Oy ve yorum yapmayı unutmayın lütfen^^
Keyifli okumalar<3
⚜️‼️⚜️
Uzun zaman sonra içimden dışarı çıkmak gelmişti. Tabii bunda Adar'ın da katkısı vardı. Kendileri bunun için günün yirmi dört saati başımın etini yerdi. Aynada ki aksime tekrar baktım yüzüm biraz solgun duruyordu ama olsun önceki günlere oranla daha iyi görünüyordum. Siyah salopet bir tulum giymiştim beyaz tişörtümün üstüne kıvırcık saçlarımı toplamak yerine özgür bırakmıştım. Asi buklelerim toka ile toplanmayı reddediyordu.
Uzun zaman geçmişti herşeyin üzerinden sınava girmiş sonra da daha fazla Bursa da kalmak istemeyerek Adar ile Fransa'ya gelmiştim. Herşeyi Bursa'da bırakıp sadece yıkık bir Mavi ile Fransa'ya dökülmüştüm. Aniden gelişmişti zaten buraya gelmem de eğer herşeyden uzaklaşırsam daha iyi olacağımı düşünmüyordum ama pek öyle olmamıştı. Ara ara ağlama nöbetleri geçiriyor ve Adar'ın kafasını şişiriyordum. Bazen boş boş etrafıma bakınıp durduğum anlar da oluyordu. Zaten evde de çok yıkık göründüğüm için annem Fransa'ya gitme işine olumlu bakmıştı, bana iyi geleceğini düşünerek.
Bir iki haftam o şekilde geçmiş sonra yavaş yavaş toparlanma ve sindirme aşamasına geçmiştim. Bu en çok benim ağlama krizlerimi çeken Adar'ı mutlu etmişti. Şimdi iyiydim daha da iyi olacağıma inanamıyordum. Tek aşk acısı çeken ben değildim sonuçta diğerleri nasıl anlayabiliyorsa bende öyle atlatırdım.
Bildirim sesiyle yatağın bir köşesinde duran telefonuma çevirdim başımı. O sıra aklıma dün akşam bana mesaj atan aptal aşık gelmişti. Kafayı bulmuş ve sonra da bana dökülmüştü. Halbuki ben daha kendi dertlerini halledemeyen biriydim.
Derin bir nefes aldım ve yatağımın yanına ilerleyip telefonu aldım. Turkcell'den gelen operatör mesajıydı. Göz devirerek telefonumu salopetimin geniş cebine koydum. Hava almak bana daha iyi gelebilirdi. Dolaptan kahverengi bez çantamı alıp içine para ve birkaç parça eşya koyarak odadan çıktım.
Adar işte olduğu için evde tek başımaydım. Evi de sade ve çok hoş bir görüntüye sahipti. Gri ve beyazın ağırlıkta olduğu mobilyalar tam da Adar'ın zevkine uygundu. Lüks sayılabilecek bir sitede oturuyordu Adar. Eh, bu konuda ona az zengin şakaları yapmamıştım.
Benim için çıkardığı yedek anahtarı kapının üstünden aldım. Beyaz Converse ayakkabılarımı giyip kapıyı ardımdan kilitleyerek asansöre yöneldim. Birkaç dakika bekleme sonucu asansör bana gelebilmişti boş olmasına sevinerek içeri girdim ve en alt katın tuşuna bastım.
Asansörden inip apartman kapısından çıktım. Etrafına açılan beton ve yeşilliğin birleşmiş haline baktım eh, beton işi bozsada güzel bir görünüm de veriyordu. Eve çok da uzak olmayan bir park vardı bazen Adar'ın beni zorla götürdüğü yer. Tabii ben çok kısa kaldığım için tadını çıkaramadığım bir gerçekti. ilk defa kendi isteğimle dışarı çıkıyordum.
Biraz yürüdükten sonra takip edilmişlik hissi dört bir yanımı sardı. İçime oturan öküz ile arkamı döndüm ama kendi halinde insanlar dışında göze batan hiç kimse yoktu. Acaba ben mi kuruntu yapıyordum? Evde seri katil dizileri izleye izleye paronayak olmuştum iyi mi? "Saçmalama Mavi." Kafamı iki yana sallayarak yoluma devam ettim.
Yoluma çıkan bazı butiklere uğramadan geçmiyordum. Sonra parka gitmek yerine canım bir kitapçıya gitmek istedi kararımı değiştirerek yönümü bir Sahafların olduğu yere çevirdim. Etrafımda Fransızca konuşan insanlara bakınca güldüm ilk geldiğim zamanlar nasıl da korkak ve gergindim ama zamanla biraz da olsa onların diline adapte olmuştum öyle aman aman konuşamıyordum arada çeviri yoluyla bir şekilde idare ediyorduk.
Girdiğim eski ama hoş görünüşlü bir sahafçıda masalar da vardı. Burası kitap kafe gibi bir yerdi. Kapının üstünde ki çan ben içeri girince kapının açılmasıyla ses çıkardı. Masasında oturan orta yaşlarda yaşlı bir kadın beni gülümseyerek karşıladı.
Cam kenarında bir masaya oturdum ve sıcak çikolata istedim yanıma gelen garson kızdan.
Kapının üstünde ki çan yine ses çıkarınca bakışlarım o yöne yöneldi ama önüme giren kolon yüzünden hiçbir şey göremedim. "Neyi merak etiysem?" Masadan kalktım, duvara monte edilmiş raflardaki kitaplara yöneldim. Sırayla baktım kitaplara ama tam o an aklıma dank etti burasının Türkiye olmadığı. Kitapların hepsi Fransızca yazılıydı. Omuzlarım düştü. Elimde ki kitabı yerine koyup tekrar yerime oturdum. Bunu şimdi aklıma gelmesi de ne bileyim?
Sıcak çikolatamı içip oradan da ayrıldım. Cadde cadde yürüyor etrafın tadını çıkarıyordum ve dışarı çıkmak gerçekten çok iyi gelmişti. İçime oturan o ağırlık biraz hafiflemişti.
Orası senin burası benim gezip dolaştım. Alışveriş yaptım, sonra Türkçe çevirili kitaplar buldum. Yemek yedim saat artık almış başını gidiyordu. Hava kararmış sokaklar ışıklarla süslenmişti. Şuan da sokağın köşesinde bir grup şarkı söylüyordu ben de melodisi hoşuma gittiği için durmuş gülümseyerek onları dinliyordum. Etraflarını sarmış kalabalık grubun da hoşuna gidiyordu. Şarkı son sözleri ile noktayı koyunca benim de gitme vaktim gelmişti arkamı döndüm bir kaç adım attım ama bir melodi beni durdurdu.
Arkamı dönmedim melodinin tanıdıklığını çıkarmaya çalışıyordum. Bu şarkıyı biliyordum. Ama birden bir ses duydum çok tanıdık. İçime oturan bir ses, beni olduğum yere çiviledi adeta o ses.
-----
Bölüm sonu.
Yeni bölüme değin Allah'a emanet olun!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MF'lim -Texting
Teen FictionSiz: pişt, zeki MF'lim Siz: az bak buraya Siz: gör bak, neler yaptın gencecik sınava hazırlanan bir kıza. Siz: yaşıtlarım üniversitedeyken ben burada seninle uğraşıyorum. Siz: işte neye niyet sana kısmet be koçum!