"Hoşgeldiniz."
Gözlerini oğlumdan alamayan turuncu saçlı kıza gülümsemeye çalıştım. Oysa onun tüm odağı Asaf'taydı. Bu durum sinirlerimi bozarken, yardım istemek için gelmemiş olmasaydık eğer, bu kızı boğabileceğimden emindim.
Sahte bir öksürükle kızın dikkatini üzerime çekmeye çalıştım. Başarılı olduğumdaysa pek de nazik olmayan bir şekilde konuştum.
"Hoşbulduk."
Pek hoş bulmadığım gerçeğini göz ardı ettim zira köprüyü geçene kadar ayıya dayı demeyi planlıyordum.
"İçeri gelin." dedi kız kenara çekilirken. Koşarak eve giren Asaf'ın ardından adımladım. Fazla heyecanlıydı. Buraya geldiğimiz andan itibaren fazlasıyla hareketliydi. Aslında buraya geldiğimden beri ben de kendimi fazlasıyla enerjik hissediyordum. Bir cadının evinde olduğumuz göz önünde bulundurulduğunda normal sayılabilirdi. Belki de burasının kendine ait bir kalbi vardı.
"Ama sen çok tatlısın!" diye bağıran kızdan koşarak uzaklaştı Asaf. Kapıdaki turuncunun kıvırcık olanıydı bu da. Kardeş olduklarını anlamam için dahi olmama gerek yoktu. "Ama niye kaçtın ki şimdi?"
Kıvırcık saçlı kızın üzülerek söylediği sözler üzerine göz devirdim. 'Cıyak cıyak bağırdığın için olabilir mi?' demek istiyordum. Hatta dilimin ucuna kadar gelmişti bu cümle ama kendimi tuttum. Onun yerine bordo renkli koltuklardan birisine oturdum. Anında yanıma gelen Asaf gülümsememe yetmişti.
"Yoldan geldiniz, açsınızdır. Biz sofrayı kuralım. Amcam da gelir birkaç saate zaten." diyen turuncu saçlı kız kıvırcığın koluna yapıştı. Peşinden onu da sürüklerken, "Hadi Defne." diyerek yönlendirmişti onu.
"Ya ama neden benden kaçtığını öğrenseydim keşke." diyen Defne'nin, turuncu saçlı kızın ardından gitmesi üzerine derin bir oh çektim. Benden bile deli olduğunu düşünüyordum o kızın.
"Fazla kıskançsın." dedi Dağhan. Dikkatimi ona verip Asaf'ı yanıma çektim. Olduğu yerde kıpırdanan oğlum koltuktan atladı.
"Hain." diye mırıldandım babasının yanına kaçan Asaf'a. Duyduğunu biliyordum ve ona nasıl bakıyorsam artık Dağhan'a sokulmuştu. Onu korumasını istercesine yaptığı hareketle yüzümü yumuşattım ve gülümsedim. Onu korkutmak istemiyordum.
"Kıskançsın Pera. Geldiğimizden beri kızları öldürecek gibi bakıyorsun."
Dağhan'ın tespit dolu sözlerinin ardından dudaklarımı büzdüm. Cidden öyle mi bakıyordum?
"Ne var kıskançsam? Bunu bilerek evlendin benimle sonuçta." diye trip attım. Bunun üzerine Dağhan güldü. Bense kollarımı kavuşturup arkama yaslandım.
"Bu kıskançlığın bana özel olduğunu düşünmüştüm. Oysa sen oğlumuzu da kıskanıyorsun. İleride bir gün Asaf aşık olduğunda ne yapacaksın çok merak ediyorum."
Kocamın sözleriyle bakışlarım Asaf'ı buldu. Bana bakıyordu. Az öncekine nazaran korkmuş ifadesi yoktu. Onun yerini merak dolu bakışlar almıştı.
Omuz silktim. Cevap vermeyecektim bu soruya, verirsem eğer bebeğimin aklında kötü anne imajını çizmiş olacaktım. Oysa benim mükemmel bir anne olduğumu düşünmesini istiyordum.
Dakikalar sonra gelen turuncu saçlı kız sofranın hazır olduğunu söyledi. Peşinden gittik. Girdiğimiz mutfak fazlasıyla büyüktü. Bir orduyu doyurmak için yemek yapılacak kadar geniş olan mutfakta, salondakine nazaran daha küçük bir masa vardı. Masanın üzeri envai çeşit yiyecekle doluyken tüm bunları bu iki kızın yaptığına inanamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOLUNAY ||Tamamlandı||
FantasyZengin, şımarık ve akıl almayacak derecede çılgın olan Pera verdiği büyük parti sonucu kendini dedesi ve babaannesinin yaşadığı köyde, çiftlik evinde bulur. Gündüzlerin rutininden öyle bıkıp usanmıştır ki geceleri dışarı çıkıp ormana gider ve macera...