SONUN BAŞLANGICI

36 13 2
                                    

16.BÖLÜM
"Herşeyin düzeleceğini düşünerek geçti günler, yıllar şimdi ise kabullenmişlik içerisindeyiz hiç bir şey geçmeyecek hissiyle buruşuyor yüzlerimiz. Nasıl olmuştu da içimiz rengarenk iken bizi siyaha boyamıştı hayat.
Şimdi ne mi olacaktı ya hep berber gidiyorduk yada yeniden başlıyoruz."

"Melis buraya gel." Kel adam ciddi ses tonuyla konuşmuş oda hemen ayaklanıp yanına gitmişti. Neler dönüyordu bu adam melisi nereden tanıyordu daha da önemlisi Melis neden gitmişti.
"Özür dilerim Meral." Kafamı iki yana salladım. "Demek Meral sensin yanıma gel.!" Kel adama sert bakışlar atarken korkuyordum da aynı zamanda. Bora yanıma gelip omuzumdan tutup geri çekti. "Hiç bir yere gelmiyor." Adam gürültülü bir kahkaha attı. O an hayatımda hiç hissetmediğim bir duyguyu hissettim. Tiksinti...
"Geç yerine genç adam sıranı bekle." Bora hareketlenmişti ki durdurdum. Kalkıp yanına giderken Mertler engel olmaya çalışsa da direndim. "Ne istiyorsun bizden." Küstah bir sırıtma vardı bu onu daha da ürkütücü yapıyordu. "Korkunun kokusunu bile alıyorum sen hala bana dikleniyorsun." Ardından derince bir nefes çekti içine ve devam etti. "Neden buradayım şimdi onu konuşacağız. Sizleri yakından tanımıyorum fakat sürekli ayağımın altında dolanıyordunuz." Eliyle beni ve Borayı işaret etti. "Özellikle sizler." Kaşlarımı çattım. "Semih bize malları verecekti fakat siz ikiniz her şeyi berbat hale getirdiniz." Yok artık ben oysaki o olay kapandı sanmıştım. "Evet ama istemeden görmüştük ve sizi tanımıyoruz bile yüzünüzü bile görmemiştik.! Üstelik Semihle konuşmuştum sorun yok demişti. Ne bu şimdi gözümüzle bisiler gördük diye ölecek miyiz.!" O kadar sinirlenmiştim ki kel adamın yanında olan adamların bir tanesinin silahının namlusu kafama değince kendime geldim. "Semih küçük bir çocuk onu ben büyüttüm. Ve asıl konuya gelirsek sizler cinayete şahit oldunuz ki bilirsiniz bu hiç hoş değil." Deren kendini tutamayıp lafa atladı. "Biz kimseye bir sey diyemeyiz lütfen gidelim izin verin." Adam bıkkın bir ses tonuyla mırıldandı. "Hep aynı konular hep aynı cevaplar." Ne diyeceğimi ne yapacağımı bilmiyordum. "Şu bakkalın sahibi adam." Düşüncelerim beni terk etmiş kel adama odaklandım. "Öldürdüğümüz yani tanıyorsunuzdur." Gözlerim doldu. Şimdi değil şimdi değil olmaz...
"Sen.." sustum. Bakışları zaten bende olan adam sırıttı. "İyi insanları hiç sevmem. Böyle duygusal oluyorlar." Boranın sesi doldu ardından kulaklarıma. "Bende şerefsizleri hiç sevmem böyle ağlayanlardan güç alıyorlar." Korkuyla gözlerim Bora ve adam üzerinde gitti geldi. "O zaman acele edelim." Sonra bana döndü. "Evet Meral seç birini ölecek." Olduğum yerde çakılı kaldım kıpırdamadan, konuşamadan hatta nefes bile anlamadım. "hadi sabahın bu saatlerinde beklemeyi sevmem." "Hayır." "Anlamadım?" "Hayır.!" Adam sinirle üzerime yürürken Melis söze girdi. "Baba ne olursun yapma yalvarırım. Hiç bir suçları yok söz veriyorum sana kimseye bir şey söylemeyecekler. Ben kefilim o gün bende oradaydım. Lütfen Baba..." Adam durdu. Hepimize tek tek baktı. "Şimdi gidiyorum fakat unutmayın ki hayatınız hiç bir zaman eskisi gibi olmayacak."
Adam kapıdan çıkarken son kez benle göz göze geldi alayla gülüp gitti. Olduğum yerde yere çöküp derin bir nefes aldım.
"Bitti mi şimdi?" En son duymak istediğim kişinin sesi doldu kulaklarıma.
"Korkarım ki yeni başlıyoruz." Herkesin gözlerini Melise çevirdi.

Saatlerdir yerde oturuyor benle beraber onlar da oturuyordu. "Üzgünüm.."Melisin konuşmasından sonra kulaklarımı kapattım sesini duymak istemiyordum. Kırıcı olmaktan korkuyordum. "sen hala neden buradasın defol git.!" Yiğit sinirle yerinden kalkıp mutfağa gitti. "Haklı." Deren baştan beri ısınmamış olsa da iyi davranmıştı. "Benim ne suçum var. Elimden geleni yaptım." Mert alaycı bir tavırla cevap verdi. "Doğru babanın katil olması senin suçun değil." Atalay devam Mert'in sözlerini tamamladı. "Tabi bizim yerimizi söylemek de." Melis kafa sallayarak yerinden kalktı gidecekken durdurdum. "Dur.!" Herkes bana hayretle bakarken kolundan tutup geri oturttum. "Haklısınız, haklıyız. Fakat ailelerimizi bizler seçemiyoruz. Fakat bizim yerimizi söylemiş olmasını bende onaylamıyorum. Bende çok kızgın ve kırgınım. Fakat bu işte beraberiz ve yan yana olmak zorundayız." Melis mahçup bir şekilde bana baktı. "Babam annemi öldürdü. Sizi koruduğum da aynısını bana da yapabilirdi. Ama yapmadı" bizle konuşuyordu fakat sanki düşüncelerini sesli söylüyor gibiydi. "Neden bilmiyorum. Neden bıraktı bizi bilmiyorum." Sonra devam etti. "Bizi diyorum çünkü ben sizinleyim. Başıma ne gelirse gelsin. Zaten yaşadığım hatayı size borçluyum. Ben burada olduğumuzu söylemedim şüphe duymasın diye telefonunu açtım. Telefon sinyali yüzünden bulmuş olmalı."
Kafalar karışık bir şekilde boşluğa bakıyorduk.

"Sen neden buluşmak istemiştin?" Boranın sorusuyla bakkalcı amca aklıma geldi. Dolan gözlerimi yere sabitledim. "İyi bir şey için." Deren yanıma gelip kafasını omuzuma koydu. "Nasıl yani?" Atalay çok konuşan biri değildi fakat bu içinde bulunduğumuz durum onun da kimyasını sarsmıştı. "Ölen adam... Bakkalı devredecekti istemiyordu fakat borcu varmış. Bakkal onun için çok önemliydi evlenmek üzere olduğu kadını kaybetmişti. Hatırası vardı yani bende birlik olup çalışır bisiler yapar satmasını önleriz diye düşünmüştüm." Nefes verdim. "fakat gerek kalmadı çünkü öldü.!" Yerimden kalkıp balkona çıktım. Ağlamamak için sıktığım dişlerim sızlıyordu serbest bıraktım. Oturduğum sandalyenin yan tarafında bir hareketlilik sezince kafamı kaldırıp gelen kişiye baktım.
"Ben böyle olsun istemezdim." Derin bir iç çektim sonra gözlerimi gökyüzüne çevirdim. "Biliyorum." Yanına gelip sarıldığında tutuğum göz yaşlarımı serbest bırakıp konuşmaya başladım. "Herşey çok kötü insanlar hayatlar. Oysaki baksana neleri dert ediyorduk şimdi ne haldeyiz. Bu haksızlık o adamın bir hayatı olabilirdi sevdiği kadının hatırasını yaşatmak için yardım edebilirdik. Ama şimdi yok ve bizler hayatta kalmak için uğraşıyoruz. Üstelik başımıza neler geleceğini bilmeden." Melis akan göz yaşını silip bana biraz daha sokuldu. "Yanlış anlama senin suçun değil." Kendini suçlu hissetmesini istemiyordum. Eğer anlattıkları doğruysa onun bir günahı yoktu. Kafamı kaldırdığım da başını kapıya yaslayıp bizi izleyen Borayla göz göze geldim. Yerimden kalkıp içeri geçtim. "Okula gitmemiz gerekiyor." Yiğit haklıydı.

Yedi kişi durmuş okulun girişinde dikiliyorduk. Ne olacaktı hayat önümüze ne koyacak veya ne alacaktı bizden bilmiyorduk. Fakat bir can gitmişti ve hepsi çok iyi biliyordu ki bu gruptaki kimsenin incilmemesi için herşeyi yapacaklardı.
Ardından hepsinin telefonuna mesaj gelmesiyle ellerine aldıkları telefona bir süre baka kaldılar.

"Öylece herşey normal gibi okula mi gideceğinizi sanıyorsunuz? Hemen attığım adrese gelin ortadan kaldıracak ceset var."

Lütfen fikirlerinizi paylaşın bende nasıl devam edeceğime sizlerle karar vereyim 🤗

LAVANTA CİNAYETİ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin