Hayat bazen olduğundan daha çirkindi. Bunu anlamam asır sürdü. Bir sürü darbe, ihanet kötü insan tanımam gerekti, en nihayetinde dünyanın güzelliğini uçup gitti. Ne canların ellerden kayıp gitmesini duyduk, ne tacizleri ne sokata mendil satmak zorunda kalan çocukları. Hepsini gördük sessizliğimizi koruduk kimi boşanmak istedi bahanesini sürdü vurdu kimi ise açık giyinmeseydi dedi. Mendil satan çocukların suratlarına camları kapadılar. Ben elimden geleni yapıp savunmaya direttim ancak sağır olmak bir kafes de bağırsan da nafile bunu da öğrendim.
Gözlerim mendil satan küçük çocuğun üzerinde dolandı. Dün hastalanmış yatağıma girmiş saatlerce uyumuş kendimi iyi hissettiğim de hap içip kendime gelmiştim. Az yemek yeme ve fazla kahve tüketiminden kaynaklı olduğunu düşünüyordum üzerinde çok durmadım. Okula giden yolda tek yürürken bu küçük beye rasladım bankta ne kadar süre oturdum ona bakarak düşüncelere daldım inanın bilmiyorum ancak birinci dersi kaçırdığımı fark etmem uzun sürdü. Yerimden kalkıp çocuğun yanına doğru yürüdüm.
"Bir kaç tane alabilir miyim."
"Tabi abla."
"Ne kadar"
"On versen yeter ablam."
Cebimden çıkarttığım otuz lirayı çocuğun eline verdiğim de kafanı kaldırıp bana baktı. "Ama bu çok olmaz ki abla." Gülümseyip saçlarını karıştırdım. "Daha fazlasını hak ediyorsun." Keşke daha fazlasını tüm çocuklara verebilsem keşke tüm insanlar biraz da bu yönden düşünce diye geçirdim içimden. O bana kocaman gülümseme bahsettiğin de bu dünya da hala bir şeylere değer hissi olduğuna inandım. Adımlarım beni okul yoluna taşırken daha fazla yorulmamam gerektiğini düşünerek otobüs durağında otobüs beklemeye koyuldum.
Sınıfıma giriş yapmadan önce kantinden sade bir kahve kapıp fakülteme öyle geçtim. Buranın en güzel yanı büyük olması istemediğin insanları sık sık görmek zorunda kalkmamak. Düşündüğüm terse dönüşüp omurgama bıçak gibi saplandı, içeri girdiğim de Bora, Lara ve diğerleri arka kısımda oturmuş gülerken buldum istem dışı göz devirip onlardan en uzak köşeye kuruldum.
"Meral biliyor musun oldukça fazla alan kaplıyormuşsun. Resmen yer açıldı yahu." Sırtımın üstünden önerek Lara'ya baktım. "Bende gereğinden fazla alanımda dolanıyorsun dikkat et derim." Cevabı gülümsemek oldu. Kahvemden bir iki yudum alarak sakin kalmaya baktım.
"Bora bir ders için geldik zaten çok sıkıcı bir gün çıkışta dolaşalım mı biraz?"
"olur tabi dolaşırız." Resmen kızın oyuncağı olmuş. Nasıl başarabiliyor bunu bir hafta önce bana romantik bir mektup yazmış ardından soğuk davranmış üstüne bu kıza inanmış beni suçlamış sonra utanmadan benle konuşmaya kalktıktan sonra hala daha da kıza yüz vermeye devam ediyor. Şaka gibi ama asla güldürmüyor.
"Biz de mi gitsek mert."
"Yok siz gidin benim katil kim diye düşüneceğim meseleler var." Bunu dalga geçerek söylemiş olsa da Mert'i tanıdığım için aslında dertlerinin gezme olmasına kızdığını dile getirmek istediğini anladım. "Katilin kim olduğunu öğrenmek istiyorsan şekerim Meralle konuşman gerekiyor." Yerimden yavaşça kalktım, önce boşalan bardağımı çöpe atıp adımlarımı Lara'ya yönelttim. Burun buruna gelip iç çektim.
"Sen beyninin için de kum mu taşıyorsun?"
"Ne diyorsun sen be!"
"Aksi olamaz. Sağlıklı bir beyin bir kere de anlar senin benimle problemin ne bilmiyorum ama fazla canımı sıkmaya başladın."
"Sıkmaya devam edersem ne olur."
"Denesene biraz çok az daha sık." Sessizlik. Gözlerinin içine bir süre baktım ardından beyin göçü geçiren arkadaşlarıma döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAVANTA CİNAYETİ (TAMAMLANDI)
ChickLitTüm hayatının bambaşka olduğuyla yüzleşen Meral içinde bulunduğu durumda ne yapacağını bilemez. Olan her şeyin yalan olduğunu öğrendiğin de kendisi gibi yakın arkadaşlarını da çoktan büyük bir çıkmaza sokmuştur. İçine hapsedildikleri yerde ne yaşaya...