mahın tu

128 9 4
                                    

Oy ve yorum yapmayı unutmayın lütfen okurkuşlar^^

Medya; yüzyüzeyken konuşuruz- dinle beni bi'

Keyifli okumalar <3

⚜️‼️⚜️

Ağladığımı hatırlıyordum. Hıçkıra hıçkıra, boğula boğula ağladığımı hatırlıyordum. Gözlerimden dolayı başıma giren ağrıları hatırlıyordum. Değer miydi? Bir erkek için o kadar çok kendini paralamaya değer miydi? Kendime kızıyordum her gece, yapma Mavi dünyanın sonu değil ya yine seversin belki bu sefer ki daha değerli ama yapma diyordum. Kendimi herkesten soyutlayıp yalnız kalmak istemiştim ama Tuana ile konuşmak istiyordum o benim doğmamış ablam, kardeşim gibiydi. Sonra vazgeçiyordum, kalp ağrınla kendi başına ilgilen onu da üzme diyordum. Uzaklaştım sonra herkesle az konuşur az güler oldum. Haftalar geçti benim kalp ağrım derinlere gizlendi artık daha az ağlar oldum.

Sildim ben o kişiyi aklımdan. Hatırlamak daha berbat ediyordu beni. Bu şekilde daha iyi dedim.

Ama şuan duyduğum ses derinlere gömdüğüm tüm kırıklıklarımı ortaya çıkardı bir bir. Kendimi hayali bir ses duyduğuma ikna etmek için döndüm arkamı ve kalabalığı yardım biri vardı mikrofon önünde durmuş kapüşonu kafasına geçirmiş maske takmış bir erkek yüzü. görünmeyecek şekilde gizlenmişti ama o sesi unutmamın imkanı yoktu. O söyledikçe kalabalık anlıyormuş gibi coşuyordu. Sonra o mavi bakışlar beni buldu ve şarkıyı daha kalbe dokunur söylemeye başladı.

Tut elimi buradan gidelim.
Olmaz demeden dinle beni bi'

Gözlerinde bana elini uzatmış bir çocuk vardı, geç kalmış bir çocuk...

Rüzgarım söndü, dindi ateşim
Ah bebeğim ben hâlâ deliyim

Yıkılmış biri vardı o gözlerde yıkılmış ama yıkmış da.

Sen yokken ne gece ne de gündüz
Ne ay var ne tek bir yıldız her yer karanlık ve ıssız göremiyorum

İçimden kör ol inşallah demek geliyordu ama ana hiç uymuyordu.

Sen yokken ne gece ne de gündüz ne ay var ne tek bir yıldız her yer karanlık ve ıssız göremiyorum...

Şarkı bittiğinde herkes coşkuyla alkışlıyor ıslık çalıyordu. Ben ise dolan gözlerimi saklamak için kafamı önüme eğmiştim onu görmek kalbimi harap ediyordu. Bunu bana yapmaya hakkı yoktu. Kendimi toparladığıma kanaat getirip kafamı kaldırdım ama o kişiye dair hiçbir iz yoktu artık kaybolmuştu. İşte o an acaba ben mi kafayı yedim bu kadar kötü mü durumum dedim. Aklımla oynanıyordu.

Çalan telefonum ile kalabalıktan sıyrıldım. Başıma feci bir ağrı saplanmıştı. Aramayı cevapladım arayan Adar'dı zaten bu telefon Adar ve annem babam dışında kimseye açılmamış ve çalışmıştı.

"Mavi!" Adar'ın endişeli sesi şakaklarımı ovmama neden oldu.

"Adar." Diyerek karşılık verdim ama sesim yer altında kalmış gibi çıkıyordu kısık ve cansız.

"Seni kaç kere aradığımdan haberin var mı?" Sesi bu kez fazlasıyla öfkeli çıkıyordu. Endişeli olmasını buna yoruyordum müzik sesinden duymamıştım.

"Özür dilerim. Sokakta şarkı söyleyen grubu dinlerken duymamışım."

Bir kaç soluk alıp verme sesinden sonra, "tamam geç kalma." Diyerek kapattı. Telefon elimde sokağın ortasında öylece kalakalmıştım, ne bir adım atabiliyor ne bir tepki verebiliyordum benimle oynanıyormuş gibi hissediyordum. Saçlarımı sertçe geriye savurdum. "Allah kahretsin!" Öfkeli adımlarla ilerledim eve gidip uyumak ve herşeyin bir kabus olduğunu savunmak istiyordum.

***
Eve geldiğimde başım çatlıyordu gözlerim de başıma inat ağrıyordu. Adar kızını kapıda bekleyen anneler gibi beni kapıda karşıladığında bir an gülesim gelmişti o haline.

"Senden iyi anne olur." Diyerek dalgamı da geçmiştim. O ise hâlâ bana sinirli bakışlar atıyordu. Birlikte salona geçtiğimiz de koltukları işaret etti oturmam için.

"Berbat görünüyorsun." Dedi suratımı inceleyerek.

"Hortlak görmüş gibi." Gözlerini kıstığında bende onda ki değişikliklere bakıyordum. İyi görünmüyordu benimle ilgileneyim derken kendinin farkında değil gibiydi. O da mahvolmuş haldeydi. Çünkü sevdiği kızı ona sevdiğini söylemeden bırakıp gelmişti ve onun acısını içinde yaşıyordu. Bazı geceler uyku tutmadığında onu görüyordum balkonda oturmuş Tuana'nın fotoğraflarına bakarken. Acı çekiyordu ama bunu bile kendine çok görüyordu. Sigara içmezdi Adar, ama onu bir kaç kez içerken yakalamıştım.

Adar da değişmişti acısıyla.

Hâlâ merakla bana bakan bakışları fazla yorgundu. "Neden onu görmeye gitmiyorsun?" Dedim aniden. Tuana'nın da onu sevdiğini biliyordum ikisi de birbirine gereksiz bir acı çektiriyordu.

Kaşları çatıldı, ona bam diye Tuana'yı sormamı yadırgamıştı.

"Şuan konumuz bu değil." Dedi sonunda bakışlarını kaçırarak.

"Kendinin farkında mısın bilmem ama asıl berbat görünen sensin."

"Git uyu kafan yerinde değil senin." Hemen kaçmaya başvurmuştu. Gülerek iki yana kafa salladım.

"Ben konuyu kapatırım ama sen acını yine çekersin." Diyerek koltuktan kalkıp odama geçtim.

Kendimi yüz üstü yatağıma attım. Emindim o ses ona aitti. Hayal değildi. Delirmedim o buradaydı ve hâlâ burada olduğunu hissediyordum ama onu görmek istemiyordum. Beni sevmiyordu o halde burada ne işi vardı? o şarkıyı neden benim gözlerimin içine baka baka söylemişti? Benimle dalga mı geçiyordu bu salak?! Öfkeli soluklarla yataktan kalkıp odanın içinde olta atmaya başladım.

Hele bir karşıma çıksın onu buraya geldiğine pişman edecektim. Ben odada tepinip dururken kapı zili doldurdu evin içini. Pek umursamadım taki, kapım hayvan bir şahıs tarafından bam diye açılıncaya kadar.

Yuh ama yani!

"Maviş, maviş bir yar vardı benim." Diyen Denis, odaya şakıyarak girmişti bozuk aksanını eklemeden geçemeyecektim. Zaten hâlâ Türkçe konuşmaya alışmış değildi. Onun gülen yüzüne ben boş boş bakmakla yetindim. Denis hayatımda büyük bir önem taşıyordu. Çoğu şeyi ona borçluydum. O beni hayata geri döndürmüştü. Şuan ise bana neşeyle bakan gözlerine boş boş bakmakla yetiniyordum. Bugünkü olay beni tepetaklak etmişti. Yüz ifadem onun gülüşünü yavaş yavaş soldurdu. Adar ise kapı pervazına yaslanmış bizi izliyordu. Denis onun iş yerinde ki arkadaşıydı bende onunla bu sayede tanışmıştım.

"Bu surat ne?" Derken yüzünü buruşturarak bakıyordu ruh gibi olan suratıma. Benim konuşmama müsaade etmeden dibime kadar girdi, "fazla açık renkli yüzün" derken ki yüz ifadesi beni ufak da olsa güldürdü ve bu onun gözlerinden kaçmadı.

"Seni dışarı çıkarmaya geldim, hadi!" Olumsuzca kafa salladım.

"Hiç o havamda değilim Denis, zorlama lütfen." Adeta yalvarır yalvarırcasına bakıyordum ona. Ama hiç işlemedi.

"Sen zaten hiç havada değilsin,o yüzden gidiyoruz Adar'dan izni kopardım. " aman ne hoş Adar'ın bugün izin veresi tuttu.

"Peki." Dedim sonunda pes ederek. Denis'in yüzünde zafer sırıtması oluştu. Onlar odadan çıkınca bende telefonumu salopetimin geniş cebine koydum ve geceleri serin olduğu için trençkotumu alıp tamamen hazır olarak çıktım odadan.

Adar bizimle gelemeyi düşünmüyordu, Denis'e de güveniyordu zaten. O yüzden biz ikili tek evden çıktık. Adar kapıyı kapattığı an Denis'in yüzünü büyük bir sırıtış kapladı. "Seni bara kaçıracağım!" Dediğinde ise ben ona ağzım açık bakıyordum. Bar mı? Belkide onu unutmam için iyi olabilirdi sadece bir kere istiyordum gitmeyi.

"Kabul!" Dedim onu kolundan merdivenlere çekiştirirken, bizim için gece daha yeni başlıyordu...

------

Bölüm sonu.

Aradan uzun bir vakit geçti bakalım yeni bölümde bizi neler bekliyor?

Yeni bölüme değin Allaha emanet olun!


MF'lim -Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin