Deniz'in birden bire değişen bakışlarını takip etmek isteyip arkamı dönecekken, o buna izin vermeyip kolumu kabaca, bir o kadar da sıkıca kavradı ve beni büyük hızlı adımlarına ayak uydurmaya mahkum bıraktı. Belki de bu dünyanın en zor işiydi.Nefesinden çıkan öfke dumanları beni korkutuyor ve kelimelerimin usulca bile olsa dudaklarımdan dışarı özgürce süzülmesini engelliyordu.
Deniz ağzının içinde küfürler geveleyip bizi bu büyük alış veriş merkezinin açık otoparkına sürükleyene kadar gıkımı bile çıkarmadım. Aslında çıkaramadım çünkü onu ilk kez bu kadar katı gördüğüme yemin edebilirdim. Birden bire nasıl bu kadar öfkelendiğini ve değiştiğini merak etsem de henüz konuşamıyordum. Bagajı açıp elimdeki birkaç poşeti özensizce yerleştirip -aslında atıp- ardından birkaç adımda öne gitti ve arabanın sürücü koltuğuna yerleşti, ben de o ne yaparsa onu yapıp arabaya bindim.
Deniz, seri hareketlerle güzelim Audi'sini park ettiği yerden çıkarıp ana caddeye çıktığında derin bir nefes aldım. Birkaç dakikadır sessizdik ve Deniz'in az önceki öfkeyle kaynayan nefesleri yavaş yavaş düzeliyordu. Bundan cesaret alıp konuşmak için dudaklarımı oynattım, belki de aptallık ederek.
"Neler oluyor?" diye sordum sessizce.
Deniz geçiştirmeye çalışıp, "Yok bir şey," dediğinde sesi beklemediğim bir şekilde sakindi. Nasıl bu kadar kontrollü olduğunu hiçbir zaman anlayamayacaktım.
"Ne olduğunu anlayamadan oradan çıktık. Güya iskender yiyecektik." Sabah Deniz antremana gitmeden önce akşam iskender yiyeceğimizi söylemişti ve bende hazır alış veriş merkezindeyken orada yiyeceğimizi sanmıştım.
"Yine yeriz." Sıkıntılı nefesimi dışarı üfleyip cama döndüm ve boş boş dışarıyı izlemeye başladım.
Hiçbir şey yokken ve benimle dalga geçip eğleniyorken birden bire öfkelenip bizi ev yoluna tutturan Deniz'di ve hiçbir şey açıklamaya tenezzül etmeyip bana haksızlık yapan da Deniz'di.
"Ne gördün orada?" Ona bakmak yerine hala camdan dışarı bakıyordum. Belki meraksız gibi görünürsem söylerdi diye şansımı denemek istemiştim.
"Hiç."
"Hiç, bir cevap değil, Deniz İlhan." Ağaçlar sıra sıra geride kalırken Deniz'in derin bir nefes aldığını duydum. Bu sorularım onu sıkmış gibiydi. Ama onun yapması gereken de benim üst ğste sormama fırsat bırakmadan ne olduğunu kısaca bile olsa açıklamasıydı. Merak konusunda hassas olduğumu bilen en iyi kişi oydu, hafızamı kaybetmiştim ve elimden gelen tek şey soru sormaktı bu zamana kadar.
"Sinirimi bozan birini gördüm."
Yüzüme şaşkınlığın yayılmasını engellemeye çalışarak yavaşça ona döndüm. Mavi gözlerin dikkatle yolu izlediğini gördüm. "Kimdi?"
"Kavga ettiğim çocuklardan biri." Duyduğum şey ile kan bir an yanaklarımdan çekilmişti. Bedenim ani bir şekilde duyduğum gerçekle karıncalanmışken gözlerimi kırpıştırdım.
"Hafızamı kaybettiğim gün kavga ettiklerinden mi?" diye sordum heyecanla. Birden bariz bir şekilde garip hissetmeye başlamıştım. Deniz'in kaşları çatılmış ve yüzündeki kaslar gerilmişti.
"Evet," dedi kendinden emin sert sesiyle. "Siktiğimin kavgasını ettiğim gün orada olan çocuklardan siktiğimin biri." Deniz'i küfür ederken duymak garip gelse bunu beynimde geri plana atıp öfke soluduğunu kendime hatırlattım. Biraz önce ne kadar da enerjikti halbuki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin Fısıltıları
RomanceVe ışıldayan bir yıldız kaydı gökyüzünden, iki gencin hayatı yeniden kesişirken. Uslanmaz kader, iki gencin birbirlerini tanıyor olmalarını nadir bir tesadüfe bağlayan zıt hayatlarına, birlikte bir yön çizmelerini sağladı.