Boğazım düğümlendi. Yutkunamadım, nefes alamadım. Dehşet içerisinde izlediğim o iğrenç video bittiğinde öylece telefon ekranına bakakaldım.
Bana aracıyla çarpmaya çalışan kişi Cenker'di.
Tarçın'ın kulübesinin yakıldığı gün babaannemin misafiri olan Esma denen kadının oğlu, hukuk bitiren ve bizim evimizde, benim doğum günümde babamın ona avukat Cemil Sunay'ın yanında staj görmesi için yardım ettiği Cenker'di. O gün, onunla kafeye gittiğimde Aras'ı gördüğüm aklıma geldi, şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım. Aras ve Cenker de birbiri ile bağlantılı olabilir miydi? Aras ile tanışıyorlar mıydı? Cenker neden benim ölmemi istiyordu? Babam ona neden staj konusunda yardım etmişti? Babamla nasıl tanışmışlardı? Neden fotoğraflarımı çekmişti?
En önemli soru bunların hiçbiri değildi. En önemli soru şuydu: Cenker kimdi?
Telefonu ve fotoğrafların bulunduğu kutuyu topladım ve yanıma alarak çalışma odasından çıktım. Kutuyla birlikte odama gittim, sanki kutunun içinden çıkan kötü enerji bütün evi kaplamış gibiydi. Kutuyu makyaj masamın üstüne bıraktım ve camın kenarına geçip derin bir nefes aldım. Yüzüm buruşmuş, kaşlarım çatılmıştı. Pencereyi hafifçe aralayıp hanımeli ağacının kokusunun rüzgarla burnuma dolmasına izin verdim. Gözlerimi yumdum.
Babamın eve gelmesini bekleyecek ve ilk önce tüm bunları ona soracaktım. Bu sırada da kutudakileri fotoğraflamayı da ihmal etmeyecektim. Ne olursa olsun, bu gece her şeyi öğrenecektim. Odamın içinde bir oraya bir buraya gidip gelirken beynim sadece milyonlarca senaryo üretmekle meşguldü.
Sonunda dış kapının açılıp kapanma sesini duyduğumda saat akşam 6'ya geliyordu. Kutuyu elime aldım ve hızlı adımlarla alt kata indim. Babam evrak çantasını portmantoya bırakıyordu, merdivenlerden indiğimi görünce kafasını kaldırdı.
"Kızım?"
"Baba," dedim yanına doğru ilerlerken. Kutuyu arkamda tutuyordum. "Konuşabilir miyiz?" Babam kaşlarını hafifçe çatarak suratıma baktı, genelde onun yanına gelip konuşmak istemediğimi bilirdi. O yüzden şaşırmıştı.
"Kötü bir şey yok ya?"
"Ne kadar kötü bilmiyorum," deyip sıkıntılı nefesimi dışarı üfledim.
"Duru," dedi sesindeki endişe ile. "Korkutma beni. Ne oldu?"
"Bu oldu," dedim ve kutuyu arkamdan çıkarıp ona doğru kaldırdım. Babam kutuyu gördüğünde afalladı ve yutkundu. Birkaç saniye boyunca şaşkınca kutuya baktıktan sonra kendini toparladı ve bakışları yüzümü buldu.
"Çalışma masamı mı karıştırdın?" dedi azarlar gibi.
"Konu gerçekten bu mu sence şu an?" Babam kutuyu almak için elini uzattığında hemen kutuyu geri çektim ve sıkı sıkı tuttum. "Hayır!" dedim sesim yükselirken. "Her şeyi anlatmadan olmaz."
Babam derin bir nefes aldı ve sabır dilenir gibi tavana baktı, birkaç saniyenin ardından bakışlarını indirdi ve yanımdan geçerken, "Salona gel," diye emir verdi.
Koşar adım arkasından salona geçtim. Babam tekli koltuğuna oturdu ve çok sevdiği polo yaka tişörtünün üzerinden boynunu sıvazladı. Sıkıldığı çok belliydi.
"Cenker kim?" diyerek konuya daldım. Babamın hemen yanındaki tekli koltuğa oturdum ve kutuyu kucağımda tutmaya devam ettim.
"Kızım..." Babam nereden nasıl başlayacağını bilemiyor gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin Fısıltıları
RomanceVe ışıldayan bir yıldız kaydı gökyüzünden, iki gencin hayatı yeniden kesişirken. Uslanmaz kader, iki gencin birbirlerini tanıyor olmalarını nadir bir tesadüfe bağlayan zıt hayatlarına, birlikte bir yön çizmelerini sağladı.