Gececi manitalarım, nasılsınız?
Uğur, Müge'nin zoruyla taktığı kravatı çekiştirirken ofluyordu. Kahvede yüzüne çayı fırlatıp, üstüne bir de hastanelik edene kadar dövdüğü çocuk kendisinden şikayetçi olmuştu. Bu yüzden karakola gelmişlerdi. Müge ise 'insan gibi gözük de işten yırt' deyip, birkaç anlamadığı kanunu açıklayınca haliyle takmak zorunda kalmıştı. Zaten saatlerdir gergindi, boğazını sıkan bu kravat ise tuzu biberi olmuştu.
Gerginliğinin sebebi ise, sabahtan beri bu konuyla uğraştığından bir kere bile Bora'ya yazamamış, arayamamış olmasıydı.
Yavrumu özledim, halletsek de siktir olup gitsek. Uğur bir of daha çekerken bacaklarını titretiyordu. Polis aracıyla buraya getirilmişlerdi ve dakikalardır öylece oturuyorlardı. Hala Yaşar ve Azad'la konuşmamasına rağmen onlarda yanına gelmişti.
"Bana bak," Müge kaşlarını çatarak Uğur'a döndü. "Orada öyle abuk sabuk cümleler kurma, hele Bora'yla sevgili olduğunu hiç söyleme. Ben her şeyi ayarladım. 'Bana hakaret etti' diyeceksin. Zaten sinir hastası olduğun için raporunda var, tahrik ettiklerini kanıtlarsak mahkemeye bile çıkmadan olayı kapatabiliriz."
"Müge," Yaşar Müge'nin kulağına eğildi ve, "Çocuk Bora'ya küfür etti ama." diye fısıldadı.
"Onu da hallettim," dedi Müge, sessizce. Birinin duyma ihtimaline karşı temkinli davranıyordu. "O gün kahvede olan herkes o küfrü Bora'ya değil de, Uğur'a edildiğine dair şahitlik verdi. Bu gibi konularda iki tarafın ifadesinden daha çok görgü tanıklarının ifadeleri önemlidir."
"Bu kız şeytana pabucunu ters giydirir, arkadaş." diye mırıldandı Baran, hayretle.
Komiserin odasının kapısı açıldı ve bir polis gözüktü. Gözü beşlinin arasında dolaşırken, "Uğur Sönmez ve Müge Işık." dedi.
Uğur ve Müge aynı anda kalkıp, odaya girdi. Komiser başını dosyadan kaldırıp, ikiliye baktı ve, "Oturun," dedi, eliyle karşısındaki sandalyeleri işaret edip. İkili oturunca komiser önündeki raporu kısa bir süre okudu. "Adamın suratına kaynar çayı fırlatmışsın, ikinci derecede yanığı var. Üstüne bir de dövmüşsün..." Komiser başını kaldırmadan bakışlarını Uğur'a dikti. "Deli misin oğlum sen?"
Uğur yanındaki Müge'ye bir bakış atıp, dudaklarını dişledi. Başını eğerken, "Aslında evet..." diye mırıldandı. Kendini, ortaokulda ceza almak için müdür odasına yollanmış gibi hissediyordu.
Müge Uğur'a ters bir bakış atıp, elindeki raporları komisere verdi. "Uğur sinir hastası ve günde bir doz olacak şekilde sitalopram kullanıyor. Onlarda raporları ve eski ilaçlarının reçeteleri."
Komiser raporları okudu, uzun süre telefondan birileriyle konuştu ve en sonunda ikiliye döndü. "Cezai ehliyetin olmadığı için bu konu ertelendi. Büyük ihtimalle dava ya düşer ya da ceza almazsın."
Uğur'un gülümsediğini gören komiser işaret parmağını tehditkarca ona doğrulttu ve, "Ama bu, seni günlerce nezarethanede hapsedemeyeceğim anlamına gelmiyor," dedi, sertçe. "İkidir buraya geliyorsun, üçüncüsünde sana özel hücre ayarlatırım. Tamam mı len?"
Uğur korkuyla hemen başını salladı. "Tamam."
Komiser Müge'nin verdiği raporları ona geri verdi ve, "İfadeleriniz alınmış ve işlenmiş, çıkabilirsiniz." dedi.
Müge ve Uğur hızla odadan çıkınca rahat bir nefes verdiler. Diğerleri de yanlarına gelince, "N'oldu?" diye sordu Baran.
Uğur umursamaz bir tavırla elini sallarken, "Beni görünce götü korktu, 'ben hallederim oğlum, sen merak etme' gibi şeyler geveledi." dedi.
Müge alayla sırıttı ve başını salladı. "Aynen, kesin öyle olmuştur."
Azad ellerini cebine sokup, ağır adımlarla ilerlerken, "Adam akıllı anlatsanıza şunu ya." diye homurdandı.
"Deli raporunu gösterdik, ceza almazsın dedi işte. Başka bir şey yok." diye tersledi onu Uğur. O günden beri Azad yanındaydı ancak ne gitmesini söylüyordu, ne de kavga ediyordu. Sadece arada bir tersliyor veya laf sokuyordu.
Karakoldan çıkıp, evlerine doğru ilerlerken Uğur telefonunu çıkardı. Melek yüzlümü sabahtan beri arayamadım, merak etmiştir... Telefonunu karakola gideceği için uçuş moduna almıştı. Telefonu uçuş modundan çıkartınca ekranına düşen Çınar'ın aramaları ve mesajlarıyla ilk kaşları çatıldı, ardından nefesi kesildi. Bora'ya bir şey mi oldu?
Uğur hızla Çınar'ı ararken olduğu yerde durmuştu. Diğerleri de o durdu diye dururken Uğur'un bedenini korku sarmıştı. Telefon açılınca, "Alo?" dedi, hızla. "Çınar, n'oldu? Bora'ya mı bir şey oldu? Sorun mu var?"
Birkaç saniye karşı taraftan ses geldi. Çınar derin nefesler alıyor, bununu çekiyordu. "...Sizin kahvedeyim, hangi delikteysen çabuk gel. Konuşmamız lazım."
"Lan sana Bora'ya bir şey mi oldu diyorum!?" diye bağırdı Uğur, yolun ortasında. Cevabı alması lazımdı, onun iyi olduğunu duymasına ihtiyacı vardı.
"İyi ulan iyi, yok bir şeyi! Götünü yırtmada hemen kahveye gel. Siktiğimin konusunu telefondan anlatacak olsam anlatırım, değil mi? Siktirtme bana sülaleni, çabuk gel."
Uğur rahatladığını hissederken ağzının içinde bir şeyler geveledi ve kapattı. "Bir şey olmuş, Çınar telefondan anlatmıyor. Hemen mahalleye gitmemiz lazım, haydi." Hızlı adımlarla caddeye ulaştı ve bir taksi durdurup bindi. Diğerleri de binince İkiçeşmeliğe doğru ilerlemeye başladılar.
Dakikalar sonra mahalleye varınca taksiden indiler ve hızlı adımlarla kahveye ulaştılar. Çınar kahvenin bir köşesinde oturmuş, dalgın dalgın çayını yudumluyordu. Masanın üzerinde ise kocaman bir çanta vardı.
"Çay getir," Uğur, çırağa bakma gereği duymadan Çınar'ın yanına oturdu ve, "Selamünaleyküm." dedi.
Çınar onun selamını başıyla aldı ve çevresine teker teker kurulan diğer dörtlüyü sessizce izledi. Dirseklerini masanın köşesine yaslayıp, Uğur'a döndü ve, "Önce o sinirine hakim ol, yine bağırıp çağırmaya başlarsan senin o ses tellerini kopartırım." diye uyardı.
Uğur normalde olsa onunla uğraşırdı ancak başını salladı. Dertli gibi duruyordu.
Çınar derin bir nefes verdi. Yüzünü sertçe sıvazladıktan sonra lafı uzatmadı. "Bora bugün o kadına- anneme ve babama çıktığınızı, evleneceğinizi söyledi. Babamda zamanında annemle on sekiz yaşında evlendiği için kötü bir tepki vermedi, kızmadı bile. O kadın ise çok sert tepki verdi. Bağırdı, çağırdı, küfürler etti... Vurdu," Uğur'un ağzını açacağını görünce, "Bana," diyerek lafını düzeltti. "Bana vurdu."
"Bora'yı niye getirmedin? O nerede?" diye sordu Müge, kaşlarını çatarken. Çınar'ın böyle bir durumda Bora'yı yalnız bırakacağını sanmıyordu.
"O kadın Bora'nın telefonunu aldı, evden çıkmayacaksın dedi. Hatta taşınacağız falanda dedi. Bir anlık sinirle topladım çantamı, çıktım evden. Bora'yı yanıma alacaktım ancak o kadın 'oğluma zorla el koyuyorlar' veya 'haneme tecavüz ettiler' diyerek sizi dava eder diye onu yanıma alamadım. Yarına kadar bir otel bulacağım, daha sonra polisle birlikte gidip onu o evden alacağım."
"Anan olacak o kadın Bora'yı zorla evde tutuyor ve sen hala 'otel bulacağım' derdinde misin lan?" diye çıkıştı Uğur, sinirle. "Ne otelinden bahsediyorsun seni, amına koyayım? Sevdiğim adamı otel köşelerinde süründürtmem ben, bizde kalırsınız. Kalk gidiyoruz karakola."
"Olmaz öyle şey," dedi Çınar, başını iki yana sallarken. "Bende zaten yüklü miktarda para var, en kötüsünden bir odalı ev tutarım. Hem sizinkilere sıkıntı çıkartmayalım, ben hallederim bir otel-"
"Ben tek yaşıyorum," diyerek araya girdi Baran. "Önceden abimle birlikte yaşıyorduk ama o ölünce ben tek yaşamaya başladım. Anamlar zaten Antalya'da yaşıyor. Bizde kalırsınız, hem okuluna uzak bir yerde de olmazsın."
Çınar tereddütle Baran'a baktı. Diğerleri ise Baran ve Çınar'ın arasında sıkı bir bağ olduğunu biliyordu. Kendileri ikna edemezse Baran ederdi.
Çınar bir süre sadece Baran'ın gözlerine baktı ve ardından başını salladı. "İyi, kalkın gidiyoruz o zaman. Daha fazla o evde durmasın kardeşim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Erkek Güzeli | boyxboy
Romance- TAMAMLANDI - Bir keko, aşık olduğu feminen oğlan için kendini değiştirecek miydi? "Kalbi hassas olana ağır gelir dünya..."