Genç adam, ruhuna çöken karanlık bulutları dağıtmak amacıyla dikti üçüncü içkisini umursamazca. Hissetmekten kurtulmaya çabalıyordu amansızca. Kalbindekileri def etmek istiyordu, tüm boğucu hislerini avcunda toparlayıp etrafa saçmak istiyordu.Acıyla yaşamaya zorlamıştı hayat, hayatı sevmiyordu. Kendince geçerli sebepleri vardı, kaybedecek bir şeyi olmadığına dair. Yaşanmışlıklar bir bir geçip giderken, acı pamuk iplik misali bir yumak oluşturuyordu, sarıyordu genç adamın kalbini. Yıllanırken tozlanıyordu genç adamın kalbinin etrafında. Işık sızdırmıyordu, karşı koyma gücü vermiyordu. Kendisine mahkum ediyordu.
Alışmıştı genç adam, tek istediği hissizleşmekti. Başarıyordu da. Zaman ona çok şey öğretmişti, zaman ondan çok şey almıştı.
Zaman ona acı karşısında göğüs germeyi öğretmişti, zaman ondan ablasını almıştı.
Zaman ona umursamamayı öğretmişti, zaman ondan tüm umutlarını almıştı.
Zaman genç adama ihaneti öğretmişti, zaman genç adamdan güveni almıştı.
Alkol genç adamın kanına iyice karışırken zaman hızla ilerliyordu, genç adam çoktan sarhoş olmuştu bile. Müziğin sesi kulağında öten bir uğultu gibiydi, etrafındaki kızlar ona sırnaşıyordu her zaman olduğu gibi.
Sarışın bir kız, genç adamın kucağına oturmak içim hamle yaptığında genç adam kaşlarını çattı, artık sarışın görmek istemiyordu. Gözünün önüne o bebeksi yüz geldiğinde bir bardak daha devirdi hızlı hareketlerle. Sarışın kızı başından atıp ayağa kalktı, ilerledi barın içinde. Adımları güçlü değildi o kadar, alkolün etkisindendi.
Dans eden insanların arasından sıyrılmayı başardığında, ağlayan bir kız gördü. Önüne düşmek için kıza savaş açan sarımtırak saçlarıyla uğraşıyordu genç kız hırçınca. Saçlarını geriye attığında, genç adamın her kızı hayran bıraktığı okyanus mavisi irisleri şaşkınlıkla irileşti.
Hayatını kurtaran kızdı. Duru'ydu. Ağlıyordu. İsmi gibi ağlıyordu.
Çocuğun kalbinde kızın yanına gitme isteği baş gösterdi, bu isteğin güçlülüğü genç adamı bozguna uğratırken ayakları mantığından bağımsız olarak bir adım attı. Uzun zaman geçmişti, kızı hastane odasında bırakıp gerçekleri sindirmeye çalışmasının ardından.
İkinci adımında kaşları çatıldı; korumayı sevdiği kız, o adamın kızıydı. Öfke baş gösterdi bu sefer genç adamın kalbinde. Bu gerçeği değiştiremezdi, elinden bir şey gelmezdi. Yumruğunu sıktı, bir şeyleri yıkmak, parçalamak ve bu gerçeklerden kurtulmak istiyordu.
Gözleri kızdan ayrılmadı, öfkesi ve gitme isteği savaş içindeydi genç adamın acıyla bezenmiş kalbinde. Bir taraf galip gelmeyi bekliyordu, bu sırada genç kız hıçkırarak ağlıyordu. Beceriksizce saçlarını düzeltip, bardağındaki içkiyi içiyordu. Tecrübesiz olduğu gözler önündeydi. Masumdu. Genç adam bunu yediremiyordu. Genç kızın masum olduğunu düşünmek onu deli ediyordu. Ona göre her kız çıkarcıydı.
Bir adamın yüzündeki pis sırıtmayla kıza yaklaştığını gördüğünde kalbinden güçlü bir öfke fırtınası geçti genç adamın. Adamın kızı kullanacağını, sarhoşluğundan faydalanacağını ve ardından onu kullanılmış bir peçete gibi kenara atacağını adı gibi biliyordu.
Öne atıldı, hiçbir şey düşünemiyordu. Sadece adamı uzaklaştırmayı düşünebiliyordu. Hızlı adımlarıyla kıza yaklaştı. Adam, kıza doğru eğilecekken güçlü çocuk, adamın kolunu tutup geriye doğru savurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin Fısıltıları
RomanceVe ışıldayan bir yıldız kaydı gökyüzünden, iki gencin hayatı yeniden kesişirken. Uslanmaz kader, iki gencin birbirlerini tanıyor olmalarını nadir bir tesadüfe bağlayan zıt hayatlarına, birlikte bir yön çizmelerini sağladı.