken beni yakalamak bile istemiyordu. Peşimden geliyordu ama. Geliyordu çünkü sonunda bataklığa girmemi görmek istiyordu.
Karşımda üçe ayrılan yol vardı. Ve ağacın önünde duran bir kadın. Koştum ona doğru. Hava kararmadan bana evimin yolunu göstermeliydi.
Önünde durduğumda irkildi. Nefes nefese kalmıştım. Geri adımlarken kaşlarını çattı. "Yolumu kaybettim," zoraki konuşuyordum. Boğazım kurumuştu. "Lütfen bana evimin yolunu gösterin. Yeonjun nerede?"
Bir şey söylemeden geri adımlarla uzaklaştı benden. Gözleri korkuyla bakıyordu. Neden korkmuştu? Gidiyordu. Bana yardım etmiyordu. "Nereye gidiyorsunuz? Durun! Yeonjun nerede söyle!"
Ona doğru adımladığımı görünce çığlık attı ve koşarak ayrıldı gözümün önünden. Benden korkmuştu. Korkunç biri gibi mi duruyordum? Yardım edebilecek tek insanı korkutup kaçırmıştım. Ne yapacaktım şimdi?
Ezbere bildiğim tek numara babamındı. Birinden telefonunu rica etsem bile arayamazdım kimseyi. Öylece bakıyordum yollara. Hangi yönden ilerlemeliydim? İlerleyecek güce sahip bile değildim. Su bulmalıydım. Susamıştım. Yorulmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
home
Fanfictionçiçeklerimiz kurumuş. senin gittiğinden belli, boynu bükük onların da. sanki benimle beraber senin yasını tutuyorlar. kardeşim de seni özledi. iki haftadır her gün geceleri yavaşça, sesini çıkarmadan yatağıma gelip benimle uyuyor. sen gittiğinden be...