19.Bölüm

2.5K 215 78
                                    



              ***

Ceza diye biçildin ya ömrüme,

Bilseydim ne çetin bir hırsız olduğunu,

Sana yalvarırdım 'azat etme beni verdiğim vaatten' diye.

Zira minik bir çocuğun badesinde ki ilk öpücüğün masumluğunda,

Aktım sana damla damla, hiç korkusuz 

Ve hatta cesaretimin yalın soluğunda...

                                      ***

Adala babasının kendisi ve kız kardeşi için diktirdiği futsan al-zifafuyu üzerine tuttu gözlerinde en kıymetli hayaliyle. Çerçevesi gümüş üzüm yaprakları ve üzüm taneleri ile süslü oval boy aynasına döndü gülümseyerek. Parlak koyu kan kırmızı fistanın geniş kol ağızları ve etekleri, minik elmaslardan oluşan ince bir sarmaşık deseni ile süslenmişti. Göğsüne de aynı ihtişam ince bir sarmaşık detayı ile devam ederken, eteği sade ama nazlı bir salınışla bacaklarına dolanıyordu. Duvak yerine geçen uzun kırmızı tül örtünün üzerindeki elmaslar daha büyük ve sık bir sarmaşığı resmederek, örtünün altındaki kadının kim olduğunu haykırıyordu adeta.

Adala gelin olmanın hayali ile fistanın içinde ay gibi ışıldarken, yanında Aasraf'ı gümüş sırmalı beyaz bir damat kaftanının içinde gördü. Gerçek olmayan tek hayalineydi  turkuaz gözlerden izinsizce özgürlüğünü ilan eden  salt sevda yüklü birkaç damla. Yine de dudaklarında ki hayran tebessüm öyle sevimli ve güzeldi ki onu göreni bir kez daha hayranı olarak mühürleyebilirdi.

 Yine de kızgındı ona, sevdiği tek erkeğe son yaptıklarının ardından. Hem de çok  ama neredeyse iki aydır görememenin verdiği hasret artık dayanamayacağı bir raddeye geleli çok olmuş, azap ırmağında serinlemesine müsaade etmeden yakıyordu ruhunu.

Kızgınlığının sebebi ise şenlik salonundan üzerini değiştirip çıktıktan sonra olanlardı...Ne mi olmuştu? Ahh neler olmamıştı ki... 

 Aasraf'ı alt ettiğini düşünen kızın içi içine sığmıyor, kuş olup kanatlanmak istiyordu sevinçle. Sevdiğine yenilmek güzeldi ama yenmenin zafiyet verici sevinci ile her zaman tetikte olan içgüdülerini dinlemeden, şenlik salonunda hızla üzerini değiştirerek bahçeye çıktı olacaklardan bihaber genç kız.

Dilinde ise tatlı bir duası vardı, içleri sorularla dolu olsa da. "Keşke ben dans ederken onun gözlerinden geçen duyguları görebilseydim.

 Acaba beğenmiş midir beni?

 Yoksa yine hakir mi görmüştür?"

 Peşinde ki aptal kızı atlattığı için tek başınaydı ve birazda bunun getirdiği rahatlık hakimdi hem diline, hem hareketlerine. O kıza güvenmiyordu Adala, biliyordu babasına kendisi ile ilgili her haberi uçurduğunu. Gerçi çok zamanı kalmamıştı artık o ispiyoncı sıçanın, çünkü yakında Adala'da o kızın kafasını uçuracaktı, hem de bir daha geri dönüşü olmaksızın.

Ahh... Böyle zamanlarda en çok Efide'yi özlüyor, Akıl danışmak istiyordu onun güven veren kahverengi gözlerine bakarak. Sonuçta Adala'nın bu yaptığını, yani haram olan bir erkeğin önünde nereyse tamamen çıplak bir halde raks etmeyi kim yapardı ki? Üstelik bir prenses ise... Galiba kimse... Kötü yerlerde olan kadınları saymıyordu genç kız..

Tabii canım kimse yapmaya cesaret edemezdi böyle bir şeyi, ama Adala aşk için yapmıştı, hem hiçte pişman değildi. Aasraf'ı alabilecek her yolu denerdi, tek bir şey hariç. Onun dışında ise yıllardır Aastraf'ın kendisinin bile bilmeden ettiği mücadeleyi, umutları tükeninceye kadar ısrarla sürdürebilirdi Adala ve öyle de yapacaktı.

Çöl Kırağı (Kum Diyarı Aşkları-2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin