Açılan gözlerime hastanenin parlak ışıkları değdi. Başımı Ege'nin göğsünde buldum. Gözlerimi kısarak etrafıma bakındım. Karşımızda olan sandalyeler de Caner ve Yağmur uyuyordu. Yavaş yavaş kafamı kaldırdım. Kulağıma gelen sesle sağıma döndüm. "Tamam Doğukan haberleşiriz." Emre telefonda Doğukan ile konuşuyordu.
Başımı sola çevirip uyuyan Ege'ye baktım. Uyansam bile elimi çekmediğim ellerimize döndü gözlerim. Ellerimiz birlikteydi. Tek elimle gözlerimi ovaladım. Emre elini omuzuma koyduğunda ürktüm. Aklıma direk Melih'in bana yaşattığı korku geldi.
"Nasılsın?" Emre'nin sorusuyla Emre'ye döndüm. "İyiyim, ya sen?" Emre kendini göstererek buruk bir tebessüm etti. "Gördüğün gibi." Bu sefer gözlerim Ece'yi aradı. "Ece gitti mi?" Emre arkasına dönüp tekrar bana baktı.
"Kantine su almaya gitmişti." Kaşlarımı havaya kaldırdım. "Bilal iyi mi?" Emre büyük bir tebessüm etti. "İyi aslan parçası, taburcu olacak bugün."
Emre ile gülüşlerimiz arasından Caner'in uyandığını gördüm. "Günaydın Caner'im." Emre'nin sevecen tavırına güldüm. "Günaydın, Bilal?" Doğulmaya çalıştığı an ona tekrar tebessüm ettim. "İyiymiş taburcu olacakmış." Caner sonunda gülümsemişti. Bu duruma sevinerek kıkırdadım.
Caner sağında yatan Yağmura baktı. Kollarını göğsünün altında birleştirmiş uyuyordu. Caner üzerinde ki hırkayı acele etmeden çıkardı. Yavaşça hırkayı Yağmurun üzerine örttü. Bana bakıp iki omuzunu da inip, kaldırdı. "Napayım.."
Caner'in dün söylediği cümle aklıma geldiğinde tebessüm ettim. "Değildim.. Öyleyim artık." Demişti. Her ne kadar böyle konuşsa da, o asla öyle biri değil. O vicdansız değil..
Emre yavaş adımlarıyla Ege'nin yanına geçti. Ne yapacak diye izliyordum. "Zengin bebe kalk! geldik." Kaşlarımı çatıp sinirle Emre'ye baktım. "Uyandırmasana!" Emre ağız taklitlerimi yaptığında Ege'ye baktım.
Gözleri açılmıştı. Gözü ilk olarak ellerimize gitti. Sonra da bana döndü ve ardından Emre'ye. "Uyumuşum." Başımı sağa yatırarak kafamı salladım. "Uyumuşuz.." Tebessüm ederek öylece baktım. Beklemediğim anda yanağıma bir öpücük kondurdu.
Emre yüzünü buruşturarak bize bakıyordu. "Aaa! uyanmışsınız." Ece'nin sesiyle arkama döndüm. Tebessüm ettim. Emre'nin eline plastik bardakta su verince kaşlarımı yukarıya kaldırdım. Çift olabilirler..
Kendi aramız da gülüşürken arkamı döndüm. Bedenimin titremesine neden olan bir şey oldu. Melih buradaydı. İlk önce Melih'e ardından Bilal'in odasına baktım. Tekrar Melih'e bakacaktım ki kaybolmuştu. Ellerimi bir anda Ege'nin ellerinden ayırdım ve boğazıma doğru götürdüm.
"Bir şey mi oldu?" Cevap vermedim.
"Bahar..." ürkerek Ege'ye döndüm.
"B-bir şey olmadı.." Kaşlarını çatarak baktığım yere baktı.
"Emin misin?" Kafamı hızlı hızlı salladım.
"Evet."
Kafamı tekrar aynı yere çevirdiğim de doktorun bize doğru geldiğini gördüm. "Bilal'in yakınları sizlerdiniz değil mi?" Ayağa kalkarak kafamızı salladık.
"Size Bilal'in kullanması gereken bir kaç ilaç vereceğim. Bunları almanız gerekiyor. Onun dışında Bilal'in kendini yormaması gerekiyor, sağlıklı beslenmesi gerekiyor. Üç hafta da bir kontrole gelmesi gerekiyor. Bir zamana kadar sıkı kontrol şart.."
Doktor kağıtlar arasından bize reçeteyi uzattı. Caner alıp göz gezdirdi. "Egeciğim sen iyisin değil mi?" Doktor Ege'yi tanıyormuş. "İyiyim Ali abi çok sağ ol." Doktor ile göz göze geldiğimiz de ona dikkatlice baktım. "Ege'nin ablası da, Ege de doğuştan astımdılar. O kadar çok kontrol yapardık ki.."
Ece arkadan doktora göründü. "Bende buradayım!" Doktor küçük bir tebessüm ederek Ege ve Ece'yi süzdü. "Büyümüşsün Ece.. İkiniz birbirinize benzemiyordunuz hâlâ da öyle." Doktor gülerek yanımızdan ayrıldı.
Bilal'in odasına heyecanla girdik. Bilal çoktan hazırdı ve bizi oturarak beklemişti. "Aslan!" Caner kucağına aldı. Bir zaman sonra indirdi. "Hadi gidelim artık abi." Caner, Bilal'in elini tuttu ve yürümeye başladı.
Annem herkesi eve davet etmişti. Ege ve Ece'nin ufak bir işi olduğundan gitmek zorunda kaldılar. "Sultanım, döktürmüşsün yine." Caner nefes almadan yemek yiyordu. Bilal ile birlikte haline gülüyorduk.
"Caner abi.. Dışarıya çıkabilir miyim?" Caner ağzındakini bitirip konuştu. "Şartlarım var, İbrahim ile konuşmak yok, koşmak zıplamak yok." Bilal sıkıntıyla ofladı. "Tamam!" Dışarıya çıktığında gülerek baktım.
Gülüşürken dışarıdan gelen Yağmur'un sesiyle ayağa kalktık. "Bilal mi.. Dedi o?" Hepimiz birlikte evden fırladık. "BİLAL!" Yerde kanlar içinde yatan Bilal'i görünce yerimde öylece durdum. "Bilal.." Sesim o kadar kısıktı ki ben bile duyamadım.
"Bilal hayır Bilal! Bilal HAYIR!"
"Bilal.. Aç gözlerini.."
"Bilal! ablacım kalk ablacım!"
"Bilal yavrum!"
Emre, Caner, Yağmur ve annem, Bilal'in yanına oturmuş kaldırmaya çalışıyorlardı. Ben ise yere çökmüş izledim sadece.. "Bahar! ambulans Bahar!" Caner'in çığlıkları üzerine titreyen ellerimle telefonu açtım. Arama kısmına girip ambulansın numarasını girdim.
"K-kardeşim.." Konuşamadığımı anlayan mahalleden biri elimden telefonu aldı ve ambulansı çağırdı. Annem koşarak yanıma geldi. "Bahar.. Kızım kendine gel!" Annem kollarımdan tutup beni sallıyordu gözyaşları arasından.
**
Ne kadar zaman oldu bilmiyorum. Gözlerimi açtığımda hastanenin odalarından birindeydim. Kolumda serum vardı. Kafamı sola çevirdiğimde ağlayan annemi görür görmez doğrulmaya çalıştım. O sırada annem yanıma geldi. "Anne... Bilal.." Annem gözlerime baktı. Cevap vermesini bekledim fakat vermedi.
"Anne iyi değil mi?" akan göz damlalarım elime düştü. Annemin ağlaması şiddetlendiğinde Bilal'e bir şey olduğunu anlamıştım. "BİLAL!" Yatak deli gibi çırpınıyordum. Odaya Ege ve Ece girdiğinde onları umursamadım bile. Ege hızla yanıma gelip kolumdan tuttu. Kolumu elinden kurtardım. Serumdan kurtulmak için onu sökmeye başladım. "Bahar dur! yapma kızım!"
aradan sadece bir gün geçti. Hepimiz bitmiş haldeyiz. Gözlerimi açmakta zorluk çekiyorum.
"Rahmetliyi nasıl bilirdiniz?"
"İyi bilirdik."
"Nasıl bilirdiniz?"
"İyi bilirdik."
"Ruhuna El-fatiha."
Bilal silahla vurulmuş... Ama kim? kim yaptı? Bilal'in ne suçu olabilir? 10 yaşında ki çocuk ne yapabilir ki, ona..
Evde yorgun, bitkin bir halde oturuyorduk. Caner kıpırdamıyordu. Herkes şok içindeydi, bende olmak üzere. İçeriden sadece ağlama sesleri geliyordu. Caner omuzuma kafasını koymuş ağlıyordu. "Bahar.. Ben onsuz, yapamam..." Dedi gözyaşları içinde Caner.
Yutkunamamıştım. Hıçkırıklarla ağlamaya başladım. Her şey şakadan ibaret olsa, Bilal gelip bize sarılsa son kez kokusunu çekebilsem burnuma, son defa..
19. Bölümün sonu..
Beğendiyseniz, oylamayı unutmayınız.<3
|Sizce, Bilal'i kim öldürdü?
|Bu konu kapanacak mı? Yorumlarınızı, düşüncelerinizi bekliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahalle'nin Gençleri/ Yarı Texting
Jugendliteratur-"Hazır mısınız?" -"Hazırız kardeşim." -"Hazırız lan am*na koyayım normal davranıyoruz." -"Hazırız.." Ve odaya girdik belki hayatımızı değiştirecek şeyin başlama yerine geldik. Dördümüz de aynı hizada duruyoruz. Müdür bişeyler anlatıyor üçümüz de an...