İlk kısmı geride bıraktık. Tatlı bölümlerdi gibi. Artık yavaş yavaş sırlar ortaya dökülsün! Bakalım gidişat ne olacak bundan sonra? Sorular için; ask.fm @wattytoucharold
Eh, yorum istediğimi belirtmeme gerek yoktur herhalde artık? Medyaya bakabilir, bölüm parçası ile okuyabilirsiniz. Herkese iyi okumalar.
•
Haziran
When you turn off the lights,
I get stars in my eyes,
Is this love?
Maybe someday.(Işıkları söndürdüğün zaman,
Gözlerimde yıldızlar oluyor
Aşk bu mu?
Belki bir gün...)Notaların içinde yolculuğa çıkmış, düşlerimi dallandırıp budaklandırmaya ve düşüncelerimi filizlendirmeye çoktan başlamıştım. Sonunda, bedenimin ve ruhumun amansızca kavuşmak istediği rahatlama hissine ulaştığım için bir bakıma huzurluydum.
Ama bu huzur çok küçük bir parçasıydı duygularımın. Bir nedeni yoktu ama yorgun, halsiz ve bir o kadar da bitkin hissediyordum. İçimden hiçbir şey yapmak gelmiyordu, sol yanım büyük boşlukta gibiydi.
Sınav bitmişti. Tüm emeğimin karşılığını az çok almıştım ve üstümden kalkan yükün anlamını açıklayamazdım bile. Neredeyse her gün, okul-etüt merkezi-ev-özel ders dörtlüsüyle geçip giderken şimdi tüm o yıpranmalarım son bulmuştu. Sonunda.
Her şeyin bir sonu vardı, evet. Belki bu rahatlama yine kısa süreli olacaktı, emin değildim. Hayatım artık başka bir rotaya doğru ilerleyecekti ve karşılaşacağım sorunları tahmin etmekte zorluk çekmiyordum. Zihnim, babamla yaşayacağımız kavgayı şimdiden görebiliyordu. Babam tıp okumamı isteyecekti, onun hayalindeki kız çocuğu olmam için elinden geleni yapacaktı ve bilmediği şey, benim bunu zerrece istemiyor olmamdı. Bu işin sonunda ne olacağını bilmiyordum ama artık 18 yaşındaydım ve tüm hayatım boyunca babama eğdiğim boynumu kaldırma vaktim gelmişti.
İçimdeki sesler bana destek verirken iç çektim ve gözlerimi araladım, arka planda müziğin güzel; kulağa, en önemlisi de ruhuma hoş gelen tınısı benimleydi.
Son birkaç ay fazla hızlı geçmişti sınav koşuşturmacası içinde olduğumdan. Ve bu koşuşturma benim öyle bir işime gelmişti ki. Her şeyi düşünmeyi ertelemiştim, başarıyla. Her gece yorgunluktan gözlerim kapanana kadar bekliyordum çalışma masasında, sırf başımı yastığa koyduğumda o rüya gibi on beş günü düşünmemek için. Kendime eziyet etmemek için, çelişkilerimin içinde kendimi boğmamak için.
En başta düşünmemek oldukça zor gelmişti. Kalbim yedirememişti o son vedayı. Boşluğa düşüşü. Haksız acıyı. Damarlarımda kan yerine akan kırgınlığın somutlaşmış halini.
Şimdi ise sessizliğe gömülmüştüm, fırtına öncesi sessizliği andırıyordu. Yaklaşan kasırgadan kurtulma imkanı olmayan, cılız bir ayçiçeği gibi hissediyordum içimde bir yerlerde. Kötü bir his vardı kalbimde, huzursuz ediciydi.
Tanımadığım birini özlüyor gibiydi benliğim. Sahi, Deniz'i tam olarak tanıdığımı kim söylemişti? Bana kendini açtığı kadarını biliyordum, o ise benimle ilgili hiçbir şey bilmiyordu. Yoldan yan yana geçen iki yabancıdan farksız gibi görünüyorduk. Ama değildi. Deniz'in kimseye göstermediği yönlerini biliyordum, ruhundaki kırılmış, masum yüzündeki buruk gülümsemeyle bakan küçük çocuğu tanıyordum. Ablasını kaybetmiş, acıyla bütünleşmiş kalbinde hala sevgi olabileceğini biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin Fısıltıları
RomanceVe ışıldayan bir yıldız kaydı gökyüzünden, iki gencin hayatı yeniden kesişirken. Uslanmaz kader, iki gencin birbirlerini tanıyor olmalarını nadir bir tesadüfe bağlayan zıt hayatlarına, birlikte bir yön çizmelerini sağladı.