Bora oturduğu koltukta huzursuzca kıpırdanıyordu. Sabah Uğur kendisi uyanmadan gitmiş, iş çıkış saatinin üzerinden bir saat geçmesine rağmen hala gelmemişti. Üstelik ne aramalarına, ne mesajlarına cevap vermişti. Kimseyi arayıp telaşa sokmak istemiyordu ancak çok merak etmiş ve endişelenmişti.
Dakikalarca öylece koltukta otururken bir anda kapının açılma sesi geldi. Bora rahat bir nefes verirken, ağlayan Azad ve Baran'la birlikte, üzgün suratlarıyla içeri giren Müge, Çınar ile Yaşar'ı görünce nefesini tuttu, korku bedenine sardı. Kafasında ise aynı soru dönmeye başlamıştı. Uğur'a bir şey mi oldu?
Bora hızla ayağa kalkarken Müge onun omuzlarını nazikçe tuttu ve geri yerine oturmasını sağladı. Bora onun güven verici gülümsemesiyle duraksasada yüzüne daha dikkatli bakınca gözleri dolmuştu. Hep özenle topladığı saçları dağınıktı, yüzü şişmişti ve oldukça yorgun gözüküyordu. Üstelik ondan yoğun kan ve kahve kokusu geliyordu.
"Ne oldu?" diye sordu Bora, zar zor yutkunurken. Uğur'un yanına gidebileceği herkes buradayken, o neredeydi? "Uğur nerede? Ne oldu?"
"Sakin ol," dedi Müge, yorgun çıkan sesiyle. "Açıklayacağız. Önce sakin ol ve telaşa kapılma, ben yanındaydım."
Bora biliyordu. Müge yanındaysa, tıpkı Uğur yanında olduğu gibi korkmasına veya endişelenmesine gerek yoktu. Çünkü Müge kendisini hem fiziksel olarak hem de psikolojik olarak herkesten koruyabilirdi. Yine de Uğur'u istiyordu, ona bir şey olduğu düşüncesi tüm vücudunu sarmıştı. Sabahtan beri kalbindeki sebepsiz korku ise bu konuda kendine pek yardımcı olmuyordu.
Hepsi koltuklara kurulunca Çınar bir sigara yaktı ve hemen kardeşinin yanına oturup, bir kolunu destek verircesine onun sırtına attı. "Anlatacağım... Ama bana söz ver, aşırı tepki vermeyeceksin."
Bora hemen başını salladı. Kötü düşünmek istemiyordu ancak elinde değildi, öyle konuşuyorlardı ki insan istemsizce korkuyor, geriliyordu.
"Uğur Fırat'ı öldürmüş. Geceden beri karakoldaydık, şimdi cezaevine gönderildi. Haftaya mahkemesi var."
Bora ilk algılayamadı. Ardından gözleri şokla açıldı ve, "Yalan söylüyorsunuz!" diye bağırdı. Hızlı nefesler almaya başlamıştı. Bedenini ani bir korku sararken elleri titremeye başlamıştı. "Yalan söylüyorsunuz! Uğur asla birini- o adamı bile öldürmez!"
Müge dolu gözleriyle Bora'nın elini avuçları arasına aldı ve, "Korkma," dedi, titreyen sesiyle. "Onu kurtaracağım. Tüm avukat arkadaşlarımla konuştum, hepsi Uğur'a yardım etmeyi kabul etti. Şimdiden özel beş tane avukatı oldu, kurtulacak."
Bora anlamaya başladı. Dün Uğur'un neden 'beni bırakma', 'ne olursa olsun beni sevmeyi bırakma' dediğini, bazı geceler tuvalete kalktığında neden onu yanında görmediğini anladı. Yavaş yavaş Uğur'un Fırat'ı öldürdüğünü kabul edince ağlamaya başladı. Ama bu, diğerleri gibi değildi. Tüm bedeni endişeyle dolarken kendini güvensiz hissetmeye, korkmaya başladı. Bir anda Müge'den, Baran'dan, Azadlardan korkmaya, çekinmeye başladı. Çünkü yanında Uğur yoktu, kendisini her koşulda koruyan, inanan biri yoktu. Fobisi yavaş yavaş kendini bellerken ağlaması şiddetlendi.
Müge, Bora'nın omzuna dokunmak için hamle yaptı ancak Bora ürperip, kendinden uzaklaşınca kısa bir şoka yaşadı. Gözlerinden yaşlar süzülürken, "Her şeyi düşündün, bir tek onun sağlığını düşünmedin be Uğur..." diye fısıldadı.
Bora'nın neden öyle davrandığını anlamıştı. Kendilerine güvenmesini sağlayan, yanlarında rahat etmesini sağlayan kişi Uğur'du. Uğur gibi Bora'nın da kimseye güvenemediğini biliyordu. Uğur bile Azadlara güvenmediği ve Bora'ya bir şey yapabileceği korkusuyla bir tek Müge'ye yedek anahtar vermiş, kendisi yokken Bora'ya sahip çıkmasını istemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Erkek Güzeli | boyxboy
Romance- TAMAMLANDI - Bir keko, aşık olduğu feminen oğlan için kendini değiştirecek miydi? "Kalbi hassas olana ağır gelir dünya..."