22.Bölüm

2.8K 252 37
                                    

                              İyi Okumalar  ;)))            

                                    ***

Bir tuvalin yüzüne çizsem de seni, her fırça darbesini kıskandım yıllarca. 

Nefesin yoktu onda ama ben gözlerinin ışığını gördüm ey sevgili...!

Yakut rengi dudaklarına değdi parmaklarım, siyah hançer kirpiklerin dağladı yüreğimi.

Kaşlarını kapkara bir şahinin kanatlarında gördüğümü hayal ettim.

Saçların asi bir rüzgarın esiriydi hep, oysa ben seni rüzgarlardan bile çok sevdim.

Sen bir boya damlası olsan da, her gece benimdin.

Çünkü ben, seni bedenine bıkmadan çizen bir tuvaldim

                                             ***

Aasraf hocanın kendisine sorduğu soru ile kalakaldı. Normal bir evlilikte görüşülmesi gereken hiçbir şey konuşulmamıştı ki genç adam da bu soruya bir cevap verebilsin. Sahi ne verecekti Kibir Sultanına mehri müeccel hakkı olarak? "Karamatda ki Q-hil at çiftliğini içindeki hayvanlarla birlikte ve Risaa Mahamdaki ki iki arsayı verdim." Acaba az mı olmuştu? Gerçi çiftlikteki kısraklardan birisi bile başlı başına bir servet ederdi. Yok yok yerinde bir mehir olmuştu kesinlikle.

Hem kız boşanmayı kabul ettiğinde daha bile fazlasını vermeye gönüllüydü genç adam. Göz bebeği atı Raad'ın da Q-hil'de olduğunu hatırlayınca içinden kendine küfretti. Siyah aygırı da Adala'ya mehir diye verdiğine inanmıyordu. Nasıl böyle bir aptallık yapabilirdi ki? Neyse Raad'ın bedelini ödeyip alabilirdi en azından. Tabii bunu Adala'ya söylemeden yapmayı salık verdi kendine. Yoksa biliyordu ki bu Kibir Sultanı sırf inat olsun diye verdiği milyonlara bile aldırmaz, satmazdı kara meleğini.

Hoca kendisinden dönüp yanında ki kıza mehiri kabul edip etmediğini sorduğunda Aasraf içinden "Etme Kibir Sultan'ı, hatta kaç git. Benim yapamadığımı sen yap" diyordu ama kızın sade ve duru bir şekilde "Ettim" dediğinde huzursuzlandı. Aslında hoşuna gitmeyen kızın sesinde duymayı beklediği hüzün tınısının olmayışıydı. Yoksa kız istiyor muydu bu evliliği?

Yok istemezdi! Hem yıllardır sürekli hırlaştıkları göz önüne alınırsa... Yok canım Adala o kadar da aptal olamazdı değil mi...?

Adala kalbinin atışı duyuluyor muydu acaba bu insanların kulaklarında diye çok merak ediyordu doğrusu. Çünkü kendi kulaklarındaki tek ses çıldırmış gibi atan kalbinin uğultusuydu. Gözleri sürekli yanında oturan adama kayıyor, üzerinde ki örtünün altından gizlice izliyordu damla gözlü habibini.

Mehir hakkı veya başka hiçbir şey umurunda bile değildi çünkü asla ondan boşanmayacak, kimsenin Aasraf'ı elinden almasına izin vermeyecekti. Zor bulduğu bu mutluluk için çabalayacaktı genç kız. Hem Aasraf'da gelmişti, yani o da evliliği kabullenmişti. Adala artık geleceğinin yalnızlık ve karanlıklar içinde değilde mutluluk içinde geçeceğine inanıyor, heyecandan titreyen ellerini yumruk yaparak sıkı sıkı karnına yaslıyordu. Neyse ki dizlerinin üzerinde yerde oturuyordu yoksa titreyen azalarına bir de bacakları eklenecek ve rezil olacaktı hem hocanın hem de diğer insanların yanında.

Hocanın sorduğu her soruya Adala mutlulukla cevap verdikten sonrası artık şenlik vaktiydi. Düğün eğlencesi için kadınlar sarayın en büyük salonuna alınırken, erkekler bahçede rıkkin verdiği coşkulu ritimle elleri havada eğleniyorlardı. O ara kapıdan içeri giren Sultan Malik'i takip etti Adala, belki peşinden Aasraf'da gelir diye ama yoktu.

Çöl Kırağı (Kum Diyarı Aşkları-2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin