27. Bölüm - Tıraş

14.9K 1.1K 229
                                    

Hastaneye gittim. Doktor bana 'çok sigara içiyorsun, bırakmazsan birkaç seneye hastalık kaparsın' dedi. Hastaneden çıkınca kaldırımın kenarına oturdum, hasta olacağım diye dertli dertli sigaramı içtim.

***

Uğur ağır adımlarla Baran'ın evine doğru ilerlerken cebinden telefonunu çıkardı ve kamerayı açtı. Kameradan hafiften çıkmış sakallarına bakarken yüzünü ekşitti. Sakal, bıyık gibi şeyleri sevmezdi. Yolda bakkala uğrayıp jilet aldıktan sonra Baranların evine vardı.

Yaşanan olayın üzerinden iki güç geçmişti ve Uğur bir dakika bile Bora'nın yanından ayrılmamıştı. Elinden geldiğince ona destek olmaya çalışıyor, gülmesini sağlıyordu. Artık onun bir ailesi yoktu, Uğur'da onun ailesi olmuştu. Bir anne gibi şefkat ve sevgi gösteriyor, bir baba gibi derdini dinliyor, koruyordu. Bir sevgili, eş gibide seviyordu. 

Baran'ın evinin anahtarını cebinden çıkartıp açtı ve içeri girdi. Gerekmedikçe kapı çalmaktan hoşlanmıyordu. Ayakkabılarını çıkartıp ağır adımlarla evin içine girdi ve salondaki bir koltukta oturmuş, çikolatasını yerken çizgi film izleyen Bora'yla karşılaştı. 

Baran yine günlük işlerden birine gitmişti, Çınar ise okuldaydı. Haliyle Bora evde yalnız kalmıştı. Bora, salona giren Uğur'u görünce yüzü güldü. İki gündür Uğur'dan başka kimsenin yanında gülümsemiyordu. Eski neşesini, enerjikliğini kaybetmiş gibiydi.

Uğur üzerindeki montu çıkartıp koltuklardan birine attı ve hemen Bora'nın yanına oturdu. Bir eliyle dizine vurunca Bora işareti anladı ve Uğur'un kucağına oturdu. Bacaklarını onun iki yanına atarken ellerini ensesinde birleştirdi.

Uğur'un bir eli Bora'nın kazağından beline girerken, "Benim yavrum sabahtan beri evde tek miydi?" diye sordu, şefkatle. İçinde öyle bir sevgi vardı ki Bora'yı ne kadar öperse öpsün, dokunursa dokunsun, iltifat ederse etsin bunu bir türlü atamıyordu. Sanki bardak dolmuşta, onu dökmesi lazımmış gibi hissediyordu. 

"Seni bekledim," dedi Bora, huysuzca. "Sabahtan beri seni bekledim. Erken geleceğini söylemiştin, neden gelmedin?"

"Şu Doğan piçine ayar verdim, yavrum," dedi Uğur, dürüstçe. Nefret ettiklerinin arasında Bora'ya yalan söylemekte vardı. Ona asla yalan söylemiyor, gerekmedikçe bir şey saklamıyordu. Onun güvenini kırmaktansa ölmeyi tercih ederdi. "O gün sana bi' değişik baktı, kıl olmuştum. Gittim biraz ayar çektim. O piçle uğraşırken zaman hızlı geçmiş, özür dilerim."

Bora başını ağır ağır salladı ve çenesini Uğur'un omzuna yasladı. "Öğlen uyku saatim geldi. Çok uykum var..."

"Birlikte uyuyalım. Sen biraz daha televizyonla oyalan, ben şu sakallarımı keseyim, birlikte uyuyalım. Bende yorgunum zaten."

Bora başını kaldırdı ve Uğur'un suratına baktı. Çenesinde ve yanaklarında hafiften çıkmaya başlamış sakallar vardı. "Ben yapayım mı? Çok güzel tıraş yaparım."

Uğur sırıttı. "Senin tüylerin bile yok, nasıl biliyorsun?"

"Ben alıyorum," dedi Bora, kaşlarını çatarken. "Kıllardan hoşlanmam. Hem yüzümde hiç kıl yok diye benim sakalım çıkmıyor mu sanıyorsun?"

Uğur buna gülerken uzanıp Bora'nın alnını öptü ve, "Merhametli erkeğin kılı olurmuş derler, yavrum," dedi, gülümseyerek. "Bu yüzden sırtında bile olduğundan şüpheliyim."

Bora yüzünü buruşturunca Uğur kahkaha attı. Kollarını sıkıca Bora'nın vücuduna sarınca ayağa kalktı. Bora refleksle bacaklarını beline dolarken Uğur banyoya ilerlemeye başladı. Banyoyla birleşik tuvalete girdiklerinde Bora'yı lavabonun üzerine oturttu. 

Cebindeki jileti çıkardıktan sonra tıraş köpüğünü Bora'ya uzattı ve, "Yap bakalım, yavrum." dedi.

Bora bir eline tıraş köpüğünü sıktı ve güzelce Uğur'un iki yanağına, çenesine sürdü. Jiletin plastik kapağını açtıktan sonra bir parmağıyla Uğur'un yanağına baskı yaparken, diğer parmakları arasındaki jiletle kılları kesmeye başladı.

Uğur ise gözlerindeki parlamayla Bora'yı izliyordu. Şaka gibi... Gözümü onunla açıyorum, tüm gün yanımda, hiçbir sıkıntımız yok. Hayatım hiç bu kadar güzel olmamıştı.

Uğur'un şimdiye kadar ki hayatı hiç toz pembe olmamış, hep bir sıkıntı çıkmıştı. Hayatındaki ilk sorun babası olmuştu. Karısı kendini terk edip, bir oğluyla öylece ortada kaldığı için her sinirlendiğinde Uğur'u suçlar, onu dövmekten çekinmezdi. Uğur, çocukluğunda doğru düzgün güldüğünü bile hatırlamıyordu.

Babasını bırakıp, babaannesinin yanına taşınınca bir emekli maaşıyla geçinememeye başlamışlardı. Para sıkıntısı ortaya çıkmıştı. Uğur ise liseyi bitirince okulu bırakıp, hem kendine hem nenesine bakmak için çalışmaya başlamıştı. Eskiden günde iki işe bile giderken, şu an hafta üç gün işe gidiyordu. Durumları iyiye döndüğünden Uğur çalışma günlerini azaltmıştı ancak daha sonra Bora'yla ilişkiye başlayınca, onunla ilgilenmek için işe gitmez olmuştu. Daima onun yanında olup, ona olan sevgisini göstermeye çalışıyordu. Fakat şu sıralar daha çok çalışması gerektiğinin farkındaydı. Bora kendisi için ailesini bırakmış, evlilik işini garantilemişti. Bir ev tutacak, evi döşeyeceklerdi. Bu yüzden Uğur, daha çok çalışması ve para kazanması gerektiğini biliyordu.

Bora, çeşmenin altında ıslattığı ellerini Uğur'un yüzüne sürüp, suratında kalan az buçuk köpüğü de sildikten sonra onun pürüzsüz yanağına öpücük kondurdu. "Mis gibi oldun."

Uğur düşüncelerinden sıyrılıp sevgilisine gülümsedi ve, "Mis gibi mi oldum?" diye sordu, keyifle. 

Bora başını sallayınca Uğur kollarını tekrar onun vücuduna sardı ve kucağına aldı. Bora'nın kaldığı odaya doğru ilerlerken, "Şimdi uyku vakti..." diye mırıldandı. "Ama ondan önce bir teşekkür hediyesi var."

Odaya girdiklerinde Uğur nazikçe Bora'yı yatağa yatırdı ve üzerindeki kazağı bir çırpıda çıkartıp attı. Atletle kalınca Bora'nın bacak arasına girdi ve onun boynuna yöneldi. Dili ve dudaklarıyla Bora'nın boynundan, elmacık kemiğine kadar bir yol çizdikten sonra ellerini onun kazağının eteklerine attı ve bir çırpıda çekip çıkardı. 

Bora'nın vücuduna hayranlıkla bakarken dudaklarını yaladı ve elleriyle onun bacaklarını okşarken göğüs uçlarına yöneldi. Bir göğüs ucunu dudakları arasına alıp, emince kulağına ince bir inleme sesi geldi.

Başını kaldırıp, Bora'ya bakınca onun gözlerini kaçırdığını fark etti. Dudakları yukarı doğru kıvrılırken, "O neydi?" diye sordu, keyifle. "Bir daha yapsana."

Bora utançla Uğur dışında her yere bakarken, "Susar mısın?" dedi, nazikçe. "Aniden şey olunca şey ettim. Sus lütfen."

Uğur bir kahkaha atarken uzanıp Bora'nın dudaklarını sıkı bir öpücük kondurdu. "Bir daha yaparsan anlamsızca değil, adımı söyle... Adımı duyayım dudaklarından."

Bora bir süre sadece Uğur'un koyu kahvelerine baktı. Etkilenmişti. Sakince başını sallayınca Uğur tekrar onun göğüs ucunu emdi. Ancak bu seferki, diğerine göre daha sertti.

Bora, hissettiği zevkli sızıyla gözlerini kapatırken, "Uğur..." diye fısıldadı, inlemeyle karışık.

Uğur daha fazla duymak istedi. Daha yüksek sesle duymak istedi. İçi daha fazla istekle kavrulurken kendini durdurdu. Bizim evimizde, bize ait olan bir alanda... 

Uğur biraz daha Bora'nın vücudunda oyalanıp kendini yatağa attı. Bir kolunu onun beline sarınca Bora direkt olarak başını göğsüne yasladı. Bir eliyle onun saçlarını okşarken, "Uyu, yavrum." diye mırıldandı. 

Bora anlamsız birkaç mırıltı çıkartınca Uğur onun çoktan uyku moduna girdiğini fark etti. Gözlerini kapatırken huzurlu bir uykuya dalacağının bilinceydi. Sevdiği kolları arasında, yanındaydı. Bu da onun huzurla uyuyacak olmasının temel sebebiydi. Bora onun kolları arasında, güvendeydi. Daha ne isterdi?


Erkek Güzeli | boyxboyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin