Bölüm.25 *Sonra bir şey oluyor kendini aynı hissetmiyorsun. Savunduğun doğruların altında kalmış diğer herkesi haklı çıkartmışlın verdiği hüzünle sessizleşiyorsun.*
Ne oluyordu zamana nasıl bu kadar acımasızca ilerleyiyordu ardına bakmadan. Kim geride kim ileride kim sabit bir şekilde kalakalmış düşünmeden acımasızca kayıp gidiyordu. Dişlerimle dudaklarımı kemiriyordum her ağlamak istediğim de durdurmak için göz yaşlarımı. Kötü bir söz söylememek için yumruklarımı sıkıyordum. Başımı gökyüzüne çevirip derin nefesler alıp veriyordum. Hiç bir işe yaramadığını fark ettim. Varmak isteyip varamadığım yerdeyim yine. Mutlu olmak yada olmamak sorun bu değildi insanlar bunu anlamıyordu nefes almak istiyordum sadece nefes almak. Şüphesiz güvenle nefes almak. Anlaşılmadım hayatım boyunca anlaşılmadım hep aynı sebeplerden gözden çıkartıldım belkide sevilmeyi hak etmediğimden dir bilmiyorum. Sorunlarla da sevilmez mi, yeri gelince hüzün de olmaz mıydı insanın hayatında? Hep mi mükemmeli aradınız. Bende buyum işte.. Değersiz hissettiğim yerde huzura kucak açıyorum. Küçük hayalleri olan onların bile imkansız olduğu bir karma. Ötesi değilim.
Nedenini bilmediğim bir umut doluyordu cumartesi günleri içime bugün de günlerden cumartesi sabahıydı eve sessizce girip eşyalarımı alıp çıkacaktım planım buydu fakat hayat yine kendi planlarıyla tanıştırmıştı beni. "evet sana diyorum. Neden geldin ve nereye kaçıyorsun?." Karşımda merakla duran artık tanıyamadığım kadına baktım hüzünle. "Eşyalarımı almaya gelmiştim ben. Kaçmıyorum rahatsızlık vermeden gidiyorum." Hiç bir şey demedi kapıdan öylece çıkıp gitmemi bekledi. Elimde tuttuğum valizimle basamaktan inerken kapının önünde asılı olan yeşil aynaya baktım son kez her evden çıkışımda zamanımın beş dakikasını geçirirdim iç çekip kapıyı ardımdan kapattım. Nereye gidecektim bunu artık biliyordum Derenlere olmadı yiğitlerin dağ evinde kalacak çalışıp para biriktirince kendi evime çıkacaktım başka çarem yoktu. Fakat önce daha önemli bir konu vardı telefon konuşmasını sağ salim yanlarına gidip anlatmak.
Verdiğim derin nefesle tutunduğum gri apartman duvarına yaslandım. Gözlerimi kapatıp kendime gelmeyi umdum kendime gelmeliydim çünkü belli ki yeni bir belaya kucak açmıştık ve her birimiz daha güçlü durmak zorundaydı. Kendimi hazır hissettiğim de herkesin çoktan toplanmış olduğunu umduğum dağ evinin kapısını tıkladığımda arkamdan bir el daha kapıya uzandı. "sen, merhaba." Kafasıyla belli belirsiz hareketler yaptı uykusuz görünüyordu. "Nasılsın?" Aslında iyi değildim fakat her zamanki cevabını verdim. "İyiyim." Borayla beraber açılan kapıdan giriş yaptık.
Uzun süreli konuşmalar soru işaretleriyle devam ediyordu. "Nasıl yani baban." Atalay kısa süre bakıp devam etti. "Yani o adam kiminle konuşuyor olabilir ki?" Omuz silktim. "bilmiyorum fakat bir şeyler karıştırıyor." Bora konuşmaya başlayınca kafam hızla ona döndü. "üstelik kanlı bir gömlek vardı üzerinde." "Sen, nasıl nereden biliyorsun ben henüz bundan bahsetmedim.!" Gözlerini benden kaçırdı. "Ben.." sustu. "Evet?" Derin nefes alıp açıklama da bulundu. "Sen o gün beni gönderdin ama çok kötü görünüyordun ben gidemedim özür dilerim seni takip ettim. Ama yanına gelmeye cesaret edemedim uzaktan izledim seni." Kaşlarımı çattım. Neden böyle bir şey yapmıştı her şeye şahit mi olmuştu sabaha kadar düşünüp ağladığıma annemle olan kısa ve anlamsız bana deli gibi acı veren anım her şeye şahit mi olmuştu. Konuyu uzatmadım. "evet üzerinde kan olduğunu düşündüğüm bir gömlek vardı yok etmekten bahsedip onu yaptı." Kafamı kaşıyarak devam ettim. "sonra hayır onları bahsettiği kim olduğunu bilmediğim bir şey söyledi. Hayır onları karıştırma felan dedi. Ne dönüyor bilmiyorum ama içimden bir ses bu şeyin ucu bize dokunacak çocuklar." Mert sinirle söylendi. "Bokun ucu yine bize bulaşacak yani." Deren mırıldanarak onaylarken Melis sessizliğini bozdu. "Ben öğreneceğim." Hepimizin bakışları ona döndü. "Nasıl olacakmış o?" Yiğite dönüp açıklama yaptı. "Babamın yanına gideceğim nedense konuştuğu kişinin o olduğunu hissediyorum." Kafamı iki yana salladım. "Melis hayır bu çok tehlikeli." "Umurunda değil böyle de tehlikede değil miyiz zaten." Haklıydı ama yinede onu böylece oraya bırakıp rahat nefes alamazdık. "Eğer bu kararında netsen bende seninle geleceğim. Hayır eve girmeyeceğim yakınlarda seni izliyor olacağım başına bir şey gelmemesi için." Atalay da Melis de kendinden emin bir şekilde anlaşmışlardı. Sıkıntıyla iç çektim hiç rahat değildim bir ses vardı içimde bana diyordu ki. Bir şey geliyor Meral çok büyük bir şey hepinizi içine alacak bir şey.
"Cidden hiç sorunumuz yokmuş gibi okula geldik şaka gibiyiz." Mert yine söyleniyordu. "Nabalım oğlum mecburuz." İçimden Yiğiti onayladım. En azından hepimiz aynı sınıftaydık zor olsa da mert dahil çok öncesinde o kadar dil dökmüştük ki müdür zaten son aylar olduğu için kabul etmişti. "Edebiyata giriyoruz dimi?" Deren hala inekti. "Hayır çalar saat o bize girecek." Yiğite göz devirip benim yanıma geçti istemsizce güldüm. Yiğit dereni öptüğünden beri onunla sataşmıyor oldukça çocuktan kaçıyordu. "Ne o bir keyiflisin." Boraya çevirdim basımı ne ara yanıma gelmişti ki. "Yo ne alaka." Güldü. "İkisine nasıl baktığını görüyorum. Bu işten keyifleniyorsun." Yiğit ve derenden bahsediyordu ve haklıydı fakat cevap vermeden yanından hızlıca okula girdim. Kantine indiğimde derenin bir kızla tartıştığını gördüm. Yanlarına yaklaştığım da hız kesmeden devam ediyorlardı. "Dikkat etsene kızım." Deren kıza sinirle baktı. "Bana kızım deme dikkat etmesi gereken sensin ben değil." "Öyle mi canım." "Öyle bebişim şimdi buradan uza yoksa ben seni bir güzel uzatacagim." Kız bir bana bir derene baktığın da tek kaşımı kaldırdım. Kız göz devirip yanımızdan ayrıldı. "Gerizekalı ya." Kafamı iki yana sallayıp ne olduğunu sordum. "ne bilim geldi çarptı sonra salak salak bağrınmaya çalıştı." Güldüm kolunu tutup vişneli meyve suyu almak için onu çekiştirerek sıraya soktum.
Yolda yürürken Yiğite döndüm. "Teşekkür ederim." Kaşlarını çattı. "ne için?" Utançla başımı eğdim. "Dağ evinde kalmama izin verdiğin için." Kafasını iki yana salladı. "Saçmalama Meral bizler bir olduk dost olduk bunun lafını mi yapacağız. Hatta yanlız kalmak istemiyorsan kızlar da seninle kalsın." Çok iyi olurdu. Kafamla onaylayıp yürümeye devam ettim. Önce yürüyen kızların yanına ilerlerken bir çocuğun bana çarpmasıyla durdum. Bana çarparken elime bir kağıt parçasını sıkıştırmıştı. Kaldırıma çöktüğümde herkes başıma toplandı."Bunu ne zaman okursun bilmiyorum kızım. Ben Selim senin öz babanım. Biliyorum sana söylemedim söylemediler ben bu hayattan gittiğim de üvey oğlum sana bu mektubu verecek.
Titreyen ellerimle kağıdı daha sıkı tutum.Bunca zamanı beklememin sebebi hayatının tehlikede olmasıydı. Şimdi tüm mirasım senin daha güçlüsün. O adam senin baban değil kızım. Çok tehlikeli bir adam ona dikkat et. Belaya bulaşma eğer çoktan bulaşmadıysan. Sana bıraktığım numarayı ara üvey oğlumun numarası. Sana imzalaman gerekenleri imzalatacak sorularının cevaplarını ondan alabilirsin. Seni seviyorum kızım. Üzgünüm. Bunca zaman seni uzaktan izledim durdum. Benim de nefesim buraya kadarmış kendine ve çevrene dikkat et. O adama güvenme birbirinizden ve üvey oğlum Selim den başka kimseye güvenmeyin. Annene bile."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAVANTA CİNAYETİ (TAMAMLANDI)
Chick-LitTüm hayatının bambaşka olduğuyla yüzleşen Meral içinde bulunduğu durumda ne yapacağını bilemez. Olan her şeyin yalan olduğunu öğrendiğin de kendisi gibi yakın arkadaşlarını da çoktan büyük bir çıkmaza sokmuştur. İçine hapsedildikleri yerde ne yaşaya...