16. BÖLÜM - KARANLIĞA BULANMAK

1.8K 166 5
                                    

Pera'nın Ağzından...

Adımlarımı ormanın derinliklerine doğru atarken arada arkama bakıyordum. Tedirgindim... İçimde bir sıkıntı vardı ve bir türlü ondan kurtulamıyordum. Öte yandan attığım her adımda o sıkıntı büyüyordu ve ben bunu engelleyemiyordum.

Neler oluyordu böyle?

"Nereye gitti?" diye soran adamla bir ağacın arkasına saklanmam bir oldu. Sağ elim boynumdaki küçük şişeyi sarıp sarmaladı. Dudaklarımdan dökülen dua karşılık bulmazken sol kolum hunharca çekildi. Yere düştüm. Gözlerimin önündeki bir çift deri bot yakalandığımı haykırıyordu adeta.

En son, vizyona girmeden önce Asaf'ın ve Miraç'ın yanındaydım. Birbirlerine alışmışlardı. Hatta arkadaş bile olmuşlardı. Aslında tahmin ettiğim bir şeydi bu, zaten bu yüzden Miraç'ın gelmesi konusunda Dağhan'ı ikna etmiştim. En başta sıcak bakmasa da bu duruma ikisinin iyi anlaştığını gördükten sonra Miraç'a ısınmıştı.

Simge gelmişti sonra. Elinde salladığı telefon ve yüzündeki kocaman gülümseme iyi bir şeyler olduğunu anlatıyordu. Nitekim ağzındaki baklayı çıkartması uzun sürmemişti. Sinan, reşit olduğu için babasının ona karışamayacağını söyleyerek evden ayrılmış. Üniversite tercihleriniyse Kütahya'ya yapmış. Bu durum Simge'nin ağzının kulaklarına varmasına neden olurken beni düşündürmüştü. O bir insandı. Elbette köyde insanlar yaşıyordu fakat tüm bu karmaşadan haberdardı o insanlar. Sinan'a bunu nasıl anlatacaktık bilmiyordum. Hele ablasının da bir kurt olduğunu öğrendiğinde ne tepki vereceğini asla kestiremiyordum.

Ne olduysa bu düşünceler aklıma sızdığında olmuştu. Kendimi bir anda Alexandra'nın bedeninde bulmuştum. Hem de birilerinden kaçarken.

Sahi, kimden kaçıyordum ben?

Benden ne istiyorlardı?

"Yakalandın kızıl cadı." dedi önümdeki adam. Başımı kaldırıp baktım ona. Sakalları yüzünün yarısını kaplamıştı. Gözlerindeki deli pırıltılar başımın fena halde belada olduğunun işaretiydi.

"Ben cadı değilim." dedim titrek nefeslerimin arasından. Korkuyordum.

Etrafımdaki adamlar iğrenç gülüşlerini sergilediğinde istemsizce yüzümü buruşturdum. Diş temizliğinden haberleri yoktu belliki zira pek çoğunun dişleri çürüktü ve bir kilometre öteden bile görünürdü.

Karşımdaki adam omuzlarımdan tutup ağırlığım yokmuşçasına yerden kaldırdı beni. Boyu benden fazlasıyla uzundu. Gözleri benimkilere kenetlenmişken fısıldadı.

"Keşke sana inanabilseydim ufaklık ama ne yaptığını gördüm. O adamı bir dokunuşunla öldürdün."

"Öldürmedim!" diye bağırdım. Alexandra'nın sesi ilk kez bu denli yükselmişti. Eğer adam haklıysa ben bir katilin anılarında geziyordum. Haklı değilse de Alexandra dolaylı yoldan bir katil oluyordu. Onun oğlumu lanetleyen, Belçim'e, Samet Baba'yı ve Asaf Dede'yi öldürmesini emreden kişi olduğundan emindim artık. Somut kanıtlarım yoktu sadece hislerim vardı. Vizyon dünyası da hisler üzerine kurulmuş sayılırdı.

"Vay vay vay. Bizim kızılın sesi de çıkıyormuş." diyerek alay etti başka bir adam. Sırıttığından dolayı gözümün önünde olan çürük dişleri midemi bulandırmıştı. Bir iki adımda yanıma geldi ve önümdeki adam omuzlarımı bıraktı. Bir iki adım geriledim bana doğru ilerleyen adamdan kaçmak için ama etrafımı çepeçevre sarmalamış olduklarından dolayı kaçma şansım epey azdı.

"Oysa ben seni pısırık bir kedi zannediyordum. İçinden bir aslan çıktı." dedi iyice dibime girmiş olan adam. Bir parmağına doladığı saç tutamımı canımı acıtacak şekilde asıldı. Dudaklarımdan kaçan ufak çığlık etrafımdakileri bir kez daha güldürdü. "Söylesene kızıl cadı, o adamı neden öldürdün? Sana ne yaptı?"

DOLUNAY ||Tamamlandı||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin