Bölüm 40 "İşgüzar"

55 6 1
                                    

Bir saniye! Gerçekten 40. Bölümde miyiz? Bu insanı harika hissettiriyor; bir macerada bu kadar yol almış olmak, bu yol ne kadar dolambaçlı da olsa yalnız olmamak. İyi ki varsınız. Keyifli okumalar!

--

Nereye gittiğimi bilmiyorum, ama yolumdan sapmıyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



Nereye gittiğimi bilmiyorum, ama yolumdan sapmıyorum.

Nereye gittiğimi bilmiyorum çünkü hayatım tam bu noktada karmaşa ile doluyken önüme hayatım için amaçlar koymak ister istemez ikinci planda kalıyor. Kendimi ikinci plana atıyorum, günler geceler öylece geçip gidiyor.

Aynada saçlarımı tararken kendime bunun değişmesi gerektiğini hatırlattım, yaşamam gereken bir hayatım vardı ve kendi hayatımı kaçırmak istemiyordum. Ne kadar acı çekersem çekeyim, ne kadar sorunlar üstüme gelirse gelsin onlara istediğini verip boş bir hayat yaşamak, üzülerek günlerimi geçirmek istemiyordum.

İnsanı kötü anlarında toparlayacak olan yine kendisiydi, kendi düşünceleriydi. Kalbinizde bir ağırlık varken etrafınızdakilerin söyledikleri bir kulağınızdan girip diğerinden çıkabilir, benliğinizi en iyi siz iyileştirebilirsiniz. Bu yüzden aynanın karşısına geçip kendimi toparlamaya çalıştım, hem fiziksel hem de ruhsal olarak. İyi iş çıkardığımı söyleyebilirdim, en azından kombinim gözüme oldukça iyi gelmişti.

Aralık bıraktığım odamın kapısı tıklatılınca kafamı çevirdim, babam gelmişti.

"Erkencisin bakıyorum," dedi içeri girerken. Kafamı salladım. "Nereye böyle?"

Annemin yanına gidiyordum fakat bunu babama söylemem imkansızdı. O yüzden kurtarıcı B planımı devreye soktum.

"Pelin'le kahvaltıya gitmeye karar vermiştik, yaz geldi malum insan evde sıkılıyor."

Babam beyaz gömleğinin kollarını dirseklerine kadar kıvırmıştı, kolunda havalı bir şekilde duran pahalı saatine baktı ve ardından penceremin önünde dikilip ellerini ceplerine atarak dışarıyı izlemeye başladı. 47 yaşındaki diğer yaşıtlarına göre daha genç gösteren ve fit biriydi. Annem hep gözlerimin babama benzediğini ve bunun için mutlu olmam gerektiğini söylerdi. Çünkü babamı ilk gördüğünde gözlerine aşık olmuş.

Babamı ilk gördüğü sene 1992 yılındaymış, bir kahve dükkanında sıra bekliyorlarmış. Sohbeti açan babam olmuş ve annem de ona ilk görüşte aşık olmuş. Babamla konuştukça ne kadar zeki, ne kadar olgun olduğunu düşünüp ona kapılıyormuş çünkü babamın anlattığı şeyler, konuşması çok seçici ve düzgünmüş. Annem 20, babam da 24 yaşındaymış. Babam da annemi sevmiş olacak ki, evlenmişler. Annem evliliğin ilk yıllarından sonra babamın çok değiştiğini, onu tanıyamadığını söylerdi. İşkolik olmuş ve para onun için çok önemli hale gelmiş. Tabi sonrası malum, evlilik ancak altı yıl dayanabilmiş.

"Allah Allah," dedi babam gülümseyerek bana döndüğünde. "Pelin'in kaldığı otelin oldukça iyi sosyal aktiviteleri varmış diye duymuştum ben, nasıl sıkılıyor ki?" Bir an sadece donup kaldım, yalan söylediğimi anlamıştı. Pelin'in otelde kalmadığını biliyordu, şu an otelde kalan tek kişi annemdi. Babam gerçekten bunu öğrenmiş olabilir miydi? "Gel kızım, otur şöyle. Biraz konuşalım."

Geçmişin FısıltılarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin