35. BÖLÜM - İLK DARBE

1.5K 134 8
                                    

"Anne!" diye haykırdım. Ona doğru hızla koşan kurdun farkında değildi ve oldukça savunmasızdı. Kaçmasını istiyordum. Onu kurtarabilecek durumda değildim. Kumsal'ı kurtarabilecek durumda değildim. Karşımda duran bu cadı beni adeta kıskacına almıştı ve ben ne ondan kurtulabiliyordum ne de etrafımda olan bu kaosa son verebiliyordum.

Cadının büyüsü bana çarpmadan önce babamın anneme doğru giden kurdun boğazına yapıştığını görmüştüm.

Geriye savruldum. Cadı beni köyden uzaklaştırıp ormanın ortasına attığında artık sabrımın sonuna gelmiştim. Yüzüm öne doğru uzarken ellerim birer pençeye dönüştü. Derimin altına gizlenen kürküm hızla kendini belli etti. Kemiklerim yeniden şekillendiğinde ölümü arzulayan kurt kimliğim cadının karşısına dikilmişti.

"İşte şimdi başlıyoruz." dedi cadı.

Katılıyorum. İşte şimdi başlıyoruz.

*

Bir gün önce...

Eğlencenin dibine vuruyorduk. Alya'nın gelişi matem havasını dağıtmıştı. Büyük bir eğlence düzenlenmiş, dedem ve anneannem buraya gelmişti. Geldikleri ilk anda Alya'yı görmüşler ve o andan sonra da onu bırakmamışlardı. Annem onları mutluluk ve kıskançlık karışımı bakışlarla seyretmişti. O gözlerdeki burukluğu gördükçe öyle çok üzülüyordum ki... Benim ailemin beni koşulsuz sevmesi çok daha değerli geliyordu. Sanırım ben şanssızların en şanslısıydım.

"Al kanka." diyerek elime bir bardak tutuşturdu Miraç. İçi sarı bir sıvıyla dolu olan bardağı aldım. Kokusu pek hoş değildi hatta midemi bulandırmıştı ama Miraç'ın aynı sıvıyı tek seferde içmesi garip bir cesaret vermişti bana. Bir yudum içtim ve geri püskürtmemek için kendimi zor tuttum.

"Bu ne lan?" diye sordum istemsizce. Aslında kaba olmaya gerek yoktu fakat içtiğim şeyden pek haz etmemiştim.

Miraç güldü ve çok geçmeden Sinan da ona katıldı. İkilinin kahkahaları beni sinir etmişti.

"Bira o. Bir şey olmaz iç sen. Alışırsın yakında." dedi Sinan gülmeye son verdiğinde.

"Bana alkol verdiğinizi duysa annem ne yapardı dersiniz?"

İçtiğim bu şeyden hoşlanmamıştım. İnsanların düşünce mekanizmalarını etkilediğini biliyordum ve bir kurt olmam insanlar gibi sarhoş olmamın önüne geçse bile özgür iradeden yanaydım. Bunu kısıtlayacak, engelleyecek şeylerden de hoşlanmazdım.

"Bence sizi çiğ çiğ yer." dedi yanımıza gelen Demir. Bir elini omzuma atmıştı. Diğer elinde kahverengi bir şişe tutuyordu.

"Sen de mi içiyorsun?" dedim şaşkınlıkla. İstemsiz bir tepkiydi bu.

"Bizim zamanımızda alkol yok muydu sanıyorsun?"

Demir'in söylediğinin üzerine bir şey diyemedim. O zamanları bilmiyordum. Hoş, ben daha kendi zamanımı bile doğru düzgün bilmiyordum, o zamanı nereden bilecektim ya neyse.

"Ben bir karar verdim." dedim. Hepsinin dikkati benim üzerimdeyken, her ne kadar sevmemiş de olsam, elimdeki biradan biraz daha içtim. İşin ilginç yanı içtikçe tadına alışıyor olmamdı. Sinan haklıydı bu konuda.

"Ne kararı kardeşim? Kumsal'a çıkma teklifi mi edeceksin?" diyerek gülen Sinan'a bir tane çakma isteğimi bastırdım. Miraç da ona katıldığında göz devirdim.

"Zevzekliği bırakın da anlatsın çocuk." dedi Demir. İkili, bu uyarı üzerine gülmeyi kestiler ama yüzlerindeki o gülümseme silinmemişti. Demir'in tam bir abi modeli olmasıysa benim için büyük şanstı. Eğer o olmasaydı bu ikiliyle tek başıma mücadele edemeyebilirdim.

DOLUNAY ||Tamamlandı||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin