Uğur üzerine Adidas siyah tişörtünü geçirdikten sonra Bora'ya baktı. Altına siyah bir etek, üzerine ise sırtı ve göbeği açık, crop tarzı bir şey giymişti. Hava hafiften soğuk olduğundan, "Üzerine ince bir ceket al, yavrum," diye mırıldandı. "Üşürsün."
Bora ayağına, diz kapaklarına kadar gelen beyaz çorapları giyerken başını salladı. Üzerine ince bir hırka geçirdikten sonra makyajını yapmaya başladı. Uğur ise çoktan hazırlandığından kendini yatağa atmış, kafasının arkasında ellerini birleştirmiş, Bora'yı izliyordu.
Telefonu titreyince cebinden çıkardı ve Müge'nin attığı mesajı görünce resmen gözleri parladı. Adamın adını, adresini yazmıştı ve birkaç fotoğraf atmıştı. Müge bir haftadan fazla süredir sadece o adamı bulmakla uğraşıyordu, sırf Uğur için.
Uğur, büyük bir ilgiyle makyajını yapan Bora'ya bir bakış atıp, hızlı hızlı parmaklarını klavyede gezdirip, mesajını yazdı. 'Bora'yla dışarı çıkacağız, sen Cengizlere haber ver, Bora uyuduktan sonra herifine evine gideceğiz'.
Telefonu kapattı ve geri cebine soktu. Birkaç dakika sonra Bora hazırlanınca ayağa kalktı ve onun yüzüne dikkatlice baktı. Her zamanki gibi ince bir eyeliner çekmişti ve dudaklarında koyu kahveye yakın bir tonda ruj vardı.
Uğur belinden yakaladığı Bora'yı kendine doğru çekti. Gözleri onun gözlerindeyken, "Öpesim geldi," diye mırıldandı. "Ama dudağımda ruj sevmem, fiyakayı çizdiririz. Kuruduğunda bakarız..."
Bora buna kıkırdarken uzanıp Uğur'un boynunu öptü ve dudaklarının izinin çıkmasına neden oldu. "Bunun fiyakanı çizdirir misin?"
Uğur dudağını yalarken başını olumsuz anlamda salladı. "Sen öp, sikmişim fiyakayı."
Bora ufak bir kahkaha attı. Uğur'la yüzüklü ellerini birleştirdikten sonra aşağı indiler. Bora converslerini giyerken Uğur, hala sinirli olduğu Çakıl'ın yemek kabına mamasını koydu. Çatık kaşlarıyla, büyük bir hırsla yemeğini yiyen kediye bakarken, "Bir daha Bora'ya pençe atarsan anam avradım olsun o tırnaklarını kökünden keserim." diye tehdit etti.
Bora, kediye tehditler savuran Uğur'u izlerken büyük bir kahkaha attı. "Hayvanı rahat bırakıp, gelir misin şuraya?"
Uğur çatık kaşlarıyla son kez Çakıl'a baktıktan sonra Bora'nın yanına ulaştı ve Adidas markalı ayakkabılarını giydi. Üstünde olduğu gibi, altında da Adidas markalı siyah eşofman vardı.
İkili birlikte evden çıkınca taksiye bindiler ve Alsancak'ta indiler. Konak'a doğru ağır adımlarla ilerlerken Uğur bir kolunu Bora'nın beline sardı ve kendine yakınlaştırdı. "Nereye gidelim, yavrum?"
Bora dudağını hafifçe dişlerken, "Canım tatlı çekti benim." diye mırıldandı.
Uğur onun yüzüne bakarken gülümsedi ve uzanıp, yanağına ufak bir öpücük kondurdu. "Şu sıralar fazla tatlı yiyorsun, gözümden kaçmadı değil ama bu gecelik tamam."
Bora iki kolunu Uğur'un beline sararken yüzünde mutluluk dolu bir gülümseme vardı. Genelde tatlı yemeye başladığı zaman kendini durduramıyor ve gerçekten de sağlığına zararlı olacak kadar tüketiyordu. Uğur ise onun bir hastalığa kapılmasını istemediği için ilk defa Bora'ya bir şeyi yasaklamıştı. Kendisi izin vermeden tatlı türü hiçbir şey yemiyordu. Uğur işte olsa bile Bora ona mesaj atıyor, izin verdiği kadarını yiyordu. Daha fazlasını yememek için ise kendisiyle büyük bir savaşa girip, 'Uğur sonra küser' diyerek kendini engelliyordu.
Vapur iskelesinin üzerindeki kafeye çıktıklarında ikili cam kenarındaki bir masaya kuruldu. Manzara tam olarak İzmir'in büyük denizi gösteriyordu.
Uğur, Bora istediği için onu cam kenarına oturttu ancak onun üzerindeki hırkayı sonuna kadar çekti. Hasta olsun istemiyordu. Bora istediği tatlıyı ve içeceği beğenince Uğur garsonu çağırdı. "Bir tane şu limonlu kekten, bir tane şu değişik çilekli içecekten ve iki tane şişe bira."
Garson not alırken onaylar mırıltılar çıkarıp, geldiği gibi geri gitti. Uğur bir elini Bora'nın açık bacağına atıp, nazikçe okşarken gözlerini etrafta gezdirdi. Saat akşama dokuza yakın olduğundan birkaç tek çiftten başka kimse yoktu. Uğur rahat bir nefes verirken elini çenesine yaslamış, manzarayı izleyen eşine döndü.
"Sabahtan beri durgunsun yavrum, hayırdır?"
Bora bakışlarını deniz manzarasından çekip Uğur'a çevirdi ve hafifçe gülümseyip, omuz silkti. "Bilmiyorum. İçimde bir sıkıntı var sanki, göğsüm ağrıyor. Kötü bir şey olacakmış gibi hissediyorum."
Uğur yutkunma ihtiyacı hissetti. Kötü bir şey olacak yavrum, hem de çok kötü bir şey olacak bu gece... Uğur yüzüne zoraki bir gülümseme yerleştirdi ve uzanıp, Bora'nın dudağının kenarına öpücük kondurdu. "Hiçbir şey olmayacak yavrum, merak etme. Benim yanımda, kollarımda güvendesin, kimse sana dokunmaz bile."
Bora başını Uğur'un omzuna yaslarken, "Biliyorum," diye mırıldandı. "Beni asla bırakma Uğur, yanımda ayrılma. Sen olmayınca kendimi rahat hissetmiyorum, her an bir şey olacakmış gibi hissediyorum. Sen yokken korkuyorum, Uğur..."
Uğur bakışlarını masaya dikmişken cevap vermedi. Bu sözlere karşılık olarak yalan söyleyemezdi, yapamazdı. Yanlarına gelip, tatlıları ve içecekleri yerleştiren garsonla konu dağılacağı için derin bir nefes verdi.
Bora aniden gülümseyip, uzanıp limonlu çiz kekini aldı ve çatalıyla ucundan alıp, ağzına attı. Uğur onun tatlı aşkını keyifle izlerken birasından büyük bir yudum aldı. Cebinden sigara paketini çıkartırken telefonunu da çıktı. Bildirim kutusunda gördüğü ismi okuyunca yüzü kasıldı, sinirlendi.
Fırat Aydıner.
Bu gece ecelin olacağım, Fırat... Kanın yere dökülmedikçe, o kalbini yerinden sökülmedikçe bana rahat yok. Cezaevinde seni gebertmeyi başaramamışlar ama merak etme, ben başaracağım. Uğur telefonunu geri cebine soktu ve yüzündeki gülümsemeyle hem çilekli içeceğini içen hem de tatlısını yiyen Bora'ya döndü.
Uğur aklına gelen şeyle sırıttı ve, "Tatlı mı ben mi?" diye sordu aniden.
Bora dolu ağzıyla Uğur'a dönerken ilk şaşırdı. Ancak onun yüzündeki sırıtmayı görünce hızla tatlısını yuttu ve, "Ben mi Göztepe mi?" diye sordu.
Uğur gülümsemesi soldu. Bu Bora'yı güldürürken, "Göztepe'yi sikmişim, sen varken o kim?" diyen Uğur'la bu sefer onun gülüşü soldu. Oysa hep Uğur'un kendinden daha çok Göztepe'yi sevdiğini sanmıştı. Aşırı fanatik bir insandı. Birisi Göztepe hakkında yanlış bir cümle kursa, hiç düşünmeden o kişiyi dövüyor, küfürler savuruyordu.
Bora ilk yarım kekine, ardından Uğur'a baktı. Dudaklarını birbirine bastırıp, suratını asarken, "Kekim yarım olduğu için sen diyorum," dedi, nazikçe. "Ama tam olsaydı büyük ihtimalle onu seçerdim."
Uğur gülmeye başlarken alnını Bora'nın omzuna yasladı ve, "Biliyor musun, küstüm." dedi, oyuncu bir tavırla.
Bora'nın gözleri şokla açılırken ellerini Uğur'un çenesine yasladı ve başını kaldırdı. Üzgün suratıyla ona bakarken, "Yemin ederim şaka yaptım," dedi, çocuklar gibi. "Önüme beş dilim tatlı- beş fazla, üç dilim kek koysalar bile seni seçerdim."
"Ulan," Uğur gülerken başını yana yatırıp, Bora'nın anlamadığı birkaç kelime Arapça kelime söyledikten sonra onun dudaklarına ufak bir öpücük kondurdu. "Tamam tamam, barıştım. Sen geri tatlına dön, hadi."
Bora ağzı kulaklarına varacak kadar gülümsedikten sonra geri tatlısına döndü. Uğur ise yüzündeki gülümsemeyle tüm akşam onu izledi. Sanki bir daha göremeyecekmiş gibi, yüzünü ezberlemek istercesine her santimi ilgiyle izledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Erkek Güzeli | boyxboy
Romance- TAMAMLANDI - Bir keko, aşık olduğu feminen oğlan için kendini değiştirecek miydi? "Kalbi hassas olana ağır gelir dünya..."