Bölüm 6 "Candy"

912 55 10
                                    

Dünün yorgunluğunu üzerimden on üç saatlik bir uyku çekerek atmayı başarmıştım. Yatmadan önce ilaçlarımı içtiğim için uykum kolayca gelmişti, bedenim hızlıca mayışmış ve uzun bir uykuya dalmıştım.

Uykum, bir süreliğine de olsa hayatımın zorluğunu geride bırakmamı sağladığı için uzun bir uyku çekmek hoşuma gitmişti. Eninde sonunda gerçeklerle yüzleşeceğimi biliyordum fakat dün hatırladığım küçük hatıra beni bekleyen gerçeklerin, beni mutlu edeceğinden şüphe duymama sebep oluyordu. Karman çorman olan beynim bu ihtimaller eşliğinde daha bir düğümleniyordu.

Korkuyordum. Hayal kırıklığına uğramaktan ve işe yaramaz hafızam yerine geldiğinde kendimle baş başa kalmaktan. Bir yanım, dün düşündüğüm annemin geçmiş hayatımda olmaması ihtimalini sürekli kurcalıyor ve içten içe hatırlamak istemiyor, bu yeni hayatına devam etmek istiyordu. Fakat diğer yanım ise Deniz'in iç ferahlatıcı sözlerine tutunuyor ve merakımı söndürmemi engelliyordu.

Beklemeye devam ediyordum, ediyorduk. Deniz'in de en az benim kadar meraklı olduğunu anlıyordum. En başta söylediği gibi, bana yardım ediyordu çünkü neden sert bir erkek kavgasına narin benliğimi kuşkusuzca attığımı merak ediyordu.

Uyandığımda Deniz'i mutfakta bulmuştum. Kahvaltı hazırlamasında masayı kurarak yardım etmiştim ve birkaç diyalogtan oluşan bir kahvaltı yapmıştık. Sabahları havasında olmadığını artık öğrenmiştim ve benim de beynim çıkmaz düşüncelerle dolmaya başladığından çok konuşmamıştım.

Kahvaltıdan sonra Deniz salona geçmiş, ben de odama gidip bir duş almıştım. Giyinip çıktığımda ise evde Deniz'in arkadaşlarıyla karşılaşmıştım. Yaklaşık yarım saattir Göktuğ ve Ata'nın maç muhabbetini dinliyorduk ve bıraksak saatlerce konuşabileceklerini düşünüyordum. Gerçekten dünyanın her yerinde erkekler böyle miydi? Bir araya geldiklerinde spordan başka bir şey konuşmazlar mıydı?

"Tamam yeter artık," diyerek araya giren Deniz'e minnetlerimi sundum. O da benim gibi düşünmüş olmalıydı.

"Ya ama," diyerek mızmızlanan Ata'nın tatlı haline gülümsedim. Sarı buklelerinin bir kısmı, sohbetin hararetinden dolayı terlemiş görünüyordu.

Cenk, "Yarım saattir aynı tartışma, sıkıldık," dediğinde Ata kafasını pes eder gibi sallayıp "Peki peki," demişti.

"Hadi Duru'yu Ecem'e bırakalım. Ordan baskete." Emre'nin fikrine şaşırırken hemen Deniz'e döndüm. Kabul edecek miydi merak ediyordum.

"Duru'yu yalnız bırakmam doğru olmaz." Dudaklarımın kıvrılmasına engellemeye çalıştıkça gülümseme isteğim daha bir artıyordu. Ama kendime engel olmayı başarmaya çalışıyordum.

"Yalnız olmayacak, Deniz. Ecem'le kız kıza takılırlar. Alış veriş falan. Okullar açılınca turnuvalar başlayacak antreman yaparız." Deniz'e baktığımda Ata'ya düşünceli bir şekilde baktığını gördüm. Ardından bana baktı.

"Bence tamam. Sence?" Erkek popülasyonuna karşı gelmek yerine alışverişi tercih ettim. Henüz rimelim bile yoktu ve bana sıcak davranan bir kızla alış verişe gitmek güzel olabilirdi. Üstelik Deniz'i uzun süredir tanıyan konuşkan bir kızla. Sanırım Deniz'i uzun süredir tanıyan biriyle birkaç saat geçirmek, kabul etmemdeki büyük etkendi.

"Bence de tamam," dediğimde hepsi ayaklandı. Deniz yanıma gelirken diğerleri kapıya gidiyordu.

"Sana kredi kartımı vereyim," deyip elini kotunun cebine soktu.

"Deniz söz veriyorum bunların hepsini ailemin yanına gittiğimde ödeyeceğim." Deniz kredi kartını bana uzatırken kaşlarını çatmıştı. "Hafızam geldiğinde sana babamın, benim numaramızı bırakırım. Senin adresini alırım. Bir şekilde-"

Geçmişin FısıltılarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin