19.BÖLÜM *Ne dersiniz sona mı geldik?*
Hayatın bir durdurma tuşu olsaydı iyi mi olurdu kötü mü emin olamıyorum. Bir yandan durması gereken yerdesin, diğer yandan devamında gelecek olan güzellikler belki de felaketlerden uzaksın. Tuhaf çok tuhaf.. kafasının içinden geçenlerle kalbinde olanların sürekli savaş vermesi. Ben neyin savaşını veriyordum? Hayat beni neye hazırlıyor ne planlar yapıyor bilmiyorum. Deli gibi korktuğum anlarım olmuştu şimdi ki yaşadıklarımda korkunun çok üstünde bir duyguydu ve ben artık gerçekle kabusları ayırt edemiyordum. Bir cümle okumuştum önceki günlerden kalma sayfalarımda, rüyalarda her şey güzel diye. Şimdi uykularımda bile savaşıyorum. Uyansam dert uyusam ayrı dert. Beni sona çekecek olan şeyin ne olduğunu çok iyi biliyordum. Kafamda susmak bilmeyen o ses. Beli ki ben bile bana düşman kesilmiştim artık ötesi yoktu. Bir kasırga da olan biten her şeyi izleyen küçücük bir kız çocuğunun korkulu bakışlarıyla, en sonunda beni de içine çekecek olan bir kasırgaya bakıyordum umutla...
1.Hafta sonra
Derince bir nefes çektim içime gözlerimi ellerime çevirdim ardından kafamı yatağın başlığına yaslayıp düşüncelerimden kurtulmaya çalıştım. Olayların üzerinden bir hafta geçmiş adamdan hala ses yoktu. Bu bizim için iyi bir şeydi. Fakat içimde bir korku vardı hayatımı ele geçiren. Her ne yaşıyorsak umurumda değildi ve ben herkese rağmen yanımda olan insanlarla çok mutluyum. Bu mutluluk sanki elimden alınacak gibi tir tir titretiyor içimi korkuyla kaplatıyor. O kadar mutlu bir his varken içimde bu mutluluğun elimden alınmasından çok korkuyorum."Meral haydi kahvaltı hazır.!" İki elimle kulaklarımı kapatıp bir süre yatakta uzanmaya devam ettim. Olaylar durulmuş bu rahatlıkla ve Annemin baş ağrıtmaları yüzünden eve dönmüştüm. Aslında herkes Eve dönmüştü öbür türlüsü nereye kadar sürecektik bilmiyorduk zaten. Derince bir nefes alıp öbür odada kalan Melisi uyandırıp kahvaltıya indik. Sözde babam olan Adam hala buradaydı fakat ben artık kocaman bir umursamazlığın içerisindeyim.
Meisle kahvaltımızı yapmış okula suskun suskun yürüyorduk. Biraz zaman geçmiş olsa da hepimiz korkuyor her an birine bir şey olacak diye tedirginlikle gruba herkes iyi mi diye sorular soruyordum. Üstelik bu durum hepimizin psikolojisini bozmuştu.
Karmaşa tam anlamıyla karmaşa hayatımın tanımı kocaman bir belirsizlik. Nereye gidiyorum ne için gidiyorum beni ne bekliyor bilmeden. Üstelik tek başımayım. En acısı da adım atacak olsam ayaklarımın dibindeki karanlık kuyuyu görebiliyorum. Deli gibi korkuyorum. Fakat şu da bir gerçek ki hayatımdaki önemli dediğim insan sayısı o kadar az ki biri gelse şunun için atla dese bir saniye düşünmeden atlarım yaparım bunu. Deli gibi korktuğum kuyuya salarım kendimi ama ne acı ki uğruna bunu yapacağım insan, insanların herhangi bir durumda ilk gözden çıkartacağı kişinin ben olduğumun da farkındayım.
Şimdi okulun içine girmiş çoğu boş sıralara dalıyor du gözlerim. Okulların kapanmasına iki aydan az bir süre kalmıştı ve başımızda daha şarkı zırvası vardı. Derinde iç çekip elimde farkında olmadan sıktığım vişneli meyve suyumdan yudumladım. "bizimkiler bahçedeymiş hadi gel yanlarına gidelim." Derenin uzun suskunluğundan sonra söylediği şeyde kararsızdım adım atacak halim yoktu koca gün boş boş burada oturmayı planlıyordum. "hayır sen yanlarına in ben biraz oturacağım." "emin misin?" yüzü gergindi. "evet hadi in sen ben buradayım." kafasıyla onaylayıp merdivenlere yöneldi.
İnsan sevildiğini bildiği insanlara neden eziyet ederdi, bu bir nevi tatmin meselesi mi? seviliyorsun işte neden bile isteye itiyorsun en uzağa savuruyorsun. Neden çıkmaza sokup da ne oldu ki ben bir şey yapmadım diyorsunuz. Bakın insanlar sadece gözleri kapalıyken ölmez, gözleri açık çok ölü tanıdım ben. Bende dahil üstelik. Üzülürüz, üzülürüm sorun değil. Sorun üzmemek için bir çaba göstermemeniz. Yorgunum ve tek sebebi Dünyam dediğim insan.. Umarım yıkılmaz dünyam üzerime.
Defterime yazdıklarımı bölen şey telefonuma gelen mesaj... Yüzümü bahçeye çevirdim herkes gergindi korkuyla mesajı açtım.
"Mezarlığa...
Allah kahretsin.! Bir hafta ya sadece bir hafta nefes alabilmiş tık. Hızlıca çantamı alıp bahçeye koştum. Sonra ne mi oldu yine kendimizi bir bodrum katın da yaşlı bir cesettin önünde dikilirken bulduk. "ne yapacağız?" Atalay bakışlarını Yiğitte çevirip cevap verdi. "mezarlığa götürmemizi istedi." Deren en köşede duvardan destek alıyordu bitmiş durumdaydı. Bora kapıyı gözlüyor Melis hem suçlu hemde korku için de hissediyordu. Bense ben hissetmiyorum. Hayatım öyle bir ellerimin arasından kaydı gitti ki nerede olduğumu şaşırdım. Ne ağlamaya gönlüm razı nede gülmeye bir köşede oturup susup kalmak istiyordum.
"hadi yetişecek.!" Mert korku için de bağırıyordu. "Hadi Bora." bir yandan arkamıza bakıyor bir yandan izimizi kaybettirmeye çalışıyorduk. "ne yapacağız. Yakalanacağız." Yiğit Dereni dürtüp susması için elleriyle sarsıyordu. Yaşlı gözlerle ona bakınca dayanamayıp sardı Dereni. "sola dön.!" Atalay stresli bir şekil de Boraya yön vermeye çalışıyordu. Sonra hiç beklemediğimiz bir şey oldu. Arayı döner dönmez karşımızda polis arabasını gördük. Polis eliyle dur dur yapınca haliyle kaçamadık. "Nereye böyle durmuyorsunuz, kaçıyorsunuz." "Eve gidiyoruz memur bey hızlı mı kullandık özür dileriz." Polis gözlerini kısıp hepimize tek tek bakıp eliyle inmemizi işaret etti. "Geçin şöyle arama yapacağım." Şimdi bitmiştik her şeyin sonuna gelmiştik. Polisin eli bagaja gidince korkuyla büyüyen gözlerimi kapattım. Tanrım lütfen tam da şuan tut ellerimden Mafolduk. "Bagajı açın." Bora titrek ellerle bagajı açarken yan yana dizilmiş bir birimize tutunuyorduk.
Ne dersiniz sona mı geldik?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAVANTA CİNAYETİ (TAMAMLANDI)
Literatura FemininaTüm hayatının bambaşka olduğuyla yüzleşen Meral içinde bulunduğu durumda ne yapacağını bilemez. Olan her şeyin yalan olduğunu öğrendiğin de kendisi gibi yakın arkadaşlarını da çoktan büyük bir çıkmaza sokmuştur. İçine hapsedildikleri yerde ne yaşaya...