Bölüm 13 "Şans"

836 46 13
                                    

Bölüm sonu açıklamasını mutlaka okuyun lütfen. Medyaya göz atabilirsiniz. Bölüm nasıl oldu bir fikrim yok takdir size kalmış. Bir sonraki bölümde bazı gerçekler -merak ediin- su yüzüne çıkacak, takipte kalın!

Dondurucu soğuk her birimizin içine işliyor, verdiğim her nefesin bir anda havaya karıştığında buz tutmasından korkuyordum.

"Ciddi ciddi arabada mı kalacağız?" diye hayıflandı Emre. Herkesin gözleri çaresizlikle birbirine bakıyor, herkes birbirinin söyleyeceği sözlere odaklanmış duruyordu.

"Evet," dedi Göktuğ. "Başka şansımız mı var?"

Haklıydı. Başka lanet olası bir seçeneğimiz yoktu ve geceyi arabalarda geçirmek durumundan kendimizi kurtaramazdık. Gideceğimiz otelin yoğun kar ve tipi nedeniyle yolları kapanmıştı ve şu an yüksek bir yerde, en yakın konaklama yerinin yaklaşık 60 kilometre olduğu bir yerde kalmıştık. Yolların kapandığı haberini aldığımızda arabaları çekmiş ve zar zor da olsa yakınlarda kalacak bir yer var mı diye kontrol etmişlerdi fakat şansımıza bir şey çıkmamıştı.

Cenk, "Sikeyim böyle işi ya," diye söylenirken Ecem araya girdi.

"Herneyse, susun artık," diye uyardı herkesi. "En azından kaza yapmadık. Şu an çok başka şeyler yaşıyor olabilirdik." Evet, donmak dışında, diye içimden geçirsem de bir yanım Ecem'e hak veriyordu. Bundan çok daha kötü bir duruma düşebilirdik. Arabamız, battaniyelerimiz, montlarımız ve arabada atıştırmalıklarımız vardı. Dışarıda yatmayacaktık.

"Evet Ecem olabilirdik," diye homurdanmaya devam etti Emre. "Mesela ayarladığımız otelde sıcacık duş almak gibi."

Herkesi arabaların farlarının aydınlattığı kadar görebiliyordum. Beste'nin çenesi soğuktan titriyordu, Göktuğ belli etmese de üşüdüğü aşikardı, Cenk'in burnu kıpkırmızı olmuştu ve tüm o sert havasına tezat oluşturmuş bir görüntüde tatlıydı. Dövmeli parmaklarının arasında siyah filtreli sigara tutuyordu ve sigara dumanını başka tarafa doğru üflüyordu.

Ecem gözlerini kısmış Emre'ye bakıyordu. "Seni memnun etmek mümkün mü?"

Emre ters ters, "Mümkün," dediğinde ellerini ceplerine soktu. Beste'nin üşüdüğünü fark etse, o da Deniz gibi kızın ellerini tutup ısıtmaya çalışır mıydı? Kalbimin aklıma gelen görüntüler ile verdiği tepki gecikmedi.

Ben düşünürken Ecem bu sırada gözlerini devirip, "Evet, gerçekten belli oluyor," diyordu.

Deniz tam yanımda düşünceli duruyordu. Ne düşündüğünü tahmin etmeye çalışmak içinden çıkılmaz bir sudoku gibiydi. Karşımda duran görkemli çocuk aynı zamanda gizemliydi de.

Emre, "Yalan mı?" dediğinde Ecem bıkkınca ona bakıyordu. "Arabada sırtımız tutulacak." Ah, bu ihtimal yüzümü buruşturmuştu. Beste'nin de öyle. Ve Cenk'in de. Hatta Göktuğ'un yüzünde de sıkılmış bir ifade vardı. Göktuğ kafasını iki yana sallarken Cenk'in cebinden bir sigara aldı ve cebinden çakmağını çıkarıp sigrayı yaktı. Ata ise sadece Ecem'e odaklanmış gibiydi.

Ve Emre'nin son sözlerinden sonra aklıma Deniz'le ilk günlerde yaşadığımız yüz kızartıcı hatıra geldi. Yüzümün bu soğukta ısındığını hissedebiliyordum. İlk gece kabus gördüğümde Deniz bütün gece oturarak uyumuş ve sırtı acımıştı. Sabah ise onun masözü olmak isteyip istemediğimi sormuştu. Ertesi gün ise yanlışlıkla üst üste düşmüştük ve Deniz'in telefonu sırtıma battığı için sırtımın acıdığını söylediğimde kulağıma eğilip, sen benim masözüm olmuyorsun ama ben senin masörün olabilirim, diye fısıldamıştı. O kadar yakındık ki kendimi bunun heyecanına kaptırdığımdan o an bana fısıldamış olduğu karizmatik sesindeki yaramazlığı yeni fark ediyordum.

Geçmişin FısıltılarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin