12. BÖLÜM - KAPÜŞONLU

1.8K 165 14
                                    

Bölüm İthafı: Expetmurderer

Kapüşonlunun Ağzından...

Hayat, yırtıcı bir kuş gibi geçirmişti pençelerini. Bu zifiri karanlığa hapsolmuştu bedenim, burası gibi kararmıştı ruhum. Gölgelerin hakimiyeti altındaki bu dünya cehennem gibiydi. Oysa anılarda gezinen kız için aynı şeyi söyleyemezdim. Hiçbir şeyin bilincinde olmayan, aptal, küçük bir kızdı o. Ne istersem onu görür, ne istersem onu hissederdi. Alexandra'nın boşluğunda dolanan zihni kaosun kucağına doğru sürükleniyordu.

"Sakın!" dedim sert sesimle. Kızın baş ucuna doğru emekleyen gölge anında kayboldu. O kız bana lazımdı ve bu kadar çabuk ölmesi işime gelmezdi.

Gölgeler bu dünyanın esas hakimiydiler, bense onların. Onlara hükmetmem asırlar sürmüştü. Buraya geldiğimden beri beni yok etmek için çabalamıştı asalak yaratıklar. Oysa onlardan kat be kat güçlü olduğumu fark edememişlerdi. Onlarla defalarca kez karşı karşıya gelmiştim, kaçmış, savaşmış ve en nihayetinde onları avucumun içine almıştım. Birer kukladan farkları yoktu benim için. İşin iyi yanıysa asla yok olmuyor olmalarıydı.

Gölgelerden oluşan ordum bunca zaman bana yoldaşlık etmişti. Bu dünyada zamanın akmıyor olması avantajımdı belki de. Nitekim en büyük faydasını da gölgelerin kraliçesi olduğumda görmüştüm. Amacımı o zaman belirlemiştim ve yıllardır da bunun için savaşıyordum.

Anılar evrende asla kaybolmazlardı. Kimin ne yaptığı, nereye gittiği, ne söylediği, hepsi bir şekilde varlığını sürdürürdü. Bir gün gelir dejavu olarak çıkardı karşımıza. Oysa burası onların arşiviydi. O anılara erişmek de bu yüzden bu kadar kolay olmuştu. Onları Pera'nın zihnine sokmak, tüm duygularını çekip, anıları hissetmesini sağlamak...

Üşüdüğü için büzülen kıza güldüm. Gerçek hayatta ne kadar güçlüydü, ne kadar yenilmez görünüyordu. Oysa burada aciz bir insandan farkı yoktu. Soğuktan bile korunamayacak bir varlıktı sadece. Ona acımıyordum. Hislerimi yıllar içinde kaybetmiştim neticede. Pera ise amacıma ulaşmam için kullanacağım bir araçtı sadece. Eğer öyle olmasaydı şu ana kadar çoktan öldürmüştüm onu.

"Aciz yaratık." dedim fısıltı benzeri sesimle. Ona benziyordu. Saçları, gözleri... Ona o kadar çok benziyordu ki içimde varlığını sürdüren o tek duyguyu harlıyordu. Öfkeyi...

"Kraliçemissss?" diye tıslayan gölgeye döndüm. Simsiyah bedenindeki tek beyazlık gözlerinin akıydı. Konuştuğunda kıpırdayan dudaklarından siyah renkli kan akıyordu. Dişleri, diken gibi sivriydi.

"Söyle."

Memnuniyetsizce homurdanan gölgeyi umursamadım. Her zamanki davranışlarıydı bunlar. Asla yetinmezlerdi. Benim emirlerimi yerine getirirlerdi. Hissetmezlerdi, sevmezler, üzülmezler, öfkelenmezlerdi. Asalak birer yaratıktan daha fazlası değillerdi.

"Adamff ffvar." dedi gölge. Tıslamayı andıran sesi başta tüylerimi diken diken etmişti. Şimdiyse alışmıştım bu duruma ve tepki dahi vermiyordum.

"Gidin."

Tek kelimem onlar için emir niteliğindeyken anında ortadan kayboldular. Benden korkuyorlardı. Onları yok edemesemde acı çektirebileceğimin farkındaydılar.

Yarattığım illüzyonu dağıtıp Latif'in görüş alanıma girmesini sağladım. Adamın şaşkınca bana bakması üzerine dudağımın bir köşesi kıvrıldı. Bedenimin her köşesi simsiyah bir pelerinle gizlenmişti. Yüzümü göremezdi ama ben onu görürdüm.

"Hoşgeldin Latif." dedim alaycı bir ses tonuyla. Baştan ayağa üzerimde gezinen bakışları şaşkınlıkla açıldı. Onun imkansızı benim gerçeğimdi.

DOLUNAY ||Tamamlandı||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin