18.BÖLÜM *Ne dersin insanlıktan çıktı mı şehir?*
Çeviriyorsun kafanı yüzler donuk, kahkahalar, dolu gözler. Cinayetler, suçlar, haksızlıklar ve daha niceleri. Hayvanlar, insanlar ölüyorlar ve kalan insanların bir kısmı oldukça sakin.
Düşünüyorum... Sadece donukça yatağımın köşesine sinmiş sabitlediğim gözlerimle düşünüyorum. Neyi düşündüğümü ne yapmam gerektiğini bilmeden. O günden sonra yiğitin ormanlıkta olan evinde hep beraber ailelerimiz den uzakta onlara söylediğimiz kocaman bir yalanın içinde nefes almaya çalışarak yaşıyorduk. Kapının tıklanma sesi beni düşüncelerim den hayata çekerken kapıyı açtım. "İyi mısın diye bakmaya geldim.?" Burukça gülümsedim. "Şu sıralarda en çok duyduğum şey de bu iyi misin Meral?" Bora endişeli bakışlarını üzerimde tutmaya devam ederken yeniden konuştum. "Gelsene balkona çıkalım." Kafasıyla beni onaylarken ardından kapıyı kapatıp benim ve kendi için getirdiği kahveler ile birlikte benim çoktan geçmiş olduğum balkona ilerledi. Derin bir nefes aldım. Elimde sıcacık kahvenin elimi yakmasını umursamadan içimde huzur bırakan kokuyu içime çektim. "Zor şeyler yaşıyorsun, yaşıyoruz ve buna nasıl ne şekilde nereye kadar dayanacagiz bende bilmiyorum Meral." Nefesi yetmezmiş boğazına düğüm olmuş gibi içine yeniden bir nefes alıp devam etti. Eliyle bana gökyüzünü işaret etti. "Bak milyonlarca yıldız var biri kayacak olsa bizlere umut edecek bir sürü yıldız kalıyor. Gökyüzünde ki tüm yıldızlar kayıp yok oluncaya kadar ben, ben buradayım yanında. Tek başına değilsin." Başımı yere eğip nefes verdim ne demem gereğini bilmiyordum. Kahvemden bir yumdum alıp gözlerimi Boraya çevirdim. "Hayat çok kötü bir yer. Ve bununla savaşmak çok yorucu. Fakat bildiğim tek bir şey var ki oda sizleri kaybetme yeceğim." Gökyüzüne bakıp gülümsedim ve devam ettim. "Tüm yıldızlar kayıp yok oluncaya dek." Gülümsedi sonra söylediği şeyle beni en başa yeni yeni tanıştığımız ana götürdü. "E şimdi ben bunları dedim diye umarım havada taşıdığın yumruğunun iniş noktası yüzüm olmaz." Günlerce ilk defa içimden gelerek güldüm. "Merak etme sıranın başında bekleyen biri var." Kimden bahsettiğimi ikimizde biliyorduk. Bizi bu duruma sürükleyen o adamdan bahsetmiştim. Gözlerimi binalardan çekip Boraya çevirdim. "Ne dersin, insanlıktan çıktı mı şehir?" Bir süre durdu sanki doğru cümleyi arar gibi. "İnsanlık... Ne kadar geniş bir kavram değil mi. Önemli olan kalplerde ki vicdan değil midir zaten. Bu adamlar kim bilmiyorum ama iclerimizde ki insanlığı öldürecek kadar güçlü değiller inan bana." Ona büyük bir hayranlıkla baktım. İlk zamanlar da ukala züppe bir adam olarak görüyordum fakat şimdi... şimdi acıdan kıvranan buna rağmen beni ayakta tutmak için gökyüzüne sığınan beni de içine alan bir adam görüyordum Ve cümlesine devam ederek ona bakıp düşünmeyi bırakıp gözlerimi yüzünden çektim. "Gökyüzü Meral o bizi terk etmez."
Hayat ne kadar anormal bir şekilde ilerliyor olsa da bizim için yine yan yana okulun girişinde buluyorduk kendimizi. "Girecek miyiz?" Melis sorusuyla korkumuzu özetledi aslında. Korkuyorduk her an yeni bir mesaj gelmesinden kendimizi bir bodrum katında belki de daha beter bir durumda bulmaktan korkuyorduk. Kendimi toparlayıp cevap verdim. "Gireceğiz." Ürkek adımlarla psikoloji dersine adımlarla ilerledik.
Biz sınıflara geçmiş hatta müdüre yalvarıp Atalayıda bizim sınıfa aldırmıştık. Şimdi ise psikoloji dersinde olmanın verdiği ilk huzuru yaşıyorduk etrafımızdaki insanlar gibi normal hissediyor saçmalamak hissiyle mutlu oluyorduk. Telefona gelen mesajla yerimden sıçradım. Lütfen lütfen lütfen o adam olmasın.
KALİTE
MERT: İlk defa kaçmak istemiyorum okuldan galiba dünyanın sonu geliyor.
BEN: Aklım çıkıyordu mert. Ve dünyanın sonu umrumda değil umarım tez vakitte gelir.!
BORA: Oğlum diken üstündeyiz niye mesaj atıp geriyorsun bizi.
MERT: Gerginliğimi böyle atıyorum kankalar ne yapabilirim.
ATALAY: Şuan da hiç bir şey umrumda değil. Aynı sınıftayız sonunda.
Çok manyak ve deli arkadaşlarım vardı ve bende onlardan biriydim. Buda Atalayın attığı mesaja çekinmeden sesli bir şekilde kahkaha atmamın kanıtıydı.
Sonra ne mi oldu hep beraber gülmeye başlayınca sınıftan kovulduk.Günün sonunda normal fakat gergin geçmişti şimdi ise herkes odalarına çekilmiş uyumaya çalışıyordu ışığı kapayıp gözlerimi tavana diktiğim de istemsizce geri doğruldum. Tavanım parlayan yıldızlarla kaplanmıştı. Yatağımın yanındaki masada gördüğüm küçük notu elime alıp sesli de okudum.
"Kim demiş yıldızlar sadece geceleri olur diye. Yıldızlar bizim içimizde Meral... Parlamak için geceye ihtiyaçları var. Fakat senin buna artık ihtiyacın yok yıldızın seninle. Hem tavanında hemde yastığının altında. Al onu her çıkmaz da hissettiğin de tırnaklarını avucuna batırmak yerine yıldızına sarıl. İyi geceler..."
Gülümseyerek yastığımın altından yıldızı alıp avucumun içinde sıktım.
Selamm duygusal ve romantik bir bölüm oldu. Sizce bir dahaki bölümde bu kadar normal geçecek mi? 📖
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAVANTA CİNAYETİ (TAMAMLANDI)
ChickLitTüm hayatının bambaşka olduğuyla yüzleşen Meral içinde bulunduğu durumda ne yapacağını bilemez. Olan her şeyin yalan olduğunu öğrendiğin de kendisi gibi yakın arkadaşlarını da çoktan büyük bir çıkmaza sokmuştur. İçine hapsedildikleri yerde ne yaşaya...