Özgürlük tarih boyu mücadelesini verdiğimiz. Her anımıza farkında olmadan işlenmis bebeğin yürümeye çalışırken kendisini tutan ellerden kurtulmaya çalışması gibi. Susuz kalmış çiçek gibi kurumaya mahkumuz kendimi özgür hissetmediğimiz anlarda. Hep büyük isyanlarin sebebi özgürlük. Toprağında ki özgürlüğü alıninca, ekonomik olarak hakkına sahip olma özgürlüğü alınınca, herşeyden kutsal saydığını dinine dokunulunca, diline, insanlığına, yarın nazlı yarine dokunma özgürlüğü alınınca çıkmıştır en büyük sesler. Ama öylesine nazlidir ki özgürlük kabul etmez en ufak ihaneti. Giderde gider kaçar bir topluluğun ömrü boyunca.
Hele ki tadı bambaşkadir; kendi toprağında aldığın nefes ömrüne ömür katar. Yahut sadece rabbine yakınlığından alınan bir tekbir. Irkınin önemi olmadan gönül rahatlığıyla konuşabilmek kendi dilinden. Mükemmel değilmidir? Korkusuzca, çekinmeden ben Türküm , Kurdum, Filistinliyim, Müslümanim, Aleviyim, Süryaniyim diyebilmek.Özgürlük sınırsız değildir, hiç bir zamanda olmamıştır. " özgürlük yumruğunun değdiği yere kadardir" herkesin sınırı vardır. Başkasının hakkını gasbederek alınan özgürlük, özgürlük değildir. Bunun adı zulümdur ve bunu yapan firavun kadar zalimdir.