Öncelikle belirtmek isterim şimdiye kadar ne bir mahkemeye çıktım, ne de gördüm. İnternetten videolarını izlediğim kadarıyla da anca bu kadarını anladım. Dört dörtlük bir mahkeme şeyi yazamadım ama idare edin.
***
Mahkeme odası sessizdi. İzleyici koltuklarına kurulmuş Bora, Çınar, Azadlar, Cengizler, Bora'nın ailesi, Fırat'ın eşi ve kızı... Herkes sessizdi.
Hakim gelince herkes ayağa kalktı. Bora ise zar zor, Müge sayesinde ayağa kalkabilmişti. Bir haftadır ne doğru düzgün yemek yiyor, ne de uyuyabiliyordu. Nefes almak bile ona zor geliyordu. Uğur, her türlü suçtan içeri girmiş insanların içinde yaşarken zaten nasıl rahat olabilirdi ki?
Hakim yerine oturunca herkes oturdu. Ardından, "Uğur Sönmez ve avukatı Yağmur Nigit gelebilir."
İki tane güvenlik, küçük bir kapıyı açtı içerideki kişilere bir şeyler söyledi. Saniyeler sonra elleri önden kelepçeli, iki gardiyanın tuttuğu Uğur gözüktü. Bora onu görünce yerinden kalkıp, onun yanına gitmek için hamle yaptı ancak Çınar ve Müge onu saniyesinde tutup, yerine oturttu.
"Sakın... Atılırız, hiçbir şeyden haberimiz olmaz." diye fısıldadı ona Müge. Aslında istediği gibi öğrenebilirdi ancak Bora'yı durdurmak zorundaydı.
Bora dolu gözleriyle çaprazında oturan ve direkt olarak kendisine bakan Uğur'la göz göze gelince ona güç vermek istercesine gülümsedi.
Uğur derin bir nefes verirken zoraki bir şekilde gülümsedi. Tepesinde koruma gibi dikilen iki gardiyanı vurup, Bora'nın yanına gitmemek için kendini zor tutuyordu. Çok özlemişti onu. Bir hafta boyunca onsuz nasıl zaman geçirdiğini bile hatırlamıyordu. İlk girdiği zaman biraz da olsun gülebiliyordu ancak gün geçtikçe gülümsemesi solmuş, özlemi ve acısı açığa çıkmıştı.
Klasik prosedür uygulanırken Uğur gözlerini bir saniye bile Bora'dan ayırmadı. Özlemini, ona bakarak bastırmaya çalışıyordu. Tek pişmanlığım seni arkamda bırakmak be yavrum... Özür dilerim.
"Mahkemeye odaklan." diye kulağına fısıldayan Yağmur ile ona döndü.
Müge'nin söylediğine göre İzmir'deki en iyi avukatlardandı. Girdiği birçok mahkemeyi kazanmış ve müvekkilinin az ceza ile kurtulmasını sağlamıştı. Şu bir haftada neredeyse her gün Uğur'un yanına gelmiş, mahkeme hakkında ona güvence vermişti.
Davacı bir taraf yoktu. Garip bir şekilde Fırat'ın eşi veya akrabaları Uğur'dan davacı olmamıştı. Sadece birini öldürdüğünü için bu mahkemeye çıkıyordu, Fırat'ı öldürdüğünü için değil. Yağmur'un söylediğine göre ise bu, kazanma şanslarını arttırıyordu.
Hakim bir süre sessizce kağıtları okuduktan sonra eliyle öylece boşluğu işaret etti ve, "Yağmur Nigit savunmaya başlayabilir." dedi.
Yağmur kendinden emin, dik duruşuyla ayağa kalktı ve üzerindeki takım elbiseyi hafifçe aşağı doğru çekti. Yüzünde sert ancak asil bir ifade vardı. Topuklu ayakkabılarının mahkeme salonunda çıkardığı o tok sesle hakimin karşısına geçti ve hem ezberinde olan şeyleri hem de kağıtlardaki kanıtları okuyarak savunmasını yapmaya başladı.
"Müvekkilim Uğur bey, sinir hastası ve yüksek doz ilaç kullanan biri. Olayın yaşadığı saatten birkaç saat sonra adli tıp için götürüldüğü hastanede, bir haftadır ilaçlarını kullanmadığı belirtildi. Bu da sinirine ve öfkesine hakim olamadığı anlamına geliyor..." Yağmur daha devam etti ancak Uğur onu dinlemedi bile. Tek odağı ve ilgisi Bora'daydı.
Hakim önüne konulan birçok kağıtta göz gezdirdi, onaylar mırıltılar çıkardı. Ardından, "Uğur Sönmez gelebilir," dedi. Yağmur oturdu ve iki gardiyanla birlikte Uğur kürsüye çıktı. Hakim kısa bir süre Uğur'un üzerindeki takım elbiseye baktı. "Olayı anlatır mısın, oğlum?" diye sordu, babacan bir tavırla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Erkek Güzeli | boyxboy
Romance- TAMAMLANDI - Bir keko, aşık olduğu feminen oğlan için kendini değiştirecek miydi? "Kalbi hassas olana ağır gelir dünya..."