Bölüm 31 "İstek"

504 38 22
                                    

Hayatı öğrenmek sanki şiir satırlarının arasında gizliydi. Şiiri ilk okuyuşunda bir anlam çıkarırsın, ikinci okuyuşunda satırların altında yatan gizli anlamları keşfedersin. Sonra her okuyuşunda farklı tat alırsın şiirden, yeni şeyler öğrenirsin. Bazı şairler, bazılarının kalbinde yüz yetmiş beşinci yaş gününü kutlayan yazarlar sana tam da bunu yapar. Yaşamadan tam anlamıyla anlayamazsın şairin ya da yazarın sanat kokan satırların ardında ne demek istediğini. Ama yaşadığında her şey yerine oturur. Hayatla ilgili bir şey daha öğrenirsin. Birden her şey gerçeklik havasına bürünür. Kendinden bir parça bulursun dizelerin, satırların içinde. Ona sıkı sıkı sarılırsın.

İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor.

Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için.

Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.

Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.

Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için.

Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için.

Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi birşey vermedigi için.

Ve ölmekten korkuyor aslında yaşamayı bilmediği için.

Shakespeare'in en sevdiğim şiirlerinden biri de buydu. Her seferinde düşüncelere daldığım ve kendime geldiğimde zamanın nasıl geçtiğini fark etmediğim.

En dipte hissettiğiniz zamanlar olurdu bazen. Değer verdiklerinizi hiç de tanıyamamış hissine kapıldığınız anlarda genelde en dipte hissederdim. Çünkü en çok onların yaptıkları dokunurdu, ufak bir şey yapsalar bile kırgınlığı büyük yankı yapardı kalbinizin içinde. Sanki siyah bir top boya atarlardı içinize, o da kalbinize denk gelirdi ve kalbinizin her yerini boyardı o karanlığa. Sonra o karanlıkta tek başınıza kalırdınız, belki hayal kırıklığının göstergesi olan göz yaşlarınız eşlik ederdi size. Şaşkınlık, kırgınlık, depresiflik, hüzün, yoğun sevgisizlik, ve belki başka birçok duygu karman çorman olurdu aklınızın her bir köşesinde. Onların ağırlığı sizi yıkmaya başlardı yavaş yavaş. Bundan nasıl kurtulacağınızı bilemezdiniz. Öylece, onların sebep olduğu kasvetli karanlıkta kendi başınıza boşluğu seyredip ne kadar aptal olduğunuzu fark ederdiniz. Hayat kalbinize bir yara daha açardı. Gereğinden fazla değer vermek her zaman kendinize acı verirdi çünkü. Karşınızdaki zaten etkilenmezdi, o size gereği kadar değer vermiyordu.

O zaman anlayamamıştım. Ama Deniz o hastane odasında beni terk ettiğinde hissettiğim güçlü kırgınlığın sebebi ona değer veriyor oluşumdu. Belki beni korumasına değer vermiştim, belki de içinde yaşattığı ama herkesten gizlediği o küçük çocuğa. Ama Deniz hayatımda öylesine biri değildi. Dün geceden sonra bunu fark etmek kolay gelmişti. Belki de bunu kendime itiraf etmekten korkmuştum, beni yaralayacağını düşündüğüm için.

Işıl Teyze'den aldığım kıyafetlerime bakarken her şey biraz daha netleşiyordu kafamın içinde. On beş gün yeniden hatırıma gelirken tozlu raflardan, buruk bir gülümseme dudaklarımı büküyordu narince. Balo gecemden daha maceralı olduğu kesindi o günlerin. Meğer gelecekteki kızıma anlatacak ne çok şeyim vardı.

Bana güvenmesi, yaşadıkları, benim yaşadıklarım her şey zihnimin içindeyken onun hayatını daha çok merak etmemek elimde değildi.

Şimdi siyah kot pantolon kucağımda duruyordu. Hiç eskimemişti. Hala aynıydı. Diğer kıyafetler yatağımın üstüne gelişi güzel bir şekilde saçılmıştı. Hepsini yıkayıp dolabıma yerleştirmeyi planlıyordum.

Geçmişin FısıltılarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin