30. BÖLÜM - AÇIĞA ÇIKAN SIR

1.3K 125 1
                                    

Bazı sırları mezara götürmemiz gerekirdi. Bazılarıysa daha söylendikleri anda sır olmaktan çıkardı. Kumsal'ın korku dolu bakışları karşısında öylece fırlamıştı dudaklarımdan kelimeler ve ben daha o anda bunu söylediğime pişman olmuştum.

"Evet. Ben bir kurdum."

Geriye doğru bir adım attı Kumsal. Sırtı duvarla bütnleşirken dejavu hissinin benliğimi sarıp sarmalaması gecikmedi. İlk tanışmamızda da benzer bir olay yaşamıştık ve o, o zaman olduğu gibi bana korku dolu gözlerle bakıyordu.

"Kumsal benden korkma." diyerek ona yaklaştım. O ise, sanki gidecek yeri varmışçasına gerilemeye çalışmıştı. Duvarla bütünleşmişti adeta ve ben gözlerindeki korkuyu nasıl sileceğimi bilmiyordum.

"Tamam, gelmiyorum." dedim en nihayetinde ve bir iki adım geriye gittim. O sırada merdivenlerin başında Miraç göründü ve önce bana sonra Kumsal'a baktı. Ortamdaki gerginliğin farkında olmasını umuyordum. Nitekim öyle de oldu ve Miraç sırtını duvara yaslayıp Kumsal'ı sakinleştirme işini bana bıraktı.

"Beni öldürecek misin?" diye sordu Kumsal. Sesindeki o titremeye lanetler ettim. Benden korkmasını istemiyordum, benden uzak kalmasını da. Beni bir canavar gibi görmesiyse en son istediğim şey bile değildi.

"Kumsal ben hala aynı kişiyim. Asaf'ım ben, kurt olmam canavar olduğum anlamına gelmiyor. Kaldıki sen beni tanıyorsun. Bu durum ise yeni değil. Eğer niyetim sana zarar vermek olsaydı..." dedim ve düşündüm. Onu ikna edecek ne söyleyebilirdim ki? Aklıma gelen o cümlenin iki sonucu olabilirdi. Birisi bana güvenmesiyken diğer sonuç benden ölesiye korkmasıydı ve ben ikinci ihtimalin olmasını kesinlikle istemiyordum. Yine de verecek daha bariz bir cevabım yoktu ve ben işimi tamamıyla şansa bırakmıştım. Eğer benden korkarsa daha fazla nefret etmesine bile yol açabilirdim. Yeter ki iyi olsun ve Alexandra onu bir daha rahatsız edemesin.

"Eğer niyetim sana zarar vermek olsaydı rüyalarına girdiğim gece Alexandra'ya direnmezdim. Eğer seni öldürmek isteseydim pençelerimin boğazını parçalaması saniyelerimi alırdı." dedim. Sağ elimi kaldırdım ve tırnaklarımın kalınlaşıp uzamasını sağladım.

Miraç'ın, "Kız korkudan bayılmazsa iyidir." diye mırıldandığını duymuştum. Söylediklerini duymazdan gelip tüm odağımı Kumsal'a yönelttim. Gözleri sonuna kadar açılmıştı. Doğruca elime bakıyordu ve tabiri caizse dumur olmuştu. Kaskatı kesilmişti. Titreyen kirpikleri olmasaydı eğer zamanın onun için durduğunu söyleyebilirdim.

Elimi indirdim. Ani hareketimle birlikte sıçradı Kumsal ve biraz daha sokuldu duvara. Sanki o duvar onu koruyacaktı.

"Kumsal lütfen." dediğimde sesim yalvarırmış gibi çıkıyordu. İkinci ihtimal gerçekleşmişti ve ben bunun olması için her şeyi yapmıştım. Peki ya şimdi ne olacaktı? Kumsal bu saatten sonra bana asla güvenmezdi. Bu yüzden de benimle gelmezdi. Geriye yapılacak tek bir şey kalıyordu: onu kendimden daha çok nefret ettirecektim.

"Tamam. Bu kadar yeter. Gidiyoruz."

Kumsal'ın bileğini yakaladım ani bir hareketle. Küçük bir çığlık attı ama bana direnemedi. Elini çekiştiriyordu ama benim onu bırakmak gibi bir niyetim yoktu. Sanırım tam da şu an bir pislik gibi davranıyordum ve bu berbat bir histi.

"Asaf!" diyerek önüme geçen Miraç'la birlikte durdum. Hala daha debelenip elini kurtarmaya çalışan kız yokmuş gibi davrandım. Eğer böyle yaparsam bu yaptığım şey daha kolaymış gibi gelecekti bana çünkü ben alenen birisini kaçırıyordum.

"Ne var?"

"Bırak onu."

"Hayır."

"Hata yapıyorsun."

DOLUNAY ||Tamamlandı||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin