Medya tam bizim cast ya.
•"Hadi Duru, kök saldım burda, hadi."
Deniz'in kapıdan bana bilmem kaçıncı kez, dakikada bir sabırsızlanışı olduğunu görmezden gelerek rimelimi dikkatle sürdüm ve yine dikkatle kapattım.
Aynaya baktığımda pek bir değişiklik göremiyordum, sadece sarı kirpiklerim siyaha boyanmış ve göz rengim biraz daha ön plana atılmıştı. Üzerime rahat bir kazak ve pantolon giymiştim.
Bugün, Deniz'le birlikte doktora gidecektik. Bir hafta dolmuştu ve kontrol zamanım gelmişti. Damarlarımdaki kan yoğun heyecan ve endişe ile akıyordu. Doktorun söyleyeceği her kelimeyi merak ediyordum.
Deniz'in "Duru beni oraya getirtme," diyen sert sesini duyduğumda daha fazla oyalanmayı kesip gülmemek için dudağımı ısırarak montumu üstüme giydim ve aşağı indim.
"Ne var? Geldim işte," derken Deniz'i hiç bekletmeyip sinirlerini bozmamış gibi normal davranıyordum. Kapıyı açarken göz ucuyla ona baktığımda bana ters ters baktığını gördüm.
"Hiç gelmeseydin." Deniz'e bakıp gözlerimi devirdikten sonra kapıdan çıktım. Arkamdan geldiğini hissetmeyince arkamı döndüm, hala kapıda dikiliyor ve ters ters bakıyordu.
"Yürümeyi düşünüyor musun?" Deniz gözlerini devirirken onun yanına gidip kolundan tuttum ve çekmeye başladım.
Asansörün kapısı açılıp içeri girerken, "Hadi, koca bebek, hadi," diyor ve onun sinirlerini bozarak biraz da ben eğlenmeye çalışıyordum.
"Sinir etme kredin doldu senin."
"Beni kredim sonsuz bir kere," derken asansörün düğmesine bastım ve yeniden Deniz'in yanındaki yerimi gülümseyerek aldım.
"Ağzımdan öyle bir şey çıktığını hatırlamıyorum."
Omuz silktim. "Ben söylüyorum zaten. Bana teşekkür borçlusun üstümde bir gücün yok."
Ondan öfkeli olduğum zamanlarda ürküyordum ve kabul ediyordum ki Deniz'in üzerimde gücü vardı. Sadece bunu dile getirip onun yüzünde doğan hayreti izlemek çok zevkliydi.
Mavi gözler gözlerimin içine derince bakıyordu.
"Üzerinde gücüm yok öyle mi?" derken bana doğru bir adım attı ve ben de refleks olarak bir adım geriledim. Bu Deniz'in yüzünde ukala bir gülümseme yarattı. "Gerçekten bunu söylüyor musun?"
Tamam, bu eğlence işi uzamıştı. Bir adım daha gerilediğimde sırtım asansörün aynasına değdi. Gözlerimi Deniz'in gözlerine çevirmek yerine yutkunmayı deneyip başka yerlere bakmaya çabalıyordum, kanım fokurdamaya çoktan başlamıştı.
Deniz'in baş parmağı çeneme yerleştiğinde küçük bir hareketle, ona bakmama savaşımı bana kaybettirdi ve gözlerimizi buluşturdu. Aramızda neredeyse mesafe yoktu ve her an bayılacakmış gibiydim. Deniz'in dudakları bir şey söyleceğini belli ederek aralandığında ona izin vermedim ve hızlıca, "Çekilir misin?" diyerek onu görmezden gelmeye çalıştım. Sanki mümkünmüş gibi. Bu sırada asansörün kapısı şansıma açılmıştı. "Doktora geç kalıyoruz," diye üstelediğimde ağır hareketlerle ve dikkatli gözlerini bir an bile yüzümden ayırmayarak aramızdaki minicik boşluğu açtı ve hızlıca kendimi asansörün dışına attım.
Arabaya gelene kadar bacaklarımın titremesini kontrol altına almayı başarmıştım, Deniz de arkamdan beni takip etmişti. Arabaya geldiğimizde, binmeden hemen önce bana yine ukala bir bakış atmayı unutmamıştı. Sinirle soludum ve birlikte arabaya bindik, Deniz de Audi'yi çalıştırıp sürmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin Fısıltıları
RomanceVe ışıldayan bir yıldız kaydı gökyüzünden, iki gencin hayatı yeniden kesişirken. Uslanmaz kader, iki gencin birbirlerini tanıyor olmalarını nadir bir tesadüfe bağlayan zıt hayatlarına, birlikte bir yön çizmelerini sağladı.