KAHVE

3 2 0
                                    

     Titanikteki gemi de güçlü sağlamdı ancak suyun onu taşıdığını unuttu, güçlüydü ama yine de battı. Çok güvendiğimiz bağlar gibiydi ayaklarımız zemine basıyor diye kendimizi güvende hissettik ama çok güvendiğimiz koca gemiyi neyin taşıdığını unuttuk. Alabora olmuştuk en sağlam zeminden. Hep bu mudur? Güvendiğimiz insanlarla mıdır savaşımız.

    Gözlerimden akan yaşı elimin tersiyle büyük bir yavaşlıkla sildim. Onca olay olmuş tonlarca şeyi yeri geldi sırt sırta verip atlatmıştık, artık kabullenemiyordum her seferinde onların bir olup beni dışarıdan hissettirmelerine sanki ben hiç kimseydim onlar bir bütündü. Mert, Deren peki onlarla çocukluğum geçmişti ne ara kaybetmiştik o saflığı. Neyse neydi uzun zamandır tek bir damla yaş dökmediğim gözlerimden son defa akıttım. Ben onlar için bir yabancıdan ibarettim bunu hep beni dışarıda tutarak kanıtlamışlardı ancak bu kes iki günlük kız için tüm çocukluğu ateşe vermişlerdi bu affedilir miydi bilemiyordum.

     Atladıkları şey şuydu sevdiğim şey uğruna sonuna kadar savaş verirdim ta ki karşı yerde yer aldıklarını görene kadar, benden de bu kadardı şimdi onlarla olan savaşım bitti sıra kendimle olan savaşımda. 

"Kızım nereye?"

"yürüyüş yapacağım, sen neden ayaktasın anne."

"namaza kalktım kızım. Sabahın beşin de ne yürüyüşü bu."

"anne."

"tamam sormuyorum ama telefonun açık olsun habersiz bırakma beni yavrum."

     Gülümseyip yanağından öptüm beni kendimle bırakıp odamdan çıktı. Tüm gece uyku tutmamış camın önün de gökyüzünü izleyip nefes alıp durmuştum. Hava hala karanlıktı açılmasına bir saat falan vardı, üzerime bol bir bluz ve hırka altıma da gri tayt geçirip mutfağa geçtim. Işığı yakma gereğinde bulunmadan su ısıtıcısını çalıştırdım. Su ısınırken dolaptan kendime bir elma alıp yıkadım masaya yaslanmış dalgın halde yerken tıkırtıyla kapıya döndüm.

"Erkencisin?"

"sende öyle."

"Sizinkilerle kavga mı ettin?"

"Önemli bir durum değil, inan bana."

"pek öyle görünmüyordu Deren kötü haldeydi."

"herkes tercihlerini yaşar, abim nerede."

"çalışıyor." kafamla onayladım.

"Meral iyi görünmüyorsun."

"Ama iyiyim." kısa bir sessizlik yaşandı ısıtıcının sesiyle Melise döndüm.

"kahve?" kafasını iki yana salladı.

"Teşekkür ederim." Kısa bakışmanın ardından mutfaktan çıktı. Başımı geriye attım zorlaştırma diye fısıldadım her şey olacağına varır. Kahve mi karton bir bardağa koyup dış kapının önüne çıktım soğuk zemine oturup gökyüzüne baktım. Cam kapama sesiyle başımı gökyüzünden kaldırıp son kahve yudumu da içip yerimden kalktım kimseyle yüz yüze gelmeye gerek yoktu. Evin çıkış kapısının yanında ki çöpe bardağı basket atıp demirli kapıyı ittirdim arkamdan adımı duysam da kulaklığımı takıp adımlarımı hızlandırdım. 

     Gittiğim yere ölüm getiren ben miydim, kimseye zarar vermedim. Onlar neden benden şüphe duydular Bora da o gün o yerdeyken üstelik akla neden ilk gelen isimdim geçmişte başımıza gelenlerden sorumlu olduğumdan mı? Bu düşünce çok acımasızdı. Hızımı artırdım. Kim ne derse desin sen kendini bil Meral, kendime hep söylediğim söz buydu bilmeliydim, bilmeliydim ki yıkımlar daha az sarssın. 

LAVANTA CİNAYETİ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin