İlk Görüşte Vaad

8.8K 425 62
                                    

Herkese iyi okumalar canlar :)

                                                       ***

Bir vaat salındı dudaklarımdan, sonunda ölüm olsa da ahdını isteyeceği.

 Bir nişan verdim gece gibi bir güzele ve bir nişan öpücük aldım şaraptan tatlı dudaklardan. 

Unutsam da ben yeminimi, unutmayacak asla o beni 

(Aasraf Bin Arram)

                                                      *** 

Küçük çocuk nefes nefese koşuyordu peşindeki öfkeli kalabalığı atlatabilmek için. Alnından akan boncuk boncuk terler önce lacivert gözlerine selam verip, ardından gözyaşlarına karışıyordu çaresizce. Üstelik kolundaki kesiğin acısı artık dayanılmaz bir zonklamaya dönüşmüştü. Boynuna astığı çaput çantanın içindeki yiyecekleri kimseye kaptırmaya niyeti olmadığı için yarasına bile aldırmadan koşmaya devam etti çocuk.

Köşeyi döndüğünde, karşıdan da gelen öfkeli kalabalıkla derince yutkundu ve ardını dönüp oradan gelen var mı diye bakındı. Bir yol bulmalıydı yoksa bu cani ve öfkeli kalabalık paramparça edecekti yorgun ve aç bedenini. Ara sokaklardan birinin içine daldığında boynundaki çantayı küçük taş öbeğinin altına sakladı. Başındaki kirli kefiyeyi açıp çocuk elleri ile yarasını sarmaya çalıştı ama kolundaki acı yüzünden ağzından çıkan inleme gözyaşlarına karışıp havaya dağıldığında,  kendine verdiği sözü tekrarlayıp duruyordu dirayetini güçlendirmek için.  "Ağlama, güçlü ol. Ağlama, güçlü ol"

Sokağın biraz daha iç kısımlarına birikmiş çöplerin içine sakladı yorgun bedenin ve dua etmeye başladı, çünkü bu kez gerçekten ölüm burnun dibindeydi. Ölürse, annesi ve kardeşinin kimsesiz kalacakları korkusu, canının acısını bile geçiyordu. O sadece hayatta kalmaya çalışan binlerce aç çocuktan biriydi, üstelik kardeşi çok hastaydı. Kalabalık güruhun öfkeli sesini duyduğunda saklandığı yerde daha bir sindi minik beden.

"O piç kurusunu bu gün bulduk bulduk, bulmazsak daha çok hırsızlık yapacak!"

"Evet, onu bulup ellerini keselim!"

"Hayır ayaklarını keselim, baksana tazı gibi it!"

Kulağına çalınan her cümlede yutkunuyordu korkudan. Buradan kurtulduktan sonra annesinin sinesine sığınmak istiyordu. Tövbe etmeye ne dili ne de dudakları varıyordu çünkü biliyordu ki başka çaresi yoktu. Kolu da gitse, bacağı da hırsızlık yapacaktı yinede. Çünkü kimse onlara aş, ekmek vermek şöyle dursun, annesinin hakkı olan parayı bile vermiyorlardı.

İki gün önce annesi yıkadığı çamaşırları götürdüğü evden ağlayarak ve dudağında kanla geri döndüğünde anlamıştı esmer güzeli çocuk insanların kesinlikle acıması olmadığını. Annesine ne olduğunu sorduğunda, ağlayan annesi yüzünü silmiş tebessümle bakmıştı oğlunun yüzüne.

"Çamaşırları iyi yıkayamamışım paramı vermediler."

"Dudağına ne oldu anne"

"Düştüm oğlum, kardeşin nasıl oldu?"

"Anne, hani birbirimize yalan söylemeyecektik."

"Çarşafın altından yüzüm görününce evin kadınları iffetsiz olduğumu söyleyip dövdüler. Canım hiç acımadı, benim aslan oğlum. Hadi gel kardeşine bakalım."

Bakmışlardı kardeşine ama değişen hiçbir şey yoktu. Ateş tüm bedenini esir almış kavuruyordu küçük çocuğu. Annesine tek kelime etmeden dışarı çıkıp, sırf çamaşırların parasını vermemek için annesini iffetsizlikle suçlayan eve gitti öfkeli bir alevin sardığı ruhuyla.

Çöl Kırağı (Kum Diyarı Aşkları-2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin