MERBOR

6 2 0
                                    

Bölüm:43 "Oysa zihnimi yok etmek için kalbimi feda ederdim."

Dokunduğum ne olsa buz kesiyor gibi hissediyorum. Dokunmak istemiyorum kimseye kestiremiyorum artık ne denir neden yapılır, suçlu bakışlardan çok sıkıldım. Gözlerim sabahın ilk ışıklarına açtığım da kafamın içi tonlarca şeyle doluydu koca bir sis bulutu. Gözlerim halının şekline takılı kalmış öylece birbirine girmiş düşüncelere dalıp duruyorum. Ben küçükken halam ve eşi yeni evlerine taşınmışlardı durumları kötü değil ki küçük bir çocuğun görüşüyle gidip kendi evimden bir poşetin içine Nohut, Fasülye gibi şeyler koymuştum azar azar, halamı odaya çağırıp sessiz ol hala sana bunları getirdim demiştim. Halamın gözlerinde ki duyguya tutunup gülümsemiştim ben o kız çocuğu kalmak için çok savaştım savaşırken de kendimden gittiğini fark edemedim şimdi ne kadar kaldı benden geriye bilmiyorum. Galiba güzel olan her şey ölüyordu. Huzursuzca yerimden kalkıp mutfağa yöneldim. Dolabın kapağını açıp içine bakarken düşündüğüm şey dün Boranın yazdıklarıydı. Mantıklı bir açıklaması var mıydı yoksa bana karşı birşeyler mi hissediyordu? Aklıma pencereden ona baktığımda ki sırıtması geldi. Gözlerimi yumarak kafami iki yana salladım. Uzun süre açık kalan dolabın ötmesine son vermek adına içinden süt çıkararak kapağını kapattım. Mutfak dolabının çekmecesini ayağımın Parmağıyla kendime çekerek öne doğru uzanıp mısır gereğini alarak derin küçük bir kaseye doldurdum.

"Erken kalkmışsın." Ani gelen sesle kaşık ellerimin arasından süzülerek tabağın kenarına düştü.
"Ah tatlım korkuttum mu affedersin."
"Önemli değil. Evet erken kalktım okul işleri var biliyorsun bugün lisenin son günü."
"Bilmez miyim heyecanlı misin?"
"Pek değil." Güldüğün de yaptığım şey omuz silkmek ve kaşığın kırdığı kasenin kırıklarını toplamak oldu.
"Bırak onları geç sen otur ben sana güzel bir kahvaltı hazırlayayım."
Yanına ilerleyip yanağından öptüm.
"Gerek yok anne, çıkacağım şimdi zaten." Arkamı dönüp ilerlerken annemin sesiyle durdum.
"Meral.."
"Hım."
Yüzümle beraber bedenimi de ona çevirdiğim de yüzünde ki ciddi ifadeyi gördüm.
"Neler oluyor anne?"
"Biraz otursana."
"Endişelenmeli miyim?"
"Öyle bir şey değil. Bak kızım iyi dinle beni." Kafamla onayladım ve dinlemeye başladım. "Arkadaşların."
"Anne.." "dinle Meral." Gözlerimin içine bakıp devam etti bir eliyle elimi tuttu.
"Orada ne yaşadınız bilmiyorum ancak ne yaşadıysanız bir oldunuz beraber yaşadınız. Evet zaman geçtikçe gerginlikler olmuştur anlaya biliyorum. Sende haklısın kendilerine göre onlarsa evladım. Sizin birbirinizden başka kimseniz yok. Onların aileleri yok şu zamana kadar bende yoktum. Bir gün felaket olur da kader bizi karanlığa ittiğin de emanet edebileceğim insanlar onlardır kızım sizi ancak birbirinize emanet edebilirim. Düşün biraz."
"Anne" kollarımı ince boynuna dolayıp kokusunu içime çektim. "Sana bir şey olmasın." Saçlarımdan öpmekle yetindi.
"Hadi kaldır kıymetlini bu kadar duygusallık yeter okula gidin." Gülerek gözünden akan yaşlarını sildim. "Görüşürüz anne."
"Görüşürüz yavrum."

Okulun duvarları üzerime üzerime geliyordu bunun sebebi okulu sevmemem değil tamamen yaşanan olaylardan kaynaklı bir durum. Okulu ilginç bir şekilde seviyordum defterleri kitapların kokularını sıraya konulan düzeni. Eski tahtaların tebeşir izlerini. Her sey öyle hızlı değişip farklılaşıyordu ki ne alışamadan farklar konuluyordu. Derin bir iç çekip başımı yana çevirip bizimkilere baktım.
"Siktir name alacağım bana bakmayın." Merte İçtenlikle güldüm. Aramızda eriyen buz dağını oda fark ediyor ve eski haline yavaş yavaş dönüyordu. Hepsiyle öyleydi daha iyiydik.
"Ben de çuvallamış olabilirim. Son aylarda neredeyse yoktuk." "Öyle deme onun için ayrı sınavlara girdik çalışmamız için de zaman tanındı. Bence geçeriz sınıfı." Yiğitle Deren endişeli sohbetlerini ederken Atalay sessizdi. "Atalay." Bakışlarını bana çevirdi. "Hım?" "İyi misin sen?" Kafasını salladı. "İyi İyi ben konuştum çişi gelmiş ondan öyle o biran önce bitsin de tuvalete koşayım diye bekliyor." "Ayarsız herif." Atalay dahil hepimiz gülmeye başladık.
"Oo keyifler yerinde bakıyorum." Sınıfın kapısından giren Boraya baktım. Ne diyecektim nasıl konuşacaktım mektub olayından sonra konuşma fırsatımız olmamıştı ya da o fırsatı yaratmaktan korkmuştuk bilmiyordum. "Atalay'ın idrar torbası hakkında derin sohbetler içerisindeyiz." Mertin kafasına vurarak güldüm. Bora yüzünü ekşiterek Atalaya döndü. "Şu adama böyle şeyler söylememen gerektiğini hala anlamadın mı oğlum." Atalay kafasını iki yana sallayarak güldü. Aramızda sohbet etmiş karneleri almıştık ben ve Deren teşekkür Bora ve Atalay taktir Mert ise dediği gibi düz geçmişti. Melisa  da düz geçmişti. Olaylardan sonra bile çalışmaya güç bulamamıştı. Arka sirada oturmuş sohbet edip eski günlerde ki gibi güler eğlenirken gözlerim anlık kapıya değdi. Sarı kıvırcık saçlı bir kızı görür gibi oldum ancak anında gözden kayboldu. Yerimde istemsizce hareketlendim.
"Meral nereye." Boraya dalgın bir bakış gönderdim. "Sorun ne?" "Bir şey mi oldu?" Arkadaşlarıma tek tek baktım onlara günlerdir gördüğüm aynı gölgeden aynı kişiden bahsetmedim. Yeni bir karmaşaya onları da sürüklemeye niyetim elbette yoktu. "Ah yok bir şey Susadım biraz." Deren yanına aldığı küçük çantasından su şişesi çıkartıp bana uzattı. "Yedek suyum var." Gülümseyerek elinden alarak teşekkür ettim. Deren her zaman iki tane su şişesi alırdı bu ilk zamanlardan beri böyleydi ben unutur almazdım kantine de inmeye üşenirdim Derense ikimiz için de almayı ihmal atmezdi. Bu sıcak anın beni ilk zamanlara götürmesi yüzümde tebessüm bıraktı.

LAVANTA CİNAYETİ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin