Yeniden Başlamaya ne dersiniz?
Hadi En Başından Nasıl Başlamış Kibir Sultanı ve Çöl Kırağının Aşkı Bir Görelim mi?
***
İlk aşk mısın ey yâr?
Yoksa cellat mı dokunuşların?
Çocukluğum sen oldun, gençliğim ellerine hediye.
Kırma beni, dökme aşkımı çöllere.
Günahtır seni seven ömrüme, günahtır senin uğrunda yanan sineme.
Küçük bir yudum şarap olmaktır hayalim senin badelerine.
***
Yokluğun karanlığında ilk gördüğü an içinde ki şefkatin sevgi olduğunu anlayamayan küçük bir çocuğun, saf kalbiyle ettiği yeminin, bir mühür olduğunu kim bilebilirdi ki? Ay her battığında ve güneş ışıltılarını her saldığında yer yüzüne, biraz daha silindi aklından, ettiği yemin küçük Aasraf'ın. Oysa verilen vaadin bedeli bir damla kandı ve vaat istediğini alacaktı.
Yıllar sonra bir öfkeli emirle, sultanın kız kardeşiyle evlendirildiğinde genç Aasraf, bir gelinle ne yapılacağını kendine sormadan tek bir saniyesi bile geçmeyince ilk kaçmayı düşündü. Ne var ki onursuzluktu ona göre bu eylem. Yine de kibrin sultanı diye anılan o çöl geceleri kadar güzel kızla değil evlenmek, yan yana bile gelmemek için çok yalvarsa da efendisine, dinletememişti kimselere.
Ona söylediği her kötü sözün bir gün kalbini yakan, hasret dolu bir aşka dönüşeceğini, ya da yıllar önce evlenmeye yemin ettiği o bebeğin sevgili karısı olduğunu bilebilseydi dilini keser, kalbini parçalardı onun uğruna. Yine de bir başkasının olduğunu bildiği kadının aşkını yeniden kazanmak uğruna giriştiği savaşı asla bırakmayacaktı Aasraf. Özellikle önünde duran en büyük engele rağmen. Aşık olduğu kadının fırtınaları andıran öfkesi, üstesinden gelinemeyecek kadar büyük kibri...
***
Gece karası saçları çöl meczuplarının diline destan bir prensesti Adala. Cesareti olanların bile, onun turkuaz gözlerine bakmaktan çekinmesine neden olan öfkesinin nedeni gizliydi kalbinde. Dudaklarının rengi, kan koyusu bir kırmızıyken, tek dokunuşu en lezzetli şaraptan bile tehlikeliydi. Kılıçtaki ustalığı, rakslarından bile yamandı ama cesaretini kıran bir kişiye hep yenilgisini gösterirdi, bir gün onu yeneceği günü bekleyerek.
Ah bir sevgiyle baksaydı ona Aasraf, sonra ömrünü alsalardı elinden. Lakin acımasızdı o adam, hem de çöl kadar. Sırlarla dolu kalbinde kendisine asla yer vermeyecek bir adamın kölesi olmaya razıydı kalbi. İmkansıza sevgili olmayı hayal bile edemezken, ağabeyi ona ceza diye vermişti gönlünün habibini. Düğün haberini aldığı zindan bir anda neşeli bir bayram yerine dönüşmüştü genç Adala için.
Ama nereden bilebilirdi yalnızca birkaç hafta sonra, gururu için o habibin yüreğini altın hançeriyle parçalayıp sürgün edileceğini? Nereden bilebilirdi bebeğini ülkesinden, annesinden, daha da kötüsü yıllardır sevdiği o adamdan ıraklarda büyüteceğini. Asla af olmayacaktı gönül habibine, asla geri dönmeyecekti o kanlı kalbin sevgisine. Yine de kendisine kurulan tuzaktan habersizdi Adala, ve başına geleceklerin adının aşk olmasını kaldıracak bir kalbi kalmamıştı yıllar içinde kırılmaktan.
Çöl kırağı ve şarabın kavgasında, kimi tuzakların elinde dökülse de umutları, adamın inancı onları bir arada tutabilecek mi...?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çöl Kırağı (Kum Diyarı Aşkları-2)
RomanceGece karası saçları çöl meczuplarının diline destan bir prensesti Adala. Cesareti olanların bile, onun turkuaz gözlerine bakmaktan çekinmesine neden olan öfkesinin sebebi gizliydi kalbinin en kuytularında. Dudaklarının rengi, kan koyusu bir kırmızıy...