Bölüm 43 "Karar"

148 12 9
                                    


Bazen hayat güneş ışığı kadar parlak, günler berrak gökyüzü kadar huzurlu olabiliyordu. Ama bazen de hayat sağanak bir yağmur olup günler gri gökyüzü kadar boğucu olabiliyordu.

Bugün hava çok huzurlu olmasına rağmen kalbimde boğucu bir hisle uyanmıştım. Belki de sebebi dün geceki huzursuz uykumdu. Aklım Deniz'deydi ve beynim türlü senaryolar üretirken uyuyakalmıştım. Fakat hatırlayamadığım rüyalarla sürekli bölünen uykum yüzünden rahat bir gece geçirememiştim.

Ilık bir duş, Ayşe Teyze'nin hazırladığı güzel bir kahvaltıdan sonra kalbimdeki ağırlık biraz olsun dağılmıştı. En azından midem mutlu olmuştu. Dün gece mesajlaşırken Deniz'e ona yemek yapacağımı söylemiştim ama şu an hiç içimden gelmediği için pizza ya da hamburger almayı düşünüyordum, yüzünü buruşturup yemek yapmadığım için hayal kırıklığına uğrayacağını da biliyordum. Ama umurumda değildi. Kızdığımda acımasız biri olabiliyordum.

Odama çıkıp saate baktığımda saatin 14:03 olduğunu gördüm. Deniz'in evine şu sıralar gitmiş olmam gerektiğini bilsem de her şeyi ağırdan alıyordum. Kendimi oyalamak adına ve dizüstü bilgisayarımı açıp günler sonraki avukat görüşmem için kendimi eğitmeye karar verdim. Cemil Bey'in karşısında savunmasız olmayacaktım. Arama motoruna miras davası hakkında bilgi yazdıktan sonra düzgün bir site bulup okumaya başladım, ne olur ne olmaz diye oraya bomboş gitmek istemiyordum.

Yarım saatin sonunda içinde vasiyetname, eş ölümleri, mal paylaşımı, eşitlik, çocuklar geçen bir şeyler öğrenmiştim. Eğer gerekirse diye aklımda bir senaryo taslağı bile oluşmuştu. Daha fazla bilgi için babamın çalışma odasını da kurcalamayı aklıma not ettim. Kalkıştığım bu çılgın olay için kendime güvenmeye de başlıyordum. Altından kalkabilirdim.

Dizüstü bilgisayarımı kapatıp telefonumdan hava durumuna baktım, tüm gün güneşli ve yirmi sekiz derece gösteriyordu, benim hissettiğim otuz beş dereceydi. Artık hazırlanıp Deniz'e gitmeye karar verdiğim için dolabımı açıp çok rahat bir şeyler bakmaya başladım ve sonunda Pelin'le aldığımız yumuşacık kumaşı olan beyaz askılı yazlık elbisede karar kıldım. Üst kısmı otursa da etek kısmı boldu ve efil efil bir gün geçireceğim için şimdiden mutlu olmuştum. Ayaklarıma beyaz Vans'lerimi geçirdikten sonra tüm bu beyazlığa tezat olacak sarı, uzun askısı olan küçük çantamı alıp içine telefonumu, anahtarımı ve cüzdanımı koyduğumda tamamen hazırdım. Saçlarım kendiliğinden kurumuş ve omuzlarımdan aşağı özgürce dökülüyordu, bu sıcakta yüzüme fazla bir makyaj yapamayacağım için rimel ve renkli dudak koruyucusu işimi görmüştü.

Deniz'e giderken yol üstündeki işlek pizzacıdan orta boy pizza ve içecek aldım, ona kızgın olsam da aç kalmasını istemezdim. Keşke daha soğukkanlı olup onu süründürebilseydim diye içimden geçirerek tekrar yola koyuldum. Pizzacının ardından Deniz'in evine gitmem on beş dakika sürdü.

Asansörden inip köşeyi döndüğümde Katy ve Işıl Teyze ile karşılaştım. Yüzüme onları gördüğüm için sıcacık bir gülümseme yayıldı. Katy koşarak ayaklarımın ucuna gelince onu kucağıma aldım.

"Selam Katy," dedim başını okşarken. Cevap olarak havladı. "Özledin mi beni bakalım?"

"Ah, cupcake! Seni çok özledik." Işıl Teyze penye kumaştan dikilmiş pembe elbisesini giymiş, uzun askısı olan küçük marka çantasını omzundan çapraz takmış, platin sarısına boyattığı kısa saçlarını kulağının ardına sıkıştırmıştı. Yaşına göre dinç ve genç görünüyordu.

"Ben de sizi özledim." Işıl Teyze'yi son görüşümün üstünden bir ay geçmiş olmalıydı, en son Deniz'le yeniden görüşmeye başladığımızda görmüştüm onu. Aylar önce Deniz'in beni bırakıp gittiği günlerde onun attığı kıyafetlerimi Işıl Teyze saklamıştı ve döndüğümde de onları bana vermişti. "Buraya gelip gidiyorum ama karşılaşamadık bir türlü."

Geçmişin FısıltılarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin