Adala kapanan telefona baktı hüsranla dakikalarca. Ağabeyine ne demişse ikna edememişti. Yıllarca ondan sevgi dilenişini bile vurmuştu yüzüne ama o bile etki etmemişti adama. Son sözleri ise beynini deler gibiydi. "Sevdiğin adam yanında Adala, son bir şansınız varken değerlendir onu. Değemeyecek bir böcek için yok etme hem kendini hem Aasraf'ı. Üstelik ondan sakladığın sırları öğrendikten sonra ne yapacağını düşün, o böceği değil!"
Aasraf'ın yüzüne çevirdi sorgular nazarlarını. Kızları ile ilgili gerçeği henüz bilmediğini önceki konuşmalarında anlamıştı. Aslında adamın geçen seneler içinde bu konuyla kapıya dayanmamasından da ağabeyinin gerçekleri ondan sakladığını düşünmüştü. Peki Aasraf kızların kendi kanından geldiğini öğrense ne yapardı ki? Doğrusu buna verebileceği hiçbir cevabı yoktu.
Acaba sevinir miydi? Kızar mıydı yoksa? Kabul eder miydi çocuklarını? Aslında onları Hamada'nın kanından olduğunu düşünürken bile kabullenmişti ama... Ya sakladığı için kendisine ne yapardı? Aslında son sorunun cevabı umurunda bile değildi zira geçmişte onun canını yakan adamdan kendince intikam almak değildi derdi. Sadece ondan kalan o iki küçük parçayı kaybetmek istemeyişiydi gerçekleri gizleme sebebi. Ülkesinin gelenek ve adaletine göre doğan her çocuk babanın himayesinde kalırdı. O sadece kızlarını kaybetmek istememişti hem onları çok sevdiği için, hem de kadına Aasraf'ı hatırlattıkları için.
Aasraf ise kadının bakışlarını yanlış anlayarak "Sana söyledim Adala, sakın ağabeyini suçlama" dedi. "Bilmediğin çok şey var, o senin için kendine yapılanları affederdi ama karısına yapılan işkenceleri asla affetmedi şimdiye kadar, şimdi de olduğu gibi."
"İşkence mi? Ne, ben anlamıyorum!" Aasraf en başından, Nejima sultanın kaçırılıp kum kaleye hapsedilmesinden son olan alaya kadar her şeyi kadına anlattığında Adala bir kez daha vuruldu yüreğinden. "Neden? Hamada, Kedma sultan... Kedma sultan Nejima sultana neden böyle bir şeyi layık gördü?"
"Maya yüzünden, kızına yapılanların intikamını oğlu gibi sevdiği adamdan böyle almak istedi. Sultan Mâlik'i öldüremeyecek kadar çok seviyordu ama onunda sevgisi yüzünden en büyük acıyı yaşamasını istedi." Doğrusu o kadının ağabeyine olan sevgisini hiçbir zaman gerçek bulmamıştı Adala, belki de annesinin yerini çaldığını için sevmiyordu Kedma Sultanı.
Anlamadığı diğer bir konuyu dillendirdi bu kez çekinerek. "Ya Hamada? O neden?"
"O da seni kendisine haram kılan adam olarak görüyordu Sultan Mâlik'i. Oysa seni ona haram kılan bendim Adala." Tüm öğrendiklerinin gerçekliğini artık kabul ediyordu Adala ama yine de içinde bir yer Hamada'nın bunca zalim olduğunu kabul edemiyordu. Yüreğinde ki o yer ince, hüzünlü bir rıkki nağmesi salıyordu onun için zira artık biliyordu Hamada ölü bir adamdı. Altı sene, onu acı dolu gülüşleri için seven altı sene. Hamada yapabileceği en büyük günahı işlemişti belki de.
"O adam için ağlaman sana yazık Adala. O senin sandığın gibi biri değildi. O adamın ellerinde onlarca, belki de binlerce masumun kanı var. Kendi ağabeyinin bile ölüm sebebi bir adam Nayef Hamada el Saiyni."
"Onu tanıdım, değildi."
"Sen onun sana tanıttığı Hamada'yı gördün Kibir Sultanı, gerçek Hamada'yı değil. Bunu istersen sana saatler içinde kanıtlayabilirim ama bu seni daha çok acıtır. Beni artık sevmiyorsan sana kızmam, anlarım Adala ama inan bana o adam da layık değil senin bir lütuf olan aşkına."
"Saraya gitmek istiyorum."
"Olmaz, bir süre burada benimle kalman gerekli, Sultan Mâlik'in emri."
"Neden?"
![](https://img.wattpad.com/cover/115357998-288-k733423.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çöl Kırağı (Kum Diyarı Aşkları-2)
RomanceGece karası saçları çöl meczuplarının diline destan bir prensesti Adala. Cesareti olanların bile, onun turkuaz gözlerine bakmaktan çekinmesine neden olan öfkesinin sebebi gizliydi kalbinin en kuytularında. Dudaklarının rengi, kan koyusu bir kırmızıy...