Neden gidenler geri döner ki?
Gittikleri yeri beğenmezler mi? geride kalanları düşünmezler mi?
Kalpleri taşa dönmüşse, elden ne gelir ki?
1 Hafta sonra
"Yurt dışında mı okuyormuş?"
"Evet, o günde gelmiş işte."
"Geri gidecek mi?"
"Yok sınıf da kalmış bizimle okuyacak."
Annemle taş ayıklarken Ege'nin ablası hakkında koşuyorduk. Ece mi demeliyim yoksa Ece abla mı? doğruyu söylemek gerekirse günlerdir bunu düşünüyorum. Ege ile arasında bir yaş olmasına rağmen abla diyor. Alışmış olmalı.
Ece yıllardır yurt dışında okumuş. Ama ailesini özlediği için dönmeyi düşünmüş. Şuana kadar pek bir konuşmuşluğumuz olmadı. Ama bugün aynı sınıf da olacağız. Kendimi şu günlerdir eksik hissediyorum. Doğukan bir süreliğine İzmir'e gitti.
Caner bana seslenmeden kendi kendime dışarıya çıkıp onları beklemeye başladım. Caner ve Emre didişerek geliyorlardı. Caner beni gördüğünde yerinde durdu. "Ne oldu?" Emre de hem bana hem de Caner'e baktı. "Kendiliğinden çıkmış bu, kıyamet kopacak." Emre kafasına sert bir şekilde vurdu. Kahkaha atmıştım.
Caner elini uzattı. "Aslan parçası." deyip tokalaştık. Yavaş yavaş yürüyorduk. "Emre sen Ece'yle nasıl karşılaşmıştın." Emre iç çekti. "Caner'e su getirmek için eve gittim. Tam Caner'in yanına gideceğim önümü kesti arabayla, Ege'yi tarif ediyormuş. Anlamamıştım ben." Caner sessizce gülmeye başladı. "Hayırlı olsun kanka."
Emre ile Caner yolda sürekli birbirleriyle dalıştı. Okula yaklaştığımız zaman kendilerine çekin düzen verdiler. Araba inen Ege'yi gördüğümde gözlerim şenlendi resmen. Her zaman ki gibi yine yakışıklıydı. Yan koltuktan Ece indi.
Ege gözlüğünü çıkarıp gülümseyerek bana baktı. Onların yanına yaklaştığımız da Ege elimi tuttu. "Selam!" Ece elini bana uzattığında tebessümle elini sıktım. Emre ve Caner de Ege'yle selamlaştıktan sonra okulun bahçesine girdik.
Melih merdivenlerin oradan bana bakıyordu. Gözlerimi devirdim. Sesimi çıkarmadım, olay çıkmasını istemiyorum. Sınıfa girdiğimiz de herkesin gözü bizim üzerimize çevrildi. Diziler de olan ağır çekim halindeyiz gibi bir his vardı.
"Geldiler yine." Onur'un yüzünün düşmesiyle Emre sırasına doğru gitti. Ellerini açarak sıraya koydu ve Onur'a doğru eğildi. "Sen nerelerdesin ya?" Onur gıcık bir tebessüm etti. "Günaydın." Doğa'nın samimi yaklaşımına tebessümle cevapladım. "Günaydın.."
Ege ile Ece birlik de oturdu. Sırama geçip ikisine baktım. Ege'yi hiç bu kadar çok gülerken görmemiştim. Ablası onu mutlu etmesini, güldürmesini biliyor. Kendimce küçük bir tebessüm ettim. Omuzuma dokunan bir elle ürktüm. Doğa tatlı bir tebessümle bana baktı. "Nasılsın?" Ona döndüm. "İyiyim, sen?" Neşesi bugün bir başkaydı. "İyiyim bende."
Hoca sınıfa girince Doğa yerine geçti. "Dersimiz matematik." Tüm sınıf "Dersimiz edebiyat" diyordu. "Sessiz! biliyorsunuz ki edebiyat hocanızın son zamanlarda B12 eksikliği denilen bir hastalık vardı. O yüzden gelemedi." Kaşlarımı çattım. Edebiyat hocası ilk bu sınıfa girdiğimiz de dersteydi. Ders dışında konuşmuştuk ama sonradan bizim yeni geldiğimizi unutmuştu. Bu yüzdenmiş..
Ece birden öksürünce ona baktım. Çantasından bir şey bulmaya çalışıyordu. Ege'nin ilacının benzerini alıp ağzına sıktı. Demek o da astım hastası.. Buruk bir tebessüm ettim. Ege ve Ece'nin kardeş ilişkisi çok hoşuma gidiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahalle'nin Gençleri/ Yarı Texting
Teen Fiction-"Hazır mısınız?" -"Hazırız kardeşim." -"Hazırız lan am*na koyayım normal davranıyoruz." -"Hazırız.." Ve odaya girdik belki hayatımızı değiştirecek şeyin başlama yerine geldik. Dördümüz de aynı hizada duruyoruz. Müdür bişeyler anlatıyor üçümüz de an...