TANRI AŞKINA

39 15 0
                                    

8.BÖLÜM
"Havada taşıdığım yumruğumun iniş noktası yüzün olmasını istemem."

İçimde ki büyük mutlulukla gözlerimi araladım kamp bugüne ertelenmişti öğlen herkes okul da toplanacaktı. Elimi yüzümü yıkarken aklıma dün akşam geldi boranın saçmalıkları. "semihten mi hoşlanıyorsun.!" kaşlarımı çattım. "ne bakıyorsun cevap versene." "sanane olum." bu cevap onu biraz geri çekti. "doğru banane ki." arkasını dönüp ilerlerken içimde hiç tatmadığım bir boşluk oluştu arkasından giderken bağırdım. "hayır hoşlanmıyorum.!" yüzünü bana döndü. "tamam yarın kampta görüşürüz." şaşkınca arkadasın dan bakarken o yerde ki taşı tekmelerken gayet mutlu görünüyordu ıslanarak eve girerken sinirle güldüm başından beni söylüyorum bu çocuk sorunluydu ve de küstah içimden boraya söverek ilerlemeye deva ettim. Düşünceler kafamdan dağılırken kahvaltı yapmak için aşağıya indim. 

Ne giysem diye çok düşünmedim açıkçası her zamanki tarzımla hazırdım altıma kargo pantolon üzerime ince beyaz kazak üzerime ceket aldım. Yüzüme baktığım da pudra ile yetindim evden çıkarken bir yandan kulaklığımı çözmeye çalışıyordum. "meral.!" "ne oldu anne." yanıma hızla gelen anneme kaçamak bakış atıyor bir yandan kulaklıkla uğraşıyordum. "baban." "anne" "kızım kestirip atma bu kez seninle görüşmek istiyor."  "ben istemiyorum ama.!" Anneme çok nadir bağırırdım ve genelde istemsizce olur sonrasın da çok üzülürdüm. "bugün kampa gitmiyorsun meral yeter artık çocuk gibi hareketler yapma bu olanlar babanla benim aram da o senin baban bu olaylar seni ilgilendirmez.!" hadi ama ilgilendirmezmiş. "benim babam yok bunu kafanıza sokun.!" "Gitmiyorsun dedim sana!" evet oldukça bağırıyorduk bahse girerim yan komşumuzun kulağı uyuşmuştur dinlemekten. "pekala da gidiyorum.!" "gidersen bu eve giremezsin.!" dediğinden pişmanlık yaşasa da bozuntuya vermiyordu bende bu kez kaldırmayacaktım çünkü bu artık fazlaydı. "öyle mi, gelmemek daha doğru olur." kapıyı araladıktan sonra anneme yandan bakış attım. "babasızlığa alıştım, annesiz olmaya da alışırım.!" arkamdan seslense de kapıyı çarpıp çıktım. 

Biraz erken gelmiştim çantamdan söz defterimi çıkartıp okulun bankına oturdum gözlerimi kapadım içimden çok şey geçiyordu.

14:39 

Günlerin, ayların belki de senelerin verdiği bir yorgunluk sonrası bıkkınlıktır bu kim bilir. Bazen kafanın içerisinde kocaman bir bamba olduğu hisse kapılırsın öyle bir kasar sın ki ağlamamak için patlayacak gibi gelir, ufak çığlıklar, sinirlenmeler sonrası donukluk kalır geriye.. Nedir geriye iten, aşamadığın duygular mı, erişemediğin insanlar mı? peki hiç düşündün mü belki de o seni kaldıra bilecek bir insan değildi ve korkup kaçtı.

Peki sevmiyorsa neden girer ki hayatımıza sevdiğinin boşluğunu kapatmak için, güzel vakit geçiriyorsa değerlendirir, kendini kandırmaya çalışır belki de.. Olan hep kalana olmaz gideni de zorlar hayat gitmeye zorladığı gibi. Merak etiğim nasıl can vereceksiniz? 

Aklıma gelenler başıma gelmekle kalmıyor içime de işliyordu, düşüncelerim yanıma oturan kişiyle dağıldı. "seni lavanta kırıklarının orada bulmayı umuyordum." yine boş yapıyordu. "ne saçmalıyorsun?" güldü. "anlamayınca yüzün çok komik oluyor." sinirle gözlerimi kapatıp açtım, elleriyle sakin olmam için hareketler yapıyordu. "lavanta kırıkları ne alaka." "şöyle ki lavanta çiçeği rahatlatma hissi verir sen o hissinden kırılmış gibisin rahat olamıyorsun sürekli yumruğun havada geziyorsun. Bakkalın adı da denk geldi tabi bizde hep orada karşılaşıyoruz seni orada bulurum diye düşündüm." "beni bulmak için çabaladığını bilmiyordum." "kastettiğim bu değildi." kafa salladım. "güzel çünkü hava da taşıdığım yumruğum iniş noktasının yüzün olmasını istemem." kaşlarını yukarı kaldırıp güldü ardından yan tarafa baktı. "bunun için biraz beklemelisin otobüs geldi." sinirle yerimden kalkıp otobüse ilerledim deren köşeden yanımıza gelirken gülüyordu. "gençler bilin bakalım ne öğrendim." yanımıza ne zaman geldiğini bilmediğim geveze arkadaşımız Mert lafa girdi. "müdür görevini bana mı bıraktı bir gün bunun olacağını biliyordum." mert yerine göre sert bizimle iken oldukça sorunlu bir kişilik olabiliyordu. "üf saçma sapan konuşma be, anonim den konuştuğum çocukta bu okulda ve kampta görüşeceğiz." çok hevesli görünüyordu. "iç dünyanızı tanıdınız demek." Bora gereksiz yorumunu yapmıştı deren onaylayan bir cevap verdiğin de en arka uzun koltuklara yöneldik bugün bora çok bile konuşmuştu bakkalmış lavanta kırıkmış kafamı iki yana sallayıp durdurduğum şarkıyı yeniden başlattım. 

Kamp yerine gelmiştik annemle olan konuşmam aklımdan çıkmıyordu "meral sen iyi misin kuşum." mertte bakmadan kafa salladım. "evet" deren içecek almak için kalktığın da bende onunla beraber kalktım. "konuşmamız lazım." kaşlarını çattı. "bir sorun olduğunu anlamıştım zaten." kafamı yere çekip ardından gözlerine baktım. "ben bir kaç gün sizde.." lafım yarım kalmıştı çünkü deren şok için de arkama bakıyordu kafam da soğuk bir his hissettim derenin bağırmasıyla ne olduğunu anladım. "Tanrı aşkına.!" 

LAVANTA CİNAYETİ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin