Khan dışarı çıktığımız da iyice yalnız olduğumuzdan emin olduktan sonra konuşmaya başladı.
-Bunu neden yaptın?
-Neyi?
-Ne olduğunu biliyorsun.
-Basit, sıkıldım başka ne olabilir.
Sırıttım ve hafif bir kıkırdama bıraktım.
-Sen gerçekten...
Onu dinlemeye ihtiyacım yoktu.
-Beni ne diye çağırdın buraya?
Derin bir nefes aldı ve gözlerimin içine baktı. Eğer dışarıdan biri görseydi iyi kalpli biri olarak bana öğüt verdiğini ve yaramaz bir çocuk olarak benim ortalığı karıştırdığımı sanırdı.
-Bu yaptıkların doğru değil.
-Daha açık konuşmaya nedersin? Neyi yanlış yaptım?
-Kısaca bizimle uğraşmayı bırak Aisha!
Evet, bu cümleyi daha önce de duydum.
Ama sonrasında o ağızdan benim bedenimdeki kıza aşk sözcükleri de döküldü.
-Haha...
-?
Kendi kendime güldüm ve bir anda keskinleşerek gözlerimi gözlerine diktim.
-Sence de haddini aşmıyor musun?
-!
Bu tutumu beklemiyor olmalı. Ne de olsa onun karşısında hep ölçülü davrandım.
-Bana ismimle hitap etmekten başka saygısız bir dille konuşmak.
-Haa saygısız mı? Ariel'e yaptıklarından sonra.
-Ona ne yaptım?
-İnsanların arasında kaç kez onu küçük düşürdün.
Evet bu doğru. Dediği gibi yaptım. Ama haklıydım ve şimdi kaçacak olmasam yine yaparım.
-Peki ya bunu yaptıysam.
Derin nefretle yanan gözlerim onu içine çekti.
Şaşkındı.
-Ne... Ne demek ya bunu yaptıysam... O da bir insan sırf düşük statülü diye...
Nefretim her saniye arttı.
-Düşük statü ha? Dük Khan, neden biraz düşünmüyorsunuz? Sizce ben bu kadar aptalca bir nedenden dolayı öyle bir hamle yapar mıyım?
-Yani onu kıskandığını red mi ediyorsun?
Kıskanmak!?
-Ne demek istiyorsun!?
-Veliahtla senden yakın oldukları için... Ve sen veliahta aşıktın...
Haha. Evet ona bunu anlatmıştım. O kız gelmeden önce, biz yakınken.
Ama her şey değişti.
Dediklerinin ağırlığının farkına varınca sustu. Bende sustum.
O an rüzgar, ağaçlar ya da balodaki uğultu her şey sustu benim için. Sözcükler ağzımdan çıkarken sadece boş hissediyordum.
-Aşk? Hayır lütfen ona aşk deme. Onu severken sadece üzgün hissediyorsam bu nasıl aşk olabilir? Bunun uğruna kendimi feda edip terk ediliyorsam buna nasıl aşk denebilir? Her zaman bir leydinin onuruna uydum ve özel olduğunu sandığım bu duyguyu korudum. Ta ki siz beni öldürene dek.
Khan korkunç derecede sessizdi. Yüzüne bakıyordum ve göz bebeklerinin titrediğini gördüm.
Son kez ona adıyla seslendim.
-Khan...
Nedenini bilmediğim bir şekilde o ağlıyordu.
Göz yaşını silmek için elimi uzatırken gülümsüyordum ama yanağımda oluşan sıcaklığı da hissedebiliyordum.
Göz yaşı?
Onun göz yaşlarını silerken fısıldadım.
-Bundan sonra yanıma gelme, ya da beni tanıyormuş gibi davranma.
'Neden kafamı bu kadar karıştırmak zorunda? Her şey onun suçu değil mi?'
Yine o ses. Elimi çektiğim de yine sustu.
Arkamı dönüp yürümeye başladım. O sadece orada durmuş boşluğa bakıyordu.
Görüşürüz.
Hayır, görüşmemek üzere eski dostum.
İçeri döndüğüm de biraz zaman geçmişti. Partinin sonuna yaklaşırken bir kadın grubunun içine çekildim.
-Leydi Persilian, dışarı Dük Khan ile çıktığınızı duydum ve ne konuştuğunuzu merak ettik.
Oldukça kaba ve kaba bir yaklaşımdı. Bunu dinlememe bile gerek yok.
-Bana saygısızlık eden 'sir' Ronald'a ne oldu biliyorsunuz değil mi?
Hepsi aynı anda geriledi ve ben de bardağımı ağzıma götürürken gülümsedim.
Belki de kötü olmak iyidir.
Sonuçta iyi biri olsamda kötü biri olarak görüleceğim, öyleyse bırak kötü olayım ve rahat yaşayayım.
Tam gruptan ayrılacakken Ariel geldi.
-Merhaba Leydi Persilian.
Başka saçma bir selamlama.
Bu sefer de onun üzerine mi bir şeyler dökmeliyim?
Ben içecek seçerken o devam etti.
-Vay canına elbiseniz çok güzel. Size çok yakışıyor. Bu arada bu seferki elbisem nasıl?
Madam Tary'nin başka bir şaheseri. Geçen sefer bu konu yüzünden yenildi şimdi bir planla gelmiş gibi.
O zaman sadece onunla oynamam gerek.
-Madam Tary oldukça yetenekli olsa da size yakışmamış.
Yüzü bembeyaz oldu. Herkes buraya odaklanmıştı.
-Siyah saçınız bu sarı renkle uymamış bile. Belki de 'kırsal' kesimden geldiğiniz için olabilir. Beliniz yeterince ince değil sanırım Madam Tary bile bununla ilgili bir şey yapamaz.
Kısaca yakışmamış ve şişman fakir, güçlüye yapışan bir Sülükten farksızsın.
Veliaht bu tarafa doğru harekete geçti.
Ahh tartışmaya vaktim yok.
Sağ kol denen adamın imparatora şarap ikram ettiğini gördüm.
-Çirkin elbisenle ilgilenmiyorum yani bay bay.
Hızla ilerledim. Ama durduruldum. Bu veliahttı.
-Hey beni bırak!
-Bu olamaz önce özür dile.
-Bu saçmalıkla ilgilenmeyeceğim.
O çoktan içti çok az zaman var.
-Özür dile.
-Sizin ve saçma dramalarınızla ilgilenmiyorum git ve sevgilinle mutlu ol ama önce beni bırak!
O kolumu daha da sıktı.
Elimi kaldırdım ve ona tokat attım.
Bir imparatorluk ailesi üyesinin suratına vurdum. Cezası ölüm.
Ama herkes aynı anda farklı yöne bakıyordu. Düşen imparator.
Veliaht şokla beni bıraktı ve bende koşmaya başladım.
Şimdi planı harekete geçirme zamanı!
__________
Yazar:Villainesssss
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gerçek Sahip Geri Döndü
Historical FictionZengin Kont ailesinin tek kızı öldürüldü. Ama onun adına üzülen yoktu. O ona olan nefreti anlamadı. Bir gün gözünü bir hayalet olarak açıncaya kadar. Kendi bedeninin başkası tarafından hareket ettirildiğini gördü ve onun için üzüldü. Ama çok yakında...