6.BÖLÜM
Aslında bildiğimizi sandığımız hiç bir şeyi bilmiyoruz. Ölümüne savunduğu muz konuları hatırlıyor musunuz? Şimdi tek kelime edemiyor, şüpheyle kısıyoruz gözlerimizi...Günaydın gündüzler ve de gelecek olan geceler, şair sesimi susturarak yatağımdan kalkıp kahvaltı hazırlamaya aşağıya indim. "Anne.!" elime aldığım telefona baktığım da saat annem için oldukça geçti öğlen, bu saatte işte olamazdı. Neyse diyerek mutfağa gidip atıştırmalık bir şeyler hazırlayıp yedim ortalığı toplarken Derenle bugün sahilden sonra ne yapabiliriz diye düşünmeye başladım. Bulaşığın tek güzel yanı beyaz köpüktü, gülümseyerek oynamaya başladım gözü duvarda ki saatte takılınca çok zaman kaybettiğimi fark edip hemen durulayıp odama çıkıp duş aldım.
"neredesin kaç saattir?" Mert sinirle ayaklarını yere vura vura yanımıza gelirken Derenin sorusuna yanıt veremedim. "bu nedir arkadaş.!" kaşlarımızı çattık "ne oldu yine?" bize üzgün bakışlar atarak hüzünle anlatmaya başladı. "Telefonumun şarjı bitti bende saatti öğrenmek için bir tane amcayı durdurdum amca da göremiyormuş yol boyu koşturdu beni millete dövdürüyordu tam da o sırada..." "merhaba." yanımıza gelen kız sözü yarıda kesmişti, daha önceden okulda yanı zaman da Mert ile gördüğümü hatırlıyordum. Tebessüm ettim mert anlatmaya devam etti "heh tam da o sırada melisa geldi boranın ki işte." Boranın sevgilisi mi vardı, hiçte söylemiyor. "Mert gevezelik yapma.!" diyerek Bora da aramıza katıldı boranın aşk hayatından bunalma gelince iç çektim. "gidebilecek miyiz artık." Deren gülerken mert mırıldandı. "kızdı."
Sahilde oturmuş yakınlarda salep içiyorduk tam kışta olmasak da havalar ara ara soğuyordu kamp yarındı ve neyse ki bugüne göre daha sıcaktı. "Çekirdek?" Boranın uzattığı çekirdeğe sonra da kendisine baktıktan sonra göz devirdim. "istemez." kaşlarını kaldırdı. "yani istemiyorum." "ben alırım canım." Melisanın lafına karşı göz devirmemek için kendimle büyük bir savaş verdim. "kankalar martıların neden kanatları bu kadar büyük." "Saçma sapan şeyler sormaktan vazgeçmeyeceksin değil mi?" Derenin sözüne küsen mert ona arkasını döndü. "kıymetlim ile konuş" hareketine gülerken istemsizce mırıldandım. "sanki tüm dünyayı kanatlarıyla sarıyor gibi." Bora iyice bana sokulup konuştu. "belkide öyledir." sıcak nefesi boynuma değerken kendimi geri çektim. "aa semih değil mi o?" Melisanın gösterdiği yöne baktığımda sahil önünde yürüyen Semihi gördüm. "nereden tanıyorsun." dikkatini bana verip sorumu yanıtladı. "konuşmuşluğumuz var diyelim." kafa sallayıp yerimden kalktı. "Nereye?" Derenle Bora aynı anda konuşunca ikisine de bakıp cevapladım. "Semihle konuşmam gerekiyor." ben ilerlerken bora arkamdan bakmakla yetindi.
"semih!" koşturarak ona yetişmeye çalıştım. "semih!!" ne diye durmuyordu ki, sonunda yanına yaklaştığım da ensesine vurdum o sırada kulağında ki kulaklığı sinirle çıkartarak bana döndü. "hadi ya kulaklıktan mı duymuyorsun" şirince gülmeye çalıştım. "deli misin sen ya.! ne diye enseme vuruyorsun kızım." elimle sus işareti yapıp etrafa bakındım. "bağırma lütfen" dedikten sonra ciddileştim. "konuşmak istiyorum." oda ciddi bir tavır takıntı. "dinliyorum." "berk.." derin bir nefes aldım. "okula geldi onun seni dövdüğünü vede benim yüzümden olduğunu söyledi." "yani bunu neden.." sözümü kesti. "saçmalama senin için dövmedim onun anlamadığı bir sorun yüzünden oldu.!" kafa salladım. "pekala." eliyle bay bay yaptıktan sonra kulağına kulaklığını takıp yavaş tempo halinde gitti.
Bizimkilerin yanına yürürken Melisa ile Bora dikkatimi çekti çekirdek yerken melisanın boraya uzun uzun bakan bakışları boranın sırıtışı.. "hadi kalkalım sahil bana fazla geldi." yanlarına ulaştığım da mert söyleniyordu. "ah evet." deren de katılırcasına ses çıkarttı. "ya bora biz kalalım olmaz mı?" bora kaşlarını çattı. "neden?" melisa üzgün durarak cevapladı. "konuşmaya ihtiyacım var." bora kafa sallayıp bize döndü. "siz gidin biz buradayız." melisa alt bir gülüş atarken ben gözlerimi devirdim. "yürüyün." çekiştirerek yanıma çektim azda olsa onlardan uzaklaşınca bir huzurlu hissettim. "bu kızın ne işi var yanımızda anlamıyorum." sevmemiştim yapmacık bir tavrı vardı. Mert söylediğim şeye kaşlarını çattı. "valla bebeğim Boranın manitası." iç çekip derenin elinden suyu alıp kafama diktim.
Eve gelmiş soslu makarna ile aşk yaşıyordum çatalı batırıp yukarı doğru kaldırdım. "ey yüce nimet sen ne güzel şeysin öyle." çatalda ki makarnayı öpüp ağzıma tıktım. "sen iyice üşüttün." salondan ne ara geldiğini bilmeyen Annem davranışlarımı yine garip karşılamıştı. "Çok abartıyorsun Nebahat sultan." Makarnayı bitirip yerine koyarken annem hala da söyleniyordu. "kız o öyle mi konulur, çekeceğim seni videoya" kaşlarımı çattım. "çekip ne yapacaksın gazetelere mi vereceksin." kafasını iki yana sallarken ellerini beline koydu. "bir gün sevgili yaparsan ona atacağım ne halt ettiğini görsün diye." gözlerimi kısarak anneme baktım. "hiç yakışmıyor sana bu tür hareketler." öpücük atıp mutfaktan çıkarken devam ettim. "anne gibi davran." arkamdan kapıya çarpan şeyin terlik olduğunu düşündüm ardından annemin sesini duydum. "sus kız terbiyesiz.!" kıkırdayıp yatağımın üstüne oturdum masamın üzerinde Berk ile olan albüm gözüme çarpınca tüm anılar kalbime saplandı bu kez ağlamayacağım. Yerimden kalkıp odamda ki balkona çıktım derin derin nefesler almaya başladım sanki içime çektiğim hava tüm anıları toplayacak dışarı üflediğim de ise yok edecek gibiydi. Kapının orada bir kıpırdama görünce balkona biraz daha yaklaşıp dikkatli baktığım da Bora olduğunu gördüm. "gelsene.!" ne bağırıyor bu şimdi ya. "ne işin var be senin burada." dengesini zor sağlıyor gibiydi. "gel" eliyle saçma sapan hareketler yaparken oldukça ayyaş görünüyordu. Elimle bekle yapıp mutfaktan çöpü aldım. "nereye meral." annemin sesiyle arkamı döndüm. "çöpü dökeceğim." kaşını yukarı kaldırdı. "tamam." tamam mı bu çok olay olmuştu terlikleri ayağıma geçirip kızla boranın yanına gittim. Beni görünce gülümsedi "çok güzel olmuşsun" üzerime baktığım da pijamalı ve terlik ile duruyordum kaşlarımı çattım. "sen benimle dalga mı geçiyorsun hem ne arıyorsun burada.!" yüzünü buruşturdu "bağırma." gözlerimi devirdim. "ne arıyorsun bora burada." bana yaklaştı "neden bana kötü davranıyorsun." afalladım öyle mi yapıyordum "öyle bir şey yok." "var!" yerimden zıpladım. "herkese iyisin bir bana kötüsün neden.!" elimle ağzını kapattım. "bağırma ayyaş mısın nesin annem duyacak ne diye içip içip kapıma geliyorsun olum sen benim." gülerek elimi dudaklarından çekti ellerini iki yana açtı. "kime gidiyim?" buda ne demek oluyordu. "Ne bileyim ben Melisaya falan git sevgilin değil mi?" kaşlarını çattı. "sahi sevgilinin burada olduğun dan haberi var mı bora?" "eğer öyle olsaydı burada olmazdım." kafamı karıştırıyordu. "nasıl yani?" elimi tutup hızla kendine çekti. "eğer hayatımda o olsaydı ben burada olmazdım." o kadar yakındık ki yine de konuşmadan duramadım. "bu aran da bir şey olmadığını göstermez." beni biraz daha kendine yasladı. "Aramda bir şey yok."
Meral/Bora
Melisa/Bora
Semih/meral
sizce hangi aşk dan olur?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAVANTA CİNAYETİ (TAMAMLANDI)
ChickLitTüm hayatının bambaşka olduğuyla yüzleşen Meral içinde bulunduğu durumda ne yapacağını bilemez. Olan her şeyin yalan olduğunu öğrendiğin de kendisi gibi yakın arkadaşlarını da çoktan büyük bir çıkmaza sokmuştur. İçine hapsedildikleri yerde ne yaşaya...