Bölüm 14 "Gerçek"

985 50 23
                                    

Ask.fm -> @wattytoucharold

"Yani böylece küçük tatilimize gidemedik," diye bitirdim cümlemi, küçük kahve fincanımı sehpanın üzerine zarif olmasını umduğum hareketlerle bırakarak.

Dün geceyi arabada geçirdikten sonra sabah uyandığımda sırtımın tutulmasını beklemiştim fakat inanılmaz bir şekilde sırtımda en ufak bir ağrı oluşmamıştı. Sabah gözlerimi açtığımda Deniz'in bulutlu okyanus mavisini andıran her zamanki o itinalı ve dikkatli gözleriyle karşılaşmış ve uyku mahmurluğumla da olsa şaşırmayı ihmal etmemiştim.

Ona "Sen beni mi izliyorsun bakalım?" diyeceğimi ve ukalalık yapacağımı önceden tahmin etmiş olacaktı ki, uyandığımda gözlerimiz buluştuktan sonra geçen hızlı birkaç saniyenin ardından, "Küçük Candy sonunda uyanabildiğine göre gidebiliriz," demiş ve bana günaydın hediyesi olarak ego darbeleri taşıyan bir gülümseme vermişti.

Ardından hep birlikte yola çıkmış ve öğlen olmadan birkaç saat içinde evlerimize dönmüş, sıcacık duşlarımızı almış hatta birkaç saat uyumuştuk bile. Aslında daha da uyumaya devam ederdik fakat bizim uykumuzu bölen Işıl Hanım'ın zile basması ve bizi akşam kahvesine evine davet etmesi olmuştu. Deniz yeni uyanmış olduğundan ultra asabi olduğu için Işıl Teyze ile nazikçe konuşma işini ben devralmıştım ve ona tabi ki geleceğimizi söylemiştim.

Şimdi de kahvelerimizi yudumluyorduk. Işıl Teyze bize kapıyı ilk açtığında zihnimde aniden bir şey belirmişti. Ve tam şu an, karşımdaki tekli koltuğunda su mavisi eşofman takımı ve kokoş yaşlı hanımların genel çoğunluğunun yaptırdığı o sarı ve kısa saçıyla, Hot In Cleveland dizisindeki Elka Ostrovsky çakması gibi görünüyordu. Işıl Teyze'nin biraz daha gençliğini hayal ettiğimde -ki birkaç fotoğraf girişte gözüme çarpmıştı- onu Saburgatory dizisindeki Dallas Royce olarak canlandırıyordum, Katy ile birlikte onu bu şekilde hayal etmek o kadar kolaydı ki. Bu fikirler içimde bir kıkırdama isteği uyandırsa da dudağımı ısırdım.

İçeri girip salona gittiğimizde ise Işıl Teyze'yi home&entartainment kanalındaki Cupcake Wars programını izlerken bulmuştuk. Kadının cupcakelere özel bir aşkı olmalıydı, bana hitabında bile kullanıyordu. Deniz programa, ne halt yemeye buradayım ben, bakışını attığında ikinci kez dudağımı dişlemek durumunda kalmıştım.

"Ah, bu kötü olmuş tatlım." Parmağına sürdüğü fuşya rengi ojeler, üzerindeki mavi gösterişli eşofman takımıyla Işıl Teyze'nin renk uyumu gözüme tatlı görünmüştü.

"Biz de Deniz'le Katy'i severek bu kötü anıyı unuturuz diye düşünmüştük," dedim yüzüme yapmacık gülümsememi yerleştirirken.

Deniz, bizden bağımsız bir şekilde koltukta gayet rahat bir pozizyonda oturuyordu; bir bacağını diğerinin üzerine atmıştı, dalgalı siyah saçlarından minik bir tutam alnının üzerinde düşmüştü, dolgun dudakları kendini belli edercesine göze batıyordu ve bizi dinlemiyormuş numarası yapmaya son sözlerimle bir son vermiş, gözlerini kısarak bana bakmaya başlamıştı. Deli gibi sıkıldığını ve içinden bir ton küfür ettiğini tahmin ettikçe eğleniyordum.

"Öyle mi? Keşke benim küçük kızım çok yorgun olmasaydı. Canının bıraya gelmek isteyeceğini pek sanmıyorum. Yorgun olunca çok huysuz oluyor." Göz ucuyla Deniz'e baktığımda alayla güldüğünü gördüm.

Ukala.

"Olsun. Başka zaman severiz," deyip güldüm ve devam ettim. "Deniz sizin mutfak dolabınızı tamir edecekti, değil mi?" Bilerek Deniz'e bakmadım. Işıl Teyze'nin gözleri parladığında onaylamak amacıyla kafasını salladı.

Geçmişin FısıltılarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin