BÖLÜM.44
Yerlerimiz belli olmuş okullara kayıt yapmıştık Bora Deren Mertle aynı okuldaydım karşı kampüste Yiğit ve Atalay okuyordu. İşin şaka kısmı ise semih ve melisa bir ilişkiye girmişlerdi ve onlarla da aynı üniversitedeydik. Bugün ilk gündü serbest kıyaflerime bir göz gezdirdim. Aslili siyah bir crop altına uzun koyu küçük renkli uzun yırtmaçlı, göbek kısmı hafif acık etek vardı. Saçlarımı salga yapıp toplamıştım. "Meral.!" Derenin sesiyle arkama dönüp el salladım. İki üç adımda yanıma ulaştı. "İnanılmaz heyecanlıyım." Güldüm. "Sen degil misin kızım." "Öyleyim tabi de daha çok gerginim üzerimde bir ağırlık var." Kaşlarını çatarak bana baktı. "Nasıl bir ağırlık uyuyamadın mi?" İzlemiyormuşum gibi diye düşündüm ancak dışa vurmadım onun yerine "Evet uykumu alamadım." Gülümseyerek koluma girdi içeri girip sınıflarımıza ilerledik. Biri tarafından izlendiğimi hatta izlendiğimizin farkindaydim bu hissetmekten daha ötesiydi görmüştüm ancak bunu söylemedim yeniden aynı şeyleri yaşatmak istemedim.
İlk üç dersimiz başarıyla bitmişti bir sonraki derse neredeyse iki saat vardı Yiğit ve Atalayla ders programlarımız zaman zaman uyuyordu o da bu ders bitişiyle aynıydı onların bugün yalnızca üç dersi vardı ve bitmişti o nedenle bizim okulun kantininde oturuyorduk. İki saat sonra gidecekler bizde kalan iki dersimizi görüp evlere dağılacaktık. Tanıdık birilerinin olması hoştu lakin uzak olmalarını tercih ederdim. Neden diye soracak olursanız gelecek olan beladan bihaberim.
Son derse girmek için zilin çalmasına on dakika kala lavaboya gitmek için bizimkilerin yanindan kalktım. Kafamın içi Sarmaşıktan farksız değildi. Ellerimi yıkamak için suyu açtığım da gözlerim yere değdi. Gördüğüm manzarayla dondum. Kan lekesi mıydı? Hayır hayır boya olabilir ellerini yıkayan öğrencilerden kalan.. ya değilse. Yere biraz daha eğildim yapış yapış bir yapısı vardı kafamı sağa doğru uzattığım da kabinde uzanan ayaklar gördüğümde çığlık attım.
Bir sürü belayla baş başa kalmış kimi zaman birbirimize düşmüştük tam başardık derken gördüğüm şeyle kala kaldım. Yiğit her zaman duran mantık arayan fakat sevdiği biri söz konusu olduğunda mantıktan bir o kadar uzak olan biriydi sevdiğinde anlamayıp defalarca karşında ki kişinin kalbini kırabilir Derenle de öyle olmuştu ancak sonrasında kırdığı her şeyin kesiğiyle gerektiğinde kendini kesmeyi de bitmişti. Deren ise vurdum duymaz eğlencesine odaklanan dostluk içinse başını sokmayacağı bela yoktu ancak bariz olan mantıksa derene hiç uğramamıştı. Mert çocuksu tavrıyla her anımızı güldürür bundan keyif alırdı ancak ciddi ortamlarda bizden daha sert olduğu aşikar. Atalay biraz daha eski usul bir kafa yapıya sahip doğa ve enerjiye göre hareket eder zaman zaman benim inandığım şekiller iç sesler misali. Genelde kendi içinde biri henüz bir aşk yasadigina şahit olmadım. Selim abim... henüz birbirimizle tam tanışamasakta inanın bir yerlerde abi diyeceği birinin olması içini ısıtıyor. Melisa naif oldukça sevecen ve iyi kalpli bir insan bizim hapsedildiğimiz zaman da abimle aralarında oluşan özel şeyi göstermeseler de hissediyordum. Boraysa Bora işte... anlamak ne mümkündü bir dingin bir deniz bir kar kıyamet ama hep orada bilirsin.
Kafamda ki düşüncelerle transa geçmiş bundan çıkmama sebep olan Derenin beni sarsmasıydı. "Neler oluyor.!"
"Deren" diye fısıldadım. Ne olduğunu anlamaya çalıştığında gördüğü şeyle bir çığlık da atan Deren oldu. "Aman Tanrım." Ellerim saçlarımda duvara yaslı şok içinde kalakalmışken Deren kolumdan tutup beni tuvaletten çıkarttı. "Yürü hızlı." Fısıldıyordu ancak neden?
"Neden kaçıyoruz Deren.!" Eliyle ağzımı kapattı. "Bağırma. Üstümüze kalacak." Hayret için nefes verip kendime gelip hızlandım. Çocukların yanına gittiğimizde sarışın düz saçlı bir kız yanlarında oturuyordu. Onların ön sıraya oturup bedenimizi arkaya döndük bu şekilde yüz yüze gelmiş olduk.
"Kızlar bu Lara" bizi eliyle gösterip adının Lara olduğunu öğrendiğimiz kız dönerek de bizi takdim etti. "Bu Meral bu da Deren." Başımızla selamladık. Nereden gelmişti aramıza ne ara girmişti hiçbir fikrim yoktu. Düşünecek kadar da iyi hissetmiyordum. Mert bize dikkatli bakarak kendince bir şaka yaptı. "Size noldu be ceset görmüş gibi bembeyaz kesilmişsiniz." Şaka olmadığını bilse yine böyle konuşurmuydu acaba. İkimiz de donup kaldığında zoraki bir gülümseme yerleştirdim yüzüme. Lara'nın gözleri Derenle benim aramda çok kısa dolaştıktan sonra Mertle sohbetine geri döndü. Çok kısa süre sonra koridorun her yanından çığlık sesleri yükselmeye başladığında gözlerimi kapattım.Olayın üstünden iki hafta geçti. Dedikodular ise aldı başını yürüdü. Benim görgü tanıklığı yaptığımdan bizimkilerin dışında kimsenin haberi yoktu bir de şu Lara adında ki kızın. Ne ara içimizden biri oldu asla anlayamıyorum ancak Mertle aralarında olan sıcaklık gözümden kaçmıyor değil. Dedektifler, polisler ve savcılar okulun altını üstünü getirdiler. Savcı katilin büyük bir tututuklulukla peşindeyken polis okulda nöbet halindeydi. Bu olaydan sonra aramızda gerilen zincirin bilincindeydik. Hepimizin aklına o sırlarla kaplı zaman geliyor gözlerimizi her kapattığımız da bakkalın sahibi Yaşar amca ve o karla kaplı hapsedildiğimiz yer geliyordu gözlerimizin önüne. Tabi bütün gözler bizim üzerimizdeydi polisler de dahil.
"Ne zaman gidecekler." Derin bir nefes çekerek çantamı omzuma iyice yerleştirdim.
"Ya da gözlerini bize dikip durmaktan." Diye fısıldadım. Derenle okula adım attığımızda iki hafta boyunca ne oluyorsa o oluyordu. Ürkek bakışlı öğrenciler ve suçlayıcı bakışlı nöbet tutan polisler. Eski okuldan mezun olduktan sonra burada yeni bir başlangıç yapmıştık taki yeni bir kurbana kadar bu yeni ölüm bizden sadece tutunacak yeni hayalleri değil masumiyeti de beraberinde götürmüştü. Okuldakiler eskiden olanları bilmiyordu bu olaydan sonra kulaktan kulağa nam saldık. Artık kurban değildik baş şüpheliydik."Hey kızlar Koşun.!" Yigitin yanımıza nefes nefese gelip bizi bir köşeye çekmesi bir oldu.
"Neler oluyor?" Büyük bir korkuyla sorduğum sorunun cevabı içimde koca bir deprem etkisi yarattı.
"Bir kurban daha."
"Ne!"
"Deren Bağırma." Bana bakıp şaşkınca elleriyle ağzını kapattı. Bir kaç yüz bize döndü. Polisin ayak sesleri bize doğru uzandı.
"Gençler biraz seninle konuşalım." Kadın polis bize eşlik ederken erkek olan okulda turlamaya devam etti. Adının Eylül olduğunu öğrendiğimiz polis bizi okulun konferans salonuna sandalyelerin aynı hizada yan yana dizildiği bölüme götürdü. Eliyle oturun işareti verdiğinde buranın bizler için organize edildiğini ve muhtemelen dinlenecegimizi anladım. Eylül hanım fark etmeden bizimkilere temkinli konuşun gibisinden işaretle bulundum. Bunu yapmamın sebebi cinayete tanıklık ettiğimizden bahsetmemek içindi."Evet gençler sizin geçmişte ki olayınızı biliyoruz."
"Evet saklamadık göz önünde yaşandı." Bora kendine hakim olamayarak sert çıkışmıştı.
"Öncelikle sakinliği koruyalım." Hepimizin gözlerine tek tek baktıktan sonra benim önümde durdu.
"Dün gece neredeydin Meral?"
"Evimin bahçesinde gec saatte kadar arkadaşlarımla sohbet ettim."
"Hm"
"Sen Bora?"
"Boşuna tek tek sormayın polis hanım biz aynı yerdeydik. Hepimiz." Diye vurguladı Atalay.
"Ama mobese kayıtlarında boranin okulun etrafında olan görüntülerine yakaladık."
Bora kaşlarını çattı. "İmkanı yok tüm gece evdeydik."
"Aynı yerde mi yaşıyor sunuz?"
"Evet" Deren soluk alıp devam etti. "O olaylardan sonra birbirimizden ayrılmadık meralin annesinin evinde kızlarla kalıyoruz üst katta erkekler kalıyor."
"Buna karar vermenizi sebebi korkunuz mu yoksa kolaylık mı?" Yiğit kaşlarını çatarak polise döndü.
"Ney için kolaylık?"
"Çok açık bir soru yönelttiğimi düşünüyorum." Sinirle soludum ve ayağa kalktım.
"Bende gerçek katili bulmak yerine eskiden bir katilin kurbanı olan insanları katil ilan ettiğinizi düşünüyorum." Herkes nefesini tuttu. Başım dik bir şekilde dururken polis iki adımda dibime kadar girdi neredeyse kafa kafayaydık.
"Doğru. Baş şüpheli olduğunuzu düşüyoruz."
"Sebep?"
"Elle tutulur bir kanıtınız var mı yoksa bizi suçlamak işlerinizi daha mı kolaylaştırıyor.?"
Kadın güldü.
"Her kimse bulacağız çocuklar bildiğiniz neyse söylemenizi tavsiye ederiz çünkü kurbanlar böyle yaparlar."
"Bildiğimiz bir şey yok tanrı aşkına ne bilebiliriz ki yaşadığımız onca şeyi hala atlatamamışken gelip suçlusunuz diyemezsiniz.!" Deren bağırarak yerinden kalkmıştı. Polis ona yan gözle bakıp sakinliğini korudu.
"Suçlusunuz demiyorum. Henüz." Son kelimesini vurgulayarak söyledikten sonra konferans salonundan çıktı. Yerime geri otururken sinirden deliye dönmüş gibi hissediyordum."Ortada bir katil var ve saçma bir şekilde bizi araştırıyorlar."
"Bu cok saçma."
"Kesinlikte." Yerimden kalkıp etrafta ileri geri yürümeye başladığım da aklıma gelen bir şeyle arkadaşlarıma döndüm."Başa döndük."
"Ne?"
Boraya kısa bir bakış atıp sıkıntıyla ellimi saçlarıma götürüp arkaya attım.
"O olay da tehdit alıyorduk. Kurbandık." Kaşlarını çatmış beni dinliyorlardı devam ettim.
"Simdi baş şüpheliyiz çünkü bunu yapan her kimse okları bize çeviriyor. Bizi kurbanken şüpheli haline getiriyor."Kameranın çıt sesini duyduk ve arkamızı döndük. İşte şimdi zan altındaydık hem de fena şekilde. Kurbanken kurban edene dönüştük.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAVANTA CİNAYETİ (TAMAMLANDI)
Literatura KobiecaTüm hayatının bambaşka olduğuyla yüzleşen Meral içinde bulunduğu durumda ne yapacağını bilemez. Olan her şeyin yalan olduğunu öğrendiğin de kendisi gibi yakın arkadaşlarını da çoktan büyük bir çıkmaza sokmuştur. İçine hapsedildikleri yerde ne yaşaya...