***
Karanlık ömrüme gelen gecenin kızı, huzurlu bir öpücükle sal beni rüyalarıma.
Acılarım canımı her yaktığında, sar beni sol yanına.
Kuytulara zincirlidir hayallerim, kalbim saklıdır yıkılan duvarlarımda.
Geldiğin gibi sen de gitme, ben git desem de.
Çünkü çocuktur benliğim, bu büyük bedenin ardında...
(Aasraf Bin Arram)
***
Zafir Damre, iki küçük çocuğu almaya gittiğinde, orada olduğunu bildiği kadına yaklaşıp kucağında sevgiyle tuttuğu, bir başkasına ait bebeği fırlatmak ve kolundan tuttuğu gibi ait olduğu yere getirmek istemişti. Mümkün olmadığını bildiği halde yıllardır içindeki hasret acısına bir süre daha katlanmak zorunda olduğunu kalbine teskin etmek ister gibi anlatmaya çalışsa da nafile bir çabaydı yaptığı.
Onu ilk gördüğü zaman küçük kız henüz bebek denecek yaştaydı. Zafir'in kurduğu acımasız tuzağa düştüğünde kolları kan revan içinde kalan kızın ağlayan sesi ile zalimliğini bırakıp, daha önce hiç şahit olmadığı bir renge sahip gözleri izlemeye dalmıştı. Kızın saçlarındaki dikenleri elleriyle toplarken, bir yandan da onunla kavga eden kıza haddini bildirmişti ama aşk sinsi ve acımasız bir yılan gibi çöreklenmişti yüreğine. Anlamamıştı geleceğin sultanı bu küçüğün tüm ömrüne mâl olacağını ve kendi kendini yemişti yaptığı densizlik yüzünden.
Yıllarca uzaktan aşkla ve delice bir kıskançlıkla izlemişti küçük Kalilah'ı. Bazen güzelliğini cezalandırır gibi acımasız davranmış, bazen de tam aksi sevgisini göstermekten çekinmemişti genç adam. Bu güzel yaratığı çevresinde ki diğer erkeklerden sakındığı gibi, üvey kardeşi Aldin'i bile yaklaştırmıyordu ona.
Hatta bir gün sırf kıskançlığın verdiği çılgınlıkla, ayaklarına kadar uzun olan bal rengi saçları ensesinden kesmişti. Sebebi ise Aldin'in, kızın saçlarına yanlışlıkla dokunmuş olmasıydı ve Kalilah henüz on beş yaşında bir çocuktu. Yaptığı bütün bu hatalar Esved ailesinin, Kalilah'ı kendisinden kaçırmalarına neden olduğunda gözü hiç kimseyi görmemiş ve peşine düşmüştü.
Yine de kızı bulması zor olmamış ve bu kaçışın bedelini hem aileye, hem genç kıza çok ağır ödetmişti gözü kara sultan. Zafir Damre için ilk vurgun, onun on yaşındaki turkuaz gözlerinden gelip kalbine girmiş, bununla da yetinmeyip oyarak, yakarak yerleşmişti yerine. Onu almak için yaptığı hiçbir şeyden zerre pişmanlık duymuyordu genç adam.
Şimdi ise derin bir hasretle izliyordu ömrüne bedel olan kadını. Kucağına kendisine ait olması gereken bebekle nazenin bir yürüyüş içinde bir başkasının peşinden gidiyordu ikisine ait olması gereken yuvaya.
Onu elinden alan herkese bunun bedelini ödetmeye yemin etmişti. İlk sırada kendi babası vardı ama o cezasını ödemeden ölüp gittiğinde, onun cezasını adını taşıyan, Farkh- Aldin ve Kalilah'tan olan torununa kesmişti acımasızca. Malik Bin Esved'in ölümü bir tek onun elinden olacaktı.
O piçi eline geçirdiğinde, ihanetin iki ucu Zafir Damre'ye yalvaracaklardı ama acıma kalmayan yüreğine bakmadan öldürecekti gözlerinin önünde sevgili piçlerini. Yıllardır karanlığa gizlenmiş, güçlenmiş bunlar olurken de acımasızlığını bileyip en keskin kılıçtan daha keskin hale getirmişti.
Sabırlıydı Zafir ve en son piyonunu da oyuna sokmak üzere hazırlama kararı almıştı...
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çöl Kırağı (Kum Diyarı Aşkları-2)
RomanceGece karası saçları çöl meczuplarının diline destan bir prensesti Adala. Cesareti olanların bile, onun turkuaz gözlerine bakmaktan çekinmesine neden olan öfkesinin sebebi gizliydi kalbinin en kuytularında. Dudaklarının rengi, kan koyusu bir kırmızıy...