Ali'nin Ağzından...
"Sadece..."
Bu kelimeyi söyleyip devamını getirmeyeli günler olmuştu. Devamının nasıl olacağını da bilmiyordum gerçi, ne söyleyeceğim benim için bile büyük bir sırdı. Henüz benim bile emin olmadığım şeyi söyleyerek Simge'ye umut veremezdim. Eğer o umudu verirsem ve hissettiklerim koca bir yanılsamaysa ikimizi de bir şeylere mahkum etmiş olurdum çünkü. Veranda da oturmuş güneşin doğmasını beklerken aklımda o kelime dolanıyordu.
Sadece...
Sadece neydi? Sadece ne ifade ediyordu? Sadecenin devamı var mıydı gerçekten?
Elimdeki sopayı yere vurdum. Ucu kırılan sopa yerle buluşurken gözlerim, evin ışığının çat pat aydınlattığı ormandaydı. Başımı kaldırıp gökyüzüne baktım ardından. Yıldızlı bir geceydi. Dün yağan yağmura rağmen bulutsuz bir gökyüzü vardı. Dolunay tüm endamıyla saçıyordu ışığını ve yıldızlar birer ateş böceği gibi etrafında dolanıyordu. Oysaki asıl ışık yıldızlardaydı ve ay sadece bir aynaydı.
Sopayı bir kez daha vurdum yere. Bu kez kırılmamıştı. Koca bir of çektim ardından ve sopayı yere fırlattım. İçerden gelen ağlama sesiyle başımı eve çevirdim.
Asena huzursuzdu. Dolunay gökyüzüne yükseldiğinden beri ağlıyordu ve onu kimse susturamıyordu. Dila'nın aşağıda oluşuysa pek yardımcı olmuyordu bu konuda.
Başımı yeniden ormana çevirdim. Ağaçların arasından süzülen ay ışığı tuhaf gölgeler oluşturmuştu. Baykuş sesleri gecenin sessizliğini yaran tek şey değildi. Bu gece değildi... Asena'nın sesi onların sesine baskın çıkıyordu. Küçük bir bebek olmasına rağmen ailesinin yaşadıklarını hissetmişti belki de, bu yüzden huzursuzdu. Bir süre sonra sesi kesildi. Derin bir nefes çektim içime bu vesileyle. Onun huzursuzluğu beni de etkilemişti.
Orman yolunu aydınlatan bir çift far ile ayağa kalktım. Tehlikeli olabileceği düşüncesiyle, diğerleri gibi pür dikkat oraya odaklandım. Saniyeler sonra araba evin önünde durdu ve içinden Derya Yenge indi. Rahatladım. Günlerdir görmemiş olmanın verdiği bir yadırgama söz konusu olsada gelişine sevinmiştim.
"Hoşgeldin yenge," dedim bir adım öne çıkararak. Gittiği güne nazaran kendini toparlamış görünüyordu. Gözlerindeki kızarıklık yoktu mesela şimdi ve bu iyiye işaretti.
"Hoşbuldum Ali," dedi Derya Yenge. Bir süre eve baktı ve ardından ekledi. "Aşağıdalar mı?"
Sorusuna karşılık başımı salladım. O, eve yönelirken içerden Simge çıktı. Şaşkın bakışları Derya Yenge'de oyalandı bir süre.
"Derya Teyze, hoşgeldin," dedi ve ona sarıldı. Birbirlerinden ayrıldıklarında Derya Yenge vakit kaybetmeden içeri girdi ve bizi yalnız bıraktı.
Zorlukla birkaç nefes aldım. Az önce yere fırlattığım sopayı tekrardan elime aldım ve onunla oyalandım. Simge'nin neden hala içeri dönmediğine anlam veremiyordum. Oysa günlerdir benden kaçıyordu, hatta onu dönüştürmemi istediği günden sonra bu kaçışları daha da sıklaşmıştı. Bense, sanki rolleri değişmişiz gibi onunla konuşmaya çalışmıştım ama kaçmak konusunda beni bile geçmişti.
"Nasılsın?" diye sorduğunda şaşkınca ona döndüm. Şu sadece meselesini yaşadığımız güne gönderme yaparak, "Sen benimle mi konuşuyorsun?" dedim.
Abartılı bir şekilde göz devirdi. Üzerindeki mavi tişört, gecenin karanlığında neredeyse lacivert görünüyordu. Evden sızan ışık hüzmeleri mavi rengi ortaya çıkartıyordu. Kahverengi saçlarını başının tepesinde topuz yapmıştı. Birkaç tutam saçı topuzdan fırlamış ve yüzüne dökülmüştü. Omzundan açağı sarkan uzunca bir tutamsa Asena'nın onu ne kadar uğraştırdığını kanıtlar nitelikteydi. Yüzü, ay ışığı altında muazzam bir portreyi andırıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOLUNAY ||Tamamlandı||
FantasíaZengin, şımarık ve akıl almayacak derecede çılgın olan Pera verdiği büyük parti sonucu kendini dedesi ve babaannesinin yaşadığı köyde, çiftlik evinde bulur. Gündüzlerin rutininden öyle bıkıp usanmıştır ki geceleri dışarı çıkıp ormana gider ve macera...