Merhaba!!
Nasılsınız?
Yorum sayısı güzel fakat yapanlar 50-100 yorum yaptığı için güzel, yani yorum yapan yirmi kişi falan var ve okuyan sayısı bini geçkin?
Pek yazma hevesim kalmadı son zamanlarda ama, final yapıp bitirmekte istemiyorum.
🌚
Jungkook okuduğu mesajdan sonra içi içini yerken verilen adrese gidiyordu, şoförü bırakmış kendi arabayı sürüyordu. Jiminle baş başa kalmak daha cazibti.
Jimine üst üste mesajlar atmasına rağmen hiçbiri iletilmelmemişti. Verilen konumsa ıssız Kore'nin işlek yerlerinden uzak bir ormanı işaret ediyordu ve jungkook sevgilisi için endişelenmeye başlamıştı.
Yaklaşık bir saatin sonunda arabayı dağlık bir yerde durdurdu. Bundan sonrası arabayla gidemezdi, fazla engeli ve taşlı bir yoldu.
Arabadan inip takımı düzeltmiş, kendini fazla kastığı ve gergin olduğu için takımı içinde bunalıyordu adeta.
( Ayakkabılar hariç böyle düşünebilirsiniz.)
Jiminin adını bağırıp çağırırken hava kararmıştı.
"Jimin! Ne oluyor tanrı aşkına?!" Delirecek gibiydi. Konum atan kendisi olmasına rağmen ortalıkta yoktu.
Çalılıktan ses gelince hızla arkasını döndü, jimin arkasında ona doğru geliyordu. Yüzünde bir tebessüm vardı ve konuşmasına fırsat bırakmadan elinden tutup onu ağaçlık alana çekmeye başladı.
"Jimin! Konuşsana! Delireceğim!" Jimin elini dudaklarına götürüp susma işareti yaptı.
Sonunda su sesleri gelmeye başlayınca jungkook gördüğü manzara karşısında elini tutan jimin'in elini daha sıkı tuttu. Sığ bir gölün kenarında büyük bir çadır kuruluydu, karanlık ormanı aydınlatan ateş yakılmış, mumlar ve masa ile suyun sesiyle ortam huzur doluydu.
( İstediğimi tam anlamıyla bulamadım, ama gölün kenarında ve çadırın önünde büyük yere yakın bir masa üstü dolu.)" Jimin..." Jimin kendisine seslenen bedene dönerek gülümsedi. Asıl sürpriz kısmına gelmemişti bile, elinden tutup çadıra doğru ilerlediler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sugar daddy -Jikook
Fanficbeni seviyor, bana tüm parasını veriyor. Bu gucci, prada rahat. O benim sugar daddy'im.