Bora yüzündeki gülümsemeyle meyve suyunu da masaya yerleştirirken merdivenlerden inen ayak seslerini duydu. Bu daha da gülümsemesini sağlarken salona inen Uğur'a, "Günaydın, Uğur'um." dedi, neşeyle.
Uğur bakışlarını mutfağa çevirince kurulmuş sofrayı ve Bora'nın fazla neşeli halini gördü. İçindeki gülümseme isteğini bastırırken, "Günaydın." dedi, düz bir ses tonuyla.
"Kahvaltı hazırladım, gel, birlikte edelim."
Uğur koluna saatini takarken başını olumsuz anlamda salladı ve, "Aç değilim," dedi, yine aynı ses tonuyla. "Hem işe geç kalacağım, yolda yerim bi' simit. Sen et kahvaltını, ilaçlarını da içmeyi unutma."
Bora'nın neşesi anında kaybolurken suratı asıldı, gözleri doldu. Oysa dün Uğur'la birlikte sarılarak uyudukları zaman tekrar barıştıklarını sanmıştı. "Benimle barışmayacak mısın, Uğur?" diye sordu, ağlamaklı bir ses tonuyla. Uğur'un ona soğuk davranmasını, gülümsememesini istemiyordu. "Lütfen affet beni, isteyerek söylemedim."
Uğur bakışlarını Bora'ya çevirmedi, yüzüne bakmadı. Çünkü biliyordu ki bakarsa her şeyi unutup ona sarılırdı. Kapıya ilerleyip, ayakkabılarını giyerken, "Bir daha o gözünden yaş düşerse kendi canıma kıyayım demiştim." dedi, oldukça netçe. Şaka yapmıyordu, Uğur şaka yapmazdı.
Bora hemen dolu gözlerini sildi ve mutfaktan çıkıp, Uğur'un yanına ulaştı. Yüzüklü ellerini birleştirirken, "Neden böyle davranıyorsun, Uğur?" diye sordu. "Özür diledim, hatalı olduğumu biliyorum, beni affetmeyecek misin?"
"Ben sana küs veya dargın değilim," Uğur derin bir nefes verdi ve koyu kahvelerini, Bora'nın mavilerine dikti. "Ben sadece kızgınım. Sana değil, kendime kızgınım. Sana layık biri olamadığım, senin ailen olmaya uygun olmadığım için kendime kızgınım. Sana yeterince sevgi gösteremediğim için kızgınım ben. Seninle şu an böyleyiz çünkü kızgınlığım sana dokunsun istemiyorum, seni kırmak istemiyorum. Çünkü biliyorum ki, içimdeki kızgınlığı atmadan sana yaklaşırsam seni üzerim."
"Benim zaten üzüldüğümün farkında değil misin?" diye sesini yükseltti Bora, tekrar dolan gözleriyle. "Ne kadar pişman olduğumun, o sözleri söylediğim için ne kadar acı çektiğimin farkında değil misin?" Uzanıp Uğur'un diğer elini de tuttu ve ona gülümsedi. "Sen bana layıksın, Uğur. Çok kişiyi tanıdım, çok kişiyi gördüm... Hiçbiri sen olamaz değil. Sen bana layık bir eşsin, bana layık bir kocasın, bana layık bir ailesin."
"O zaman ne sikime öyle dedin, ha? Ne sikime dedin?!" Uğur Bora'ya bağırdığını fark edince kısa bir şok yaşadı. Sakinleşmek için sertçe yüzünü sıvazladı ve geri Bora'ya dönüp, resmen bir fısıltıyla konuşmaya devam etti. "Bizi ne hale getirdiğin farkında mısın, Bora? O sorunun neyse bana söylemedin diye bizi nasıl bir hale getirdiğinin farkında mısın? Kendi başına çözmeye çalıştığın o sorunun bizim bir yıldan fazla süredir olan mutluluğumuzu, evliliğimizi aldı götürdü. Hem de bunu iki günde yaptı."
Uğur son kez denedi. Canından bile daha çok sevdiği adamı bu kadar üzen, gözlerinden bile korku akıtan şeyin ne olduğunu öğrenmek için son kez denedi. Uzanıp Bora'nın ellerini tuttu ve onu kendine yaklaştırdı. "Söyle artık bana, Bora... Bana söylemeyecek kadar korktuğun şey ne? Bak, sen bir hata yaptıysan hiç önemli değil. Senden gelecek her şeye kabulüm ben. Beni aldattın mı? Bak yemin ederim önemli değil, affederim. Hayatında başka biri mi var? Şerefsizim sesimi çıkartmam, onunla mutluysa onunla olmana karışmam. Biri bir şey mi yaptı? Biri vurdu mu, tehdit mi etti? Söyle, kimse gideyim ölüsünü getireyim sana. Azadlardan birinin yanlış hareketini mi gördün? Rahatsız olacağın bir davranış mı yaptılar? İşkence ederim onlara, öldürürüm hepsini. Yemin ederim ne yaptıysan veya ne olduysa sesimi çıkartmayacağım, tepki bile vermeyeceğim. Söyle bana kurban olduğum, söyle artık."
Uğur gözlerinden süzülen yaşları omzuna sildi. Her olasılığı düşünmüştü. Bora'nın yapabileceği her hatayı düşünmüş ve kabul etmişti. Onun için önemli değildi, Bora mutluysa onun hayatından çıkar, başkasıyla olan mutluluğuna sesini çıkartmazdı.
"Anlamıyorsun, Bora... Böyle yaptıkça, benden bir şey sakladığını bildikçe aldığım her nefes bana ağır geliyor, 'acaba benden korkuyor da mı anlatmıyor' diye kafamda kuruyorum. Ne yaptıysan bir kere söyle, bir kere acısını yaşayayım. Ama sen böyle sakladıkça ben her gün acı çekiyorum, kendimi suçluyorum. Söyle artık... Bir kere öldür beni, bin kere değil. Söyle artık."
Bora hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Ama söyleyemezdi, yapamazdı. Korkuyordu, deli gibi korkuyordu ve şu an en az Uğur kadar acı çekiyordu. Ellerini Uğur'un ellerinden çekip, ondan uzaklaşırken başını olumsuz anlamda salladı. "Söyleyemem."
Uğur cevabını almıştı. Tepki vermedi, gözlerindeki kırgınlıkla son kez Bora'ya bakıp hızla evden çıktı. Kafası yine konuşmaya başlamışken, kalbi acıyordu. Bir kez daha Bora'ya layık biri olamadığı için kendine küfür savururken, gözlerinden akan yaşları elinin tersiyle sildi.
✧ ✧ ✧
Uğur elindeki kalemle not alırken küçük odasına giren sekreter kadına bakma gereği duymadı. İş getirdi yine uyuz karı, makineli tüfeğiz sanki amına koyayım.
"Kayınbiraderin geldi, Uğur. Seni aşağıda bekliyor."
Uğur ilk şaşırdı. Çınar şimdiye kadar iş yerine gelmemişti. Nerede çalıştığımı da bilmiyor, Bora mı yolladı? Uğur sandalyesinden kalkarken ağır ağır başını salladı. "Ben molaya çıkıyorum, müdüre söylersin."
Sekreter kadın onu onaylayınca Uğur hızla odasından çıkıp, aşağı kata indi. Alt kattaki koltuklardan birine oturmuş Çınar'la göz göze gelince eliyle ona gelmesi için işaret verdi. İkili birlikte binadan çıkıp, yakınlardaki bir kafeye oturdu. İkisi de hala konuşmamıştı.
"Bora'yla kavga etmişsiniz, öyle duydum..." Çınar nasıl söyleyeceğini bilmiyordu. Uğur'un tepkisi sert olacaktı. Belki de bunu sakladığı için kendisini dövecekti, bilmiyordu. "Ağlıyordu, çok üzülmüş."
Uğur cevap vermedi. Konu artık neyse, Bora korkusundan Çınar'ı göndermiş. Bekliyordu. Çınar'ın konuya giriş yapıp, ne olduğunu söylemesini bekliyordu.
Çınar gerginlikle bacağını titretirken lafı uzatmadı, dolandırmadı. "Bora'ya küçükken tecavüz eden o orospu çocuğu cezaevinden bu hafta çıkmış."
Uğur elindeki kahve yere düştü. Gözleri kısılırken, kalp atışları hızlandı. Anlamıştı ancak anlamak istemiyordu. Zar zor yutkunduktan sonra, "Anlamadım?" diye sordu.
"O orospu çocuğu çıkmış, çıkartmışlar."
Uğur, zihnindeki yapbozun parçalarının yerleştiğini fark etti. Bora'yla ilişkiye girecekken onun neden bir anda kusup, ağlamaya başladığını, gözlerindeki o korkunun o sebebini anlamıştı. Bedeninde ani bir duygu patlaması oluşurken çenesi bile titremeye başlamıştı. Pişmanlık, üzüntü, acı, sinir, intikam arzusu...
Uğur bir anda ayağa fırladı ve koşarak kafeden çıkıp, saniyeler içinde bir taksiye bindi. Çınar ise sadece onun arkasından bakmakla yetindi. Uğur'u asla durduramazdı, bunu biliyordu. Gözden hızla uzaklaşan taksiye bakarken, "Allah sonumuzu hayır etsin." diye mırıldandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Erkek Güzeli | boyxboy
Romance- TAMAMLANDI - Bir keko, aşık olduğu feminen oğlan için kendini değiştirecek miydi? "Kalbi hassas olana ağır gelir dünya..."