26. Bölüm - Seçim

14K 1.1K 173
                                    

"Ne demek gidemeyiz!?" diye bağırdı Uğur, sinirle. Bora'yı o evden çıkartmak için karakola gelmişlerdi ancak polis inatla kırk sekiz saat geçmeden veya bizzat Bora kendisini aramadan kimsenin evine gidemeyeceklerini söylüyordu.

"Biraz daha bağırırsan soluğu nezarethanede alırsın, kes şunu." diye fısıldadı Müge, Uğur'un göğsünden geriye doğru iterken. Az önce resmen polisin üzerine saldırıyordu. 

Uğur bakışlarını Müge'ye çevirirken bir eliyle polisi işaret etti ve, "Bora'yı çıkartamam diyor!" dedi, sinirle. Uğur'un kimseye güveni yoktu. Bu devirde insan babasına bile güvenemiyordu ve Uğur, Bora'yı o kadınla aynı evde, yanlarından Çınar olmadan bırakamazdı. Korkuyordu. Onun başına bir şey gelecek diye korkuyordu. "Allah için Müge, git şu kanun şeylerine bak, çıkart Bora'yı. Hapsetmişler eve ya, kim bilir ne kadar korkuyordur? Allah için bir şeyler yap."

"Yapacağım lan, yapacağım! Bi' sus, sakinleş. Yapacağım."

Uğur derin bir nefes verdi. Müge'nin sözüne inanıyordu, yapamayacağı bir şeyi yapacağım demezdi. Karakolun kaldırımına otururken sigarasını çıkarttı ve yaktı. Dakikalar önce içtiği ilaç, yavaş yavaş etkisini göstermeye başlarken bakışlarını arkadaşlarına dikti.

Çınar komiserin odasına girmişti, onunla özel olarak konuşuyordu. Azad, Yaşar ve Baran bir polis memuruyla hararetli bir konuşmadayken Müge telefonunu çıkartmış, bir şeylere bakıyordu. Herhalde şu kanun işleri...

Uğur bekledi. Dakikalarca bekledi. Dakikalar saatler oldu ancak yine bekledi. Hala bir ilerleme olmadığını fark edince işi kendi çapında halletmeye karar verdi. Telefonunu çıkartıp, Cengiz'i ararken sessiz bir yere geçti. En fazla iki ay yatar, çıkarım. Bora'dan önemli değil.

✧ ✧ ✧

Bora yatağında oturmuş, bacaklarına kendine doğru çekmiş, ağlıyordu. İçeride ise annesi ve babası hala kavga ediyordu. Abisi gideli iki saatten fazla olmuştu ancak kendisini almaya hala gelmemişti. Telefonu veya Uğur'a ulaşabilecek herhangi bir teknoloji aleti olsa birazda olsun sakinleşebilirdi ancak yoktu. Annesi dizüstü bilgisayarını, tabletini elinden almıştı. Uğur'a ihtiyacı vardı, sakinleşmeye ihtiyacı vardı.

Aradan geçen dakikaların ardından içerideki tartışma sesleri kesildi. Bora kapısının yavaşça tıklandığını duyunca, "Gelebilirsin, baba." dedi, ağlamaktan kısılmış sesiyle. Beyaza kaçan yüzü kızarmış, şişmişti. İki saate yakındır ağlıyordu.

Gökhan bey elinde iki tane çikolatayla içeri girdi ve gülümseyerek oğlunun yanına oturdu. Bir kolunu onun omzuna sararken çikolatayı uzattı ve, "Biraz tatlı iyi gelir," diye mırıldandı. "Şekerin düşmüştür ağlamaktan, al ye."

Bora başını olumsuz anlamda salladı. "Benim çikolataya değil, Uğur'a ihtiyacım var."

Gökhan bey derin bir nefes verdi. "Uğur... Saçları kıvırcık olandı, değil mi? Elinde dövme falan olan," Bora sözlü bir cevap yerine başını sallayınca Gökhan bey devam etti. "Gördüm onu, efendi bir çocuğa benziyor... O çocuğun yanında gerçekten de mutlu musun?"

"Evet," dedi Bora, hiç tereddüt etmeden. "Çok mutluyum. Beni seviyor, anlıyor, koruyor. Onu gerçekten de çok seviyorum, baba," Tekrardan dolmaya başlamış gözlerini babasına çevirdi ve burnunu çekti. "Lütfen anla beni, baba. Onu seviyorum, evlenmek istiyorum. Erken olması önemli değil, ben onu kırk yıldır tanıyormuş gibi hissediyorum. İzin verin, gideyim..."

Gökhan bey kısa bir süre sessiz kaldı. Sanki aklında bir şey tartıyormuş gibi duruyordu. En sonunda derin bir nefes verdi ve, "Çantalarını hazırla," dedi. "Arayacağım onu, gelsin seni alsın."

Erkek Güzeli | boyxboyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin