Oy ve yorum yapmayı unutmayın lütfen<3
❕Medyada Mavi olarak kullandığım modelin fotoğrafı var❕
⚜️
Esneye, esneye dershaneye doğru yürüyordum. Uyku gözlerimden yere akıyordu resmen. Dün geç saatlere kadar matematik ve coğrafya ile cebeleşince sabaha böyle gözler şiş ağız su aygırı gibi açık esniyorduk. Bugün denemeye girip Tuana ile bir kütüphaneye ders çalışmaya gidecektik. Ama yorgunluk götümden akıyordu a-dostlar!
Çok ayıp!
İç sesimi tıngıldamadan, sarsak adımlarla parktan geçiyordum. Sonra bir ses yükseldi arkamdan.
"Mavişş!" Ayak sesleri gelip yanımda durunca Tuana olan şahısa döndüm sönük suratım ile.
Tuana önce bir allık allık baktı suratıma sonra ufak çaplı bir çığlık attı. Eh, okula bok gibi halimle gelirsem kız şoka girer tabii.
"Kızım ne bu halin?" Deyip elini göz altlarıma değdirdi. "Ulan şamar oğluna dönmüşsün." Dediğinde ben ona bön bön bakmaktaydım.
Elimi Tuana'nın omuzuna vurarak, "Tuana oyalama beni, ayakta duracak halim yok," dedim. Hızlıca koluma girip beni de kendiyle beraber yürüttü. Zaten birkaç adımdan sonra dershane kapısından içeri girmiştik.
Deneme sınavı çalışma salonun da olacaktı ve şuan 15 dakika vardı başlamasına. Tuana ile beraber alt kata indik. çalışma salonuna ayak basmam ile bizim sınıfın çoğunlukta olduğu yere ilerledik. Tabii bizimkiler beni görünce hep bir ağızdan adeta bir koro halinde. "Hıh!" Dediler. Bu sayede salonda ki meraklı bakışlar beni bulmuştu.
"Lan bir yavaş!" Dedim çemkirerek. "Hiç geç saatlere kadar ders çalışan insan görmediniz mi?" Bunlar da çok abartıyor loo.
Hepsini bırakıp en arka sıraya geçtik Tuana ile. Kendimi sıraya savurarak attım. Denemem kötü geçmezse iyi olurdu çünkü başım çatlamak üzereydi. Çantamdan suyumu çıkarıp birkaç yudum içerek masaya koydum. Kalem ve silgimi de çıkarınca kafamı masa ile bütünleştirdim.
"Mavi?" Tepemde konuşan ses Aren'e aitti ama ben hiç oralı olmadım. Belki çalar çalar gider hesabı o da seslenir, seslenir giderdi.
Şuan baş ağrısı gibi daha mühim meselelerim vardı. Tabii Aklım ve kalbimin çelişkisini de unutmayalım; Aklım olmuyorsa, olmuyordur bırak gitsin diyordu ama kalbim, 'bu kadar kolay mı?' diyordu. Bunlar beni yoruyordu be!
Yanımda ki sandalyenin çekilme sesiyle ofladım. Bu Aren olmalıydı çünkü kendine has kokusu hâlâ burnumun dibindeydi. Kafamı sandalyenin olduğu tarafa doğru çevirdim. Kafam masada bir şekilde karşımda bana, benim gibi kafası masada durmuş bir adet Aren duruyordu.
Niye gitmiyordu ki?
Bu şekilde karşılıklı bakışma kalbimi maratona çıkardığı için hemen kafamı kalorifer peteği tarafına çevirdim.
"Sınav başlamak üzere yerine git lütfen." Kollarımı kafama sardığımdan dolayı sesim boğuk çıkıyordu.
Yanımda ki sandalye yine hareket edince rahat bir nefes aldım, gitmiş olmalıydı. Tuana yerinden kıpraşınca homurdandım. "Kalemim düştü kanka" kafamı hiç kaldırmadan hı hı gibi mırıltılar çıkardım. Gözlerim uykuya doğru emin adımlarla ilerliyordu ki Ramazan hocanın gür sesi ile yerimde irkildim ve dönen başım ile düzgün bir pozisyon almaya çalıştım.
"Evet arkadaşlar deneme başlamak üzere!"
Gözlerimi ovup kollarımı iki yana açarak esnedim. Tabii birden karşımda Tuana yerine müptelası olduğum beyi görünce irice açtığım gözlerim ile, "tövbe estağfurullah!" Çektim. Sesli dile getirdiğim kelimeler Aren'in gülmesine sebep oldu.
"Tuana nerede?" Kaşlarım çatıldı çünkü Tuana bana böyle bir şeyi nasıl yapardı? Aren'i unutmaya çalışıyorduk şurada.
"Ondan rica ettim o da benimle yer değiştirdi." Pişmiş kelle birde sırıtıyor. Cevap vermeden masada duran kalemim ile oynamaya başladım tabii o sırada da gözlerim salonda Tuana'yı arıyordu sonunda onu, bulunduğum yerin iki üç dize sıra sonunda gördüm. Bakışlarını kaldırınca benimle göz göze geldi. Masada duran telefonumu alıp hızlıca mesaj attım ona.
Siz: bunun hesabını vereceksin!
Mesajım gitmiş olmalı ki telefonunu eline aldı. Önce bana bakıp Tatlıca gülümsedi sonra cevap yazmaya başladı.
Tonem: ya çok masumca isteyince bende reddedemedim.
Sana da Aren'in masumiyetine de ben üç nokta!
Siz: neyse görüşeceğiz senle
Telefon ekranını kapatıp masaya bıraktım tekrar. Ramazan hoca önüme bir tane kitapçık türü bırakıp arka sıraya geçti. Bende Aren'i görmezden gelmeye çalıştım. Kafamı önümde duran deneme kitapçığına eğmiş önümde ki kişiyi görmemek için üstün yetenekler sergiliyordum.
Ayağımı masanın demirine götürünce başka bir şeye çarpma anıyla kafamı hızlıca kaldırdım. Aren ile göz göze geldik anında. Ayağımı geri çekeceğim esnada iki ayağı ile bacaklarımı sıkıştırdı. Gözlerimi irice açtım.
Kaşlarım çatılabildiği kadar çatıldı. Fısıltıyla, "ne yapıyorsun sen?" Dedim.
O ise omuz silkerek cevap vermeyi düşünmedi. Bugün etek giydiğim için bacaklarım çıplaktı ve onun ayaklarımı yakalaması hiç iyi olmamıştı.
Oram buram açılacaktı.
Ramazan hocanın sesi tekrar araya girince bende ayaklarımı Aren'den kurtarmaya çalıştım tekrar. Yok mengene gibi yapışmış bırakmıyor. Pis vatoz balığı!
"Başlayabilirsiniz arkadaşlar!"
Masum kedi olduğunu umduğum bakışlarım ile Aren'e baktım. "Bırakır mısın ayağımı?" O ise yüzüme sadece anlık bakıp önünde ki denemeye dönmüştü.
Pissss.
Aren sandalyesini biraz daha öne doğru getirince bacakları bacaklarımı sardı. Yanaklarım hafiften kızarmaya başlamıştı. Ve kalp atışlarımdan bahsetmiyordum bile. Bacağımı öne arkaya çekmeye çalışıyordum belki rahatsız olup bırakır diye ama o birden kafasını kaldırıp bana bakınca sevimlice gülümsedim. Dişlerinin arasında, "yapma!" Dediğinde vücudum elektrik akımına kapılmış gibi titredi.
Kendimi kurtarayım derken çocuğu tahrik etmiştim. Utançla kafamı önüme eğdim.
Bu şartlar altında ben nasıl deneme çözecektim?...----
Bölüm sonu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MF'lim -Texting
Teen FictionSiz: pişt, zeki MF'lim Siz: az bak buraya Siz: gör bak, neler yaptın gencecik sınava hazırlanan bir kıza. Siz: yaşıtlarım üniversitedeyken ben burada seninle uğraşıyorum. Siz: işte neye niyet sana kısmet be koçum!